Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
05 Aralık 2024

Yeni Denklem

Uzun süredir K. Suriye mevzusuna değiniyorum yazılarımda. Çünkü yaklaşan BÜYÜK BİR TEHDİT vardı ülkemiz adına. Bunun için İsrail, ABD ve diğer fitne odaklarının, PKK/YPG’yi APARAT OLARAK kullandığını her kes gibi biliyorduk. Trump’un seçilmesiyle de Ukrayna üzerinden muhtemel bir yumuşama sonrası, egemenlerin ilk odaklanacakları noktanın K. Suriye olacağı ihtimal dâhindeydi. O yüzden Trump koltuğa oturuncaya kadar, K. Suriye’de LEHTE BİR FİİLİ DURUMUN var edilmesi ve bunun çerçevesinde MASAYA OTURULMASI gerekiyordu. İşte bu duygularla geçen haftaki değerlendirmemizi tamamladıktan saatler sonra, K. Suriye’den ilginç haberler akmaya başladı. Öyle ki “Muhaliflerin Halep’e operasyon yaptığı” haberleri, gündeme bomba gibi düştü. Bunun Ukrayna’da mesaisini harcayan Rusya’nın yorulduğu, İran’ın hırpalandığı, Lübnan’da ateşkes ilan eden İsrail’in dikkatinin dağıldığı ve Esed’in, yeni direktifler almak için Moskova’ya gittiği bir dem de yapılması elbette manidardı. Zaten öyle geliştiğinden sebep, kimse olup biteni kavrayamadan Halep ve Tel Rıfat gibi stratejik yerlerin, kısa sürede muhalifler tarafından ele geçirildiğini işittik.

Yani KONJONKTÜRDE yaşanan son gelişmeler, muhaliflere bu anlamda büyük bir fırsat sunmuştu. Ve Muhalifler de sunulan bu fırsatı, kullanmıştı anlayacağınız üzere. Lakin varacağı nihai sonucun, ne olacağını henüz kestirmemiz mümkün değildi. Fakat Halep ve diğer bölgelerin bu şekilde hızlıca düşmesi, muhaliflerin moraline moral katarken, karşı cephenin bu şoku kolayca atlatması çok zor olacaktı. Kısacası bizler olası yaptırımlara ve siyasi baskılara rağmen, Devletimizin yekten bir müdahalesini beklerken, bu adım Suriye Muhalefetinden gelivermişti geçen hafta. Hemen akabinde de televizyonlarda bazı değme yorumcuların, sazı ellerine aldığını izledik hepimiz. Kimi hadiseye objektif yaklaşıyor, kimi de “FELAKET TELLALLIĞI” şeklindeki nakıs açıklamalarıyla kafa bulandırıyordu. Sosyal medyada ise düne kadar “ülkemizde ne işiniz var, gidin Suriye’de savaşın” diyen tiplerin, şimdi de MUHALİF BEĞENMEDİĞİNE dahi şahitlik ettik. Ama bunun; Rejim ve PKK/YPG tarafından sürekli bombalanan, evlerinden kovulan ve ezilen Muhaliflerin, MUHTEMEL BİR TEPKİSİ olabileceğini çoğu görmek istemedi. Oysa Rejimin çekildiği bölgelere, ABD ve İsrail aparatı olan PKK/YPG’nin KONUŞLANDIRILMASI çok şey ifade ediyordu. İsrail'in Esed Rejimine yönelik, ”ABD YAPTIRIMLARININ KALDIRILMA” önerisini de buna ekleyebilirdik. Tabi Muhaliflerin BASKIN GÜCÜNÜN, Türkiye destekli “Suriye Milli Ordusu” olduğu ise kati surette yadsınamazdı.

Ancak bizler Muhaliflerin analizleriyle uğraşırken, İsrail medyası hiç oralı bile değildi. Partnerleri PKK/YPG’nin derdine düşmüş, muhtemel senaryoları tartışmakla meşguldüler. Nitekim çıkan yazılarda, Sn. Erdoğan'ın hedefi için; "PKK'ya karşı savaşında Esed’i aktif bir ortak haline getirmeye ve şu anda Türkiye'de ikamet eden milyonlarca Suriyeli mülteciyi, ülkelerine geri göndermeye çalışıyor." İfadeleri özetle bu demekti. Aslında bu yorum, çok da mantıksız sayılmazdı. Kaldı ki Astana sürecini sulandıranların (İran), verdikleri taahhütleri yerine getirmeyenlerin (Rusya) ve Sn. Erdoğan ile görüşmemek için ayak sürüyenlerin (Esed Rejimi) soluğu Ankara’da aldığı aşikârdı. Ama ne olursa olsun SMO’nun büyük rol aldığı Muhalifler, sahada hem kendileri, hem de Türkiye lehine bir fiili durum tesis etmişti bir kere. Bu durumun KONTROLE ALINMASI ve KALICILIĞININ SAĞLANMASI, Devletimizin DİPLOMATİK BAŞARINA endeksli biçimleneceği ise muhakkaktı. O nedenle “Türkiye bu işin içinde hiç bulunmadı mı” diye sorgulamaya hiç lüzum bulunmuyor. Keza yapılan açıklamalara bakarsak; “TÜRKİYE’NİN HİÇBİR AŞAMADA DÂHİL OLMADIĞI, HAZIRLIK, SEVK VE İRADE SÜREÇLERİNDE YER ALMADIĞI” yönünde seyrediyor. Bunun üzerine söz söylememek de, önem arz ediyor. Neticede üfürükten nem kapanları ürkütmek, kime ne kazandırır ki? Aksine kaybettirir...