Yeni Dönem Stratejisi: 'Dost'ları arttır, 'Düşman'ları azalt!..'
Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Ak Parti'nin ilk yıllarında sık sık, "dostları arttırma, düşmanları azaltma" çabasına vurgu yapardı.
Bir de;
"Düşmanlık yapanların zararları dokuz puan olacaksa, sekiz puana indirmek için çaba sarf ettiklerini" söylerdi.
Sayın Recep Tayyip Erdoğan çok çabaladı amau2026
Bugün hem içte hem de dışta düşmanlarla çevriliyizu2026
"Dost"larımızın sayısı ne kadar arttı bilemiyoruz, ama "düşman" sayısının hiç olmadığı kadar arttığı ortada.
Bu durum, Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın arzusu değildi elbette.
Kaçınılmaz bir gerçek olarak karşısına çıktı; Türkiye'nin "Muazzam Havalimanı" hamlesiyle simgelenen büyük atılımları, Osmanlı Sendromu'nu üzerinden atamayan "Batı"yı fazlasıyla tedirgin etti.
Türkiye'nin "Nükleer Santral" ihtiyacını gidermek için adımlar atması da tedirginliği arttırdı.
Öte yandan ve bunlarla birlikte;
Sınırlarımızın dibinde büyüyen yangınların ülkemize sirayet etmesi an meselesi haline geldi, hatta yer yer sınırlarımızın içini yaktıu2026
PKK'yı ve DAEŞ'i üreten "Batı" ikisini de bize karşı birer tehdit olarak besledi, büyüttü.
"Darbeci Zihniyet"in teşebbüsleri yüzünden sığınılan bir liman haline gelen "Paralel Yapı"yı da, PKK ve DAEŞ'le "eş zamanlı olarak" harekete geçirdi!
Bu kritik süreçte yürütülen "Çözüm Süreci"nin ne yaman tuzaklarla dolu olduğu zaman içinde net bir şekilde görüldü.
Temel argümanları sağlammış gibi duran Çözüm Süreci, "kötü ellerde" kağıt üzerindeki hedefinden saptırıldı.
-Kimi- gizli Recep Tayyip Erdoğan karşıtları, çözüm sürecinde "Sadece PKK'yı muhatap almak"; milletine, Devlet'ine "Sadık Kürtleri" ise dışlamak suretiyle Türkiye'yi bölme ameliyesine taşeronluk etmiş oldular.
Bu süreçte, her şey üst üste geldi.
Gezi olayları, tehdidin boyutunu ortaya koyarken, "tezgahın" FETÖ tarafından kurulduğu ortaya çıktı.
Sonra sonrau2026
"MİT tırlarına baskın", "Yolsuzluk operasyonu bahanesiyle Devlet'i çökertme" hamlelerini izledik.
İşler bu noktalara geldikten sonra, Devlet otoritesini sağlamak için "sertlik"ten başka çare kalmadı.
CUMHURBAŞKANLIĞI SİSTEMİ "DEVLET AKLI"NIN GEREĞİ!
Geldiğimiz noktadaki "OHAL ve uygulamaları" tercihlerin sonucu değil yani, mecburiyetlerin sonucu.
Bu Sayın Erdoğan'ın tek başına karar verdiği bir yönelim de değil.
Ne oluyor, ne bitiyorsau2026
"Devlet Aklı"yla gerçekleştiriliyor.
Cumhurbaşkanlığı Sistemi de, "Devlet Aklı"nın ürünü.
Sayın Erdoğan'ın münferiden verdiği bir karar değil ve kişisel meselesi de değil.
Bundan sonraki muhtemel gelişmeleri sağlıklı bir şekilde tahmin etmek ve varlıklarını sürdürmek isteyenler de buradaki "Devlet"in ne demek olduğunu iyice kavramak zorundalar!..
DEVLET AKLI'NIN KIRMIZI ÇİZGİLERİ VARDIR, BU ÇİZGİLERİ AŞMAYA KALKARSAN DURDURURLAR!..
Şöyle bir yakın tarihimize bakın.
Cumhuriyet tarihineu2026
Neler yaşadık?
Hep deriz ki;
"Devlet Aklı, her dönemde bir grubu, bir anlayışı tehdit olarak gördü. Hep iç düşmanları işaret etti!"
Deriz ki;
"Devletin iç düşmanı olmaz, içeride olursa suçlu olur, düşman dışarıda olur!"
Bunlar klişelerdir ama "Devlet Aklı" farklı bir şekilde işler.
Her devletin savunma mekanizmaları vardır.
Hiçbir devlet kolay teslim olmaz.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti hiç olmaz!..
Devlet Aklı; bin yıllar öncesinden aldığı mirası, İslam, Selçuklu, Osmanlı medeniyetleriyle besleyerek bugünlere taşımış ve dönemin şartlarını da göz önünde bulundurarak kırmızı çizgilerini netleştirmiştir.
Devlet Aklı, kırmızı çizgilerinin zorlandığını bilir, zorlayanları takip eder, bunların "potansiyel tehdit" mi "organize tehdit" mi olduğuna bakaru2026.
Potansiyel tehditse, organize tehdit haline gelmemesi için gerekli tedbirleri alır.
Tehdit oluşturan unsurlara, gerekli dozlardaki "tokatları" atar.
Uyanıp kendilerine çeki düzen verdiler mi, tokatları keser.
Bunların küçük parçalar halinde, yaşamalarına izin verir...
Verir zira;
"takip" ve gerektiğinde "yönlendirme" için bunların ayakta durmaları da lazımdır.
Şöyle bir bakın;
Bir oluşum, hatta "rejim karşıtı" bir oluşum, ara sıra darbe alıyor, sendeliyor, sarsılıyor, yıkılma noktasına geliyorduru2026
Veu2026
Tam da "Bu sefer işleri bitti" dediğiniz noktada, adeta sihirli bir el bunlara şöyle bir destek veriyor ve ayakta kalmasını sağlıyordur.
Neredeyse hiçbir oluşumun "tam olarak ayağa kalkamadığını" bununla birlikte tam olarak da "yıkılmadığını" görürsünüz.
Her oluşum, bir şekilde ayakta kalır.
Desteğe muhtaç bir şekilde ayakta kalır.
Fazla güçlenirse zayıflatılır, ölme noktasına gelirse "serum" takılır!
FETÖ'ye gelelim hadi buradan:
Bir nokta geldi ki, öyle bir nokta kiu2026
"Çizme öylesine aşıldı" kiu2026
Devlet Aklı, "gecikerek de olsa" düğmeye bastı.
Büyük temizlik harekatını başlattı.
O gün bugün yürütülmekte olan budur!
FETÖ'nün bir daha "tam olarak" ayağa kalkması mümkün değildir.
Çünkü bu Devlet'in varlık yokluk meselesidir.
FETÖ bir daha ayağa kalkarsa Devlet biter.
Devlet bitmemek için her "meşru" yola başvuracaktır!..
Başvurmaktadır!..
AK PARTİ-MHP İTTİFAKI!
Ak Parti ile MHP arasında kurulan "ittifak" da bir "Devlet Aklı"nın ürünüdür.
Devlet, gittikçe güçlenen bölünme, sonrasında yok edilme tehdidi karşısında en önemli tedbir olarak bunu devreye sokmuştur.
AK Parti-MHP ittifakı "kısa dönemlik" değildir.
Bu ittifak tehditler ortadan kalkıncaya kadar devam edecektir, etmelidir.
Bunu bilelim, buna göre hareket edelim.
Yaniu2026
Beyler!..
Bayanlar!..
Memleketini seven vatan evlatları;
"Referandumdan EVET çıkmasında MHP'lilerin katkısı neredeyse sıfır" yollu laflar edenleri duyuyorum sık sık.
Yanlış!..
Bir kereu2026
Sayın Devlet Bahçeli'nin net desteği olmasaydı, hatta gerekli baskı ve markajı uygulamasaydı paket Meclis'ten asla ve kat'a geçemezdi.
Bir deu2026
MHP Camiası'ndan şu veya bu oranda "EVET" gelmeseydi, Başkanlık Sistemi'ne "EVET" çıkmazdı.
Demek ki, buradaki anahtar, MHP.
Kimileri, devlet imkanlarının üzerine tek tipçi yaklaşımla oturmuş durumda ve kimseye göz açtırmak istemiyor, güç paylaşmaya yanaşmıyor amau2026
Mevzu o mevzu değil.
Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Sayın Binali Yıldırım ve Sayın Devlet Bahçeli "kader ortaklığı" içindedirler.
Bu öncelikle şahıslarını değil, "Devletin Birlik ve Bütünlüğünü", "Varlığını" ilgilendiren bir ortaklıktır.
Devlet aklı, birliktelikleri hayati öneme sahip bu iki oluşumu bir araya getirmiş ve ülke menfaatleri doğrultusunda iş birliğine teşvik etmiştir.
"Alan kaptırma" endişesiyle MHP'lilere dirsek göstermeye kalkan kendisini devre dışında bulur!
DİSK VE DEVLET AKLI!..
Bakın, "Devlet Aklı"nın eninde sonunda istediğini alacağını gösteren bir misal:
Gezi olaylarında sık sık fotoğraf veren DİSK, her yıl olduğu gibi bu yıl da 1 Mayıs'ın Taksim'de kutlanmasını istedi.
Bir ara "ısrarcı" olmayı da düşündü.
Lakin, Gezi Olayları'nın tertipçisi FETÖ, daha doğrusu onu kullanan dış güçler, 1 Mayıs'ta hain planlar yapıyorlardı.
Devlet iki koldan harekete geçti:
Bir;
DİSK yönetimini, güvenlik endişelerinin altını çizerek ikna etti.
İki;
İçişleri ve Adalet Bakanlığı'nın koordinasyonunda büyük operasyonlar gerçekleştirdi.
Mahrem imamlar Operasyonu ve yaklaşık 10 bin Emniyet mensubunun 1 Mayıs'ın hemen öncesinde açığa alınması, vesaireu2026
Yaniu2026
İster DİSK olun, isterse başka bir şey, kendinizi ne şekilde tanımlıyor olursanız olunu2026
Devletin "kırmızı çizgileri"ni aştınız mı, durdururlar.
Devletin kırmızı çizgilerini silmeye teşebbüs etmemek kaydıyla, herkes özgürdür.
DİLİMİZE DİKKAT!..
Buraya kadar yazdıklarım "fazla devletçi"ymiş gibi gelebilir.
Hayır, "fazla gerçekçi" deseniz daha iyi olur buna.
Şimdiu2026
"Devlet Aklı", bundan sonrası için neyi öngörür?
Şunu;
Yüksek ateşle sonsuza kadar yaşanmaz.
Ateşin mutlaka düşürülmesi gerekmektedir.
Bu dünya için de böyledir, Türkiye için de böyledir.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin "Müesses Aklı", kavga, çatışma ve gerilimden beslenenleri budayacaktır.
Çekişmeler tabiidir ve gereklidir ancak burada da "kırmızı çizgiler" vardır.
Referandum'dan çıkan sonuç da, milletimizin o kırmızı çizgileri göz önünde bulundurduğunu göstermektedir!..
Zaten hep böyle olur:
Derin millet aklı ile Devlet aklı bir yerde birleşir.
"Optimum Nokta" bulunur!..
Evet;
FETÖ tasfiyeleri uzunca bir süre daha devam edecek, sonrasında -hatta eş zamanlı olarak- "at izi ile it izi"nin ayrışması sağlanacak, Devletimiz yoluna devam edecektir.
AB ve diğer güç odakları ile gerginlik de, ölçülü bir seyir izleyecektir.
Batı ile ilişkiler bir süre daha gerilecek ve sonra, bir noktadan sonra, karşılıklı mecburiyetler gereği "normalleşme" sağlanacaktır.
Resmin içinden göremezsiniz manzarayı; hiç olmazsa resmin biraz üstüne çıkmak lazım.