Dolar (USD)
34.86
Euro (EUR)
36.61
Gram Altın
3045.96
BIST 100
10058.47
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
02 Kasım 2022

Yeni bir kurtuluş mücadelesi veriyoruz

Türkiye, yüzyıldır tarihte tatil yapan bir ülke figüründen yeniden tarih yapan bir aktöre dönüşüyor. Osmanlı durdurulmuş, dev uyutulmuştu. Devin yeniden uyanmasından ve kimsenin artık durduramamasından korkuyorlar. Devletler oyununda hem cesaretle hem de basiretle adımlarımıza devam etmemiz lazım. Mesele artık terör veya küçük sınırlar ve sorunlar meselesi değildir. Devletler meselesidir. Vekâlet savaşları artık açık ve gizlenmeden devletler savaşına evrildi. Akdeniz’de 10’dan fazla ülkenin savaş gemilerinin ne işi var? Türkiye’yi çıktığı yolda, emperyalizme karşı verdiği mücadelede yıldırmaya, durdurmaya, korkutmaya ve bir yüzyıl daha rehin almaya, coğrafyada etkisizleştirmeye çalışıyorlar. 15 Temmuz ihanet gecesi bunun işaret fişeğiydi. Ama başaramadılar. Ekonomik terörü devreye koydular ama çökertmediler. Durmayacaklar. En uygun zamanda, en uygun koşullarda yeni gerekçelerle ve yeni müttefiklerle askeri ve ekonomik olarak tekrardan saldıracaklar ki ta Türkiye eski vesayetçi günlerde olduğu gibi diz çökene kadar. Ege’de, AK Deniz’de, Ortadoğu’da çizilen haritalara karşı durmayana kadar.

Dize gelmiş, etkisiz ve tepkisiz bir Protestanlaşmış İslam icat etmeye çalışıyorlar. Doğu devletlerine diktatörler yerleştirip, diktatörlük üzerinden bölgeyi sömürenler Batılılardır. Fiili köleliği İslam Dünyası’na yerleştiremeyen Batı, zihinsel köleliğin zehirli tohumlarını aramıza saçıyor. Kin, kan ve nifak tohumları atıyor. Batı emperyalizmi, İslam Dünyası’nı dize getirmenin önündeki en büyük engel olarak Türkiye’yi gördüğü için Türkiye’nin dar bir coğrafi alanda sıkışmasını, terör ve şiddet belasıyla boğuşup güç kaybetmesini yıllarca istediler. Askeri ve ekonomik darbeleri kimi zaman tertiplediler kimi zaman da açıktan desteklediler.

Batı; emperyalizmin, yabancı düşmanlığının, kirli ve kanlı tarihiyle insanlığı sömürünün adıdır. Batı; Osmanlı’nın beş asır boyunca barış yurduna çevirdiği Balkanlar’ın, Kafkaslar’ın, Ortadoğu coğrafyasının yalnızca bir asırda cehenneme çevirme başarısını göstermenin adıdır. Batı emperyalizmini ümmetin başından defetmediğimiz sürece savaş ve gözyaşı bu coğrafyada hiç bitmeyecektir. Batının “demokrasi, insan hakları, özgürlük” gibi süslü kelimeleri, Afganistan’ın, Irak’ın, Suriye’nin kan gölüne çevrilmesinin, işgallerinin adıdır. Amerika, “demokrasi getireceğim” diye Afganistan’da 3,5 milyon, Irak’ta 1 milyon Müslüman’ın kanını döktü. Yetmedi halen de döküyor. İslam ülkeleri artık ayağa kalkmalı, silkelenmeli, etnik ve mezhepsel milliyetçilikleri terk etmeli. Kaynak ve kader paylaşımı yapmalı. Azıcık da akıllanıp, emperyalistlerin oyuncağı olmaktan kurtulup, İslam’ı da doğru uygulayıp, samimi birliğini ilmek ilmek dokumalı.

İkinci Dünya harbinde milyonlarca insanın ölümüne sebep olan, bir birlerini adeta bitirme noktasına getiren batılı ülkeler, çok kısa bir sürede Avrupa Birliği şemsiyesi altında bir Hristiyan birliği şeklinde birleşerek nasıl ki kader ve kaynak paylaşımı yapıp güçlerini birleştirmişlerse İslam ülkeleri de İslam Birliği şemsiyesi altında artık tam anlamıyla birleşmelidirler. Ya akıllanıp birleşecekler ya da lime lime edilip, teker teker yok olacaklardır. Batı emperyalizmi, İslam’ı dize getiremediği için adeta çıldırıyor. Çeyrek asırdır bölgeye saldırıyorlar. Ancak başaramıyorlar. Son olarak, İslam’ı İslam’la vuruşturup, DAEŞ gibi örgütler eliyle paralel bir din icat edip, İslam eşittir “terörizm” denklemini kurarak hem Dünya’yı İslam’dan nefret ettirmek hem de İslam dünyasını, İslam’dan uzaklaştırmak istediler.

Türkiye’nin yeni kurucu akıllarının, emperyalizme diz çökmeyen öncü kadrolarının, yani Başkan Erdoğan’ın, yüzyıl sonra vesayetten kurtulma, tam bağımsız olma, büyük Türkiye’yi kurma derdi vardır. Bu yüzden cezalandırıyorlar, kuduz köpek gibi saldırıyorlar, diz çöktürmeye çalışıyorlar. Ülke olarak gerçek anlamda, gücümüzü de aşacak bir sınırda tüm bu saldırı ve tuzaklara karşı bir kurtuluş, bir varoluş mücadelesi veriyoruz. Bu ağır mücadeleyi veren kurucu akıllarımıza, öncü kadrolarımıza olağanüstü destek vermeliyiz. Çağrılarına 15 Temmuz İhanet gecesinde olduğu gibi mutlaka iştirak etmeliyiz. Bu saatten sonra İstiklal mücadelesi ruhuyla hareket etmeliyiz. Yeniden bir kurtuluş mücadelesi veriyoruz. Hem karadan, hem havadan hem de denizden bizi dizginlemeye, sınırlamaya, dar alana hapsetmeye yani adeta nefessiz bırakıp, boğmaya çalışıyorlar. Bizim onlara sormamız gereken soruyu bize soruyorlar : “Ne işiniz Suriye’de, Libya’da, Doğu Akdeniz’de?” diyorlar.