Yeni bir 'Ortadoğu'nun doğuşu mu?
Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Salman, 19 Mayıs 2023’te Cidde’de gerçekleştirilen Arap Birliği zirvesine katıldı. Salman’ın açılış konuşmasında Arap liderlerinin yanı sıra Ukrayna Devlet başkanı Zelenski ile Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’da hazır bulundu.
Beşar Esad’ın 12 yıl aradan sonra, Arap Birliği örgütüne
kabul edilmesi önemli bir gelişmeydi. Zira ‘’Ortadoğu’’
ülkeleri arasında Rusya’nın tek müttefiki Beşar Esad olduğu bilinmektedir.
Dolayısıyla Arap Birliği Zirvesinde, Rusya’nın düşmanı olan
Zelenski ile müttefiki Esad’ın bir araya getirilmesi: ‘’Yeni bir ‘Ortadoğu’nun doğuşu mu?’ sorusunu akıllara getirdi. Aslında
bu gelişmeyi Çin’in öncülüğünde başlatılan İran-Suudi yakınlaşmasının bir
sonucu olarak da görebiliriz.
Amerikan’ın dünyada giderek güvenilmez bir ülke olarak
algılanmasının da büyük bir payı vardır elbette. NATO ortağı Türkiye’ye bile
ihanet ederek, PKK terör örgütüne silah desteği vermesi, tüm dünyada dikkatle
takip edilmektedir.
Amerika, müttefiki olan Türkiye’yi bölmeye çalışan, PKK
terör örgütüne silah verirken, Rusya ve Çin ise, müttefiki Esad’a destek verdi.
Keza Husiler tarafından Suudi petrol şirketinin vurulmasını engellememesi,
Amerikan güvenlik şemsiyesinin olmadığını gösterdi.
Arap Birliği zirvesinde, Rus’yanın dostu ile düşmanın bir
araya getirilmesi sonuçları iyi düşünülmüş, bölgesel bir stratejinin varlığına işaret
ediyor. Bu ‘’Yeni Ortadoğu’’
manzarasında Amerikan etkisinin azaldığını net bir şekilde gösteriyor.
Önümüzdeki süreçte Amerika’nın bu yeni durumu nasıl
değerlendireceğini dikkatle takip edip göreceğiz. Ancak şuana kadar
‘’Ortadoğu’ya’’ ilişkin tutarlı bir stratejiden yoksun olduğu anlaşılmıştır. Örneğin
Türkiye’nin Suriye’yle, S. Arabistan’ın İran’la normalleşmesine tepki
göstermesi, geçmişte uyguladığı çatışmacı politikasını sürdürdüğünü gösteriyor.
Hâlbuki dünyada dengeler ve şartlar değişti ama Amerika’nın
bölücü, politikası değişmedi. Daha önce ‘’Amerika
eski algılarla yeni durumu yönetemez’’ yazmıştık gelişmeler de bu yönde
ilerlediğini gözlemliyoruz.
Tanıştığım bazı Batılı gazeteci ve akademisyenler bana hep
şunu sormuşlardı: ‘’ Ortadoğu’da neden sürekli
çatışma var?’’ Bu tür sorulara bendeniz de ısrarla hep şunu sordum onlara: ‘’Ortadoğu’da neden barış yok?’’ Bazı
batılı aydınlar çatışmanın varlığını konuştuğu kadar ‘’barışın yokluğunu’’ neden konuşmaz? Bu iki şeyin aynı olduğu
düşünenler olabilir ama derinlemesine düşünülürse aynı olmadığı fark
edilecektir.
Toparlayacak olursak: Cidde zirvesinin bildirisine
baktığımızda, genel olarak Suudi Arabistan’ın stratejik dönüşümlere işaret
ettiğini görüyoruz. Suriye ve İran ile yeniden diplomatik bağlarını kurması bu
tespitimizi teyit ediyor. Ancak bu dönüşüm barış ve adalet temeline dayanırsa, ‘’Yeni bir Ortadoğu’nun doğuşu’’
anlamlı olur. Aksi hâlde ahlaki ilkelerin damgasını vurmadığı siyasal
kararlarda aktörler değişir ama sorunlar değişmez.