Yeni bir küresel sistem kuruluyor
Müflis tüccar işler kötüye gittiğinde eski defterleri karıştırırmış. Bu yazı buna tekabül etmese de yaşanan olayları hatırlamak için şöyle bir beyin fırtınası yapalım.
***
89 yıl önce yaşanan “Büyük Buhran”dan sonra Amerika yeni bir “Küresel
Ticaret Savaşı” başlattı. Amerika
Birleşik Devletleri Başkanı Donald Trump’ın Çin’e karşı başlattığı ekonomik
yaptırımlar kısa sürede küresel bir ekonomi savaşına dönüştü. ABD’nin ek vergi
tarifeleri Çin’in ardından Avrupa Birliği üyesi 28 ülkenin yanı sıra Kanada,
Meksika, Çin, Hindistan ve Türkiye’ye de sıçradı.
Bunlarla da yetinmeyen Trump, BM’nin 73. Genel
Kurulu’ndaki konuşmasında İran, Suriye rejimi, Çin ve Venezuela’yı tehdit
ederek izleyeceği agresif politikalarla yeni bir “kıyamet senaryosu”nun işaretlerini verdi.
***
Amerika; FETÖ, Halkbank Genel Müdür Yardımcısı
Mehmet Hakan Atilla, Türkiye’nin yoğun çabaları sonucu toplanan BMK’nın Trump’un
Kudüs’ü İsrail’in başkenti ilân etme kararını yok hükmünde sayması, S-400,
Suriye krizinden sonra FETÖ soruşturması kapsamında tutuklanan İzmir Diriliş
Kilisesi Rahibi Andrew Craig Brunson üzerinden Türkiye’ye “ekonomik
suikast”ler düzenlemeye başladı.
Şu anda “evangelist”lerin başını çektiği “Küresel Firavunlar”ın topyekun saldırısı altındayız.
***
Bu konuya değinmişken dünya politikasının en
sinsi ülkesi, “Büyük İsrail”in hamisi İngiltere ayağını unutmamak gerekir.
Yüzyıllardır “böl, parçala, yönet” taktiklerini gözüne kestirdikleri ülkelere uygulamaya
devam ediyorlar. “Şeytan ayrıntıda gizlidir” bakış açısıyla baktığımızda fotoğraf o kadar da flu
değil.
Hatırlayalım... Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğan, 13 Mayıs 2018’de bir dizi temaslarda bulunmak üzere İngiltere’ye
gitmiş, bu seyahat esnasında Birleşik Krallık Kraliçesi 2. Elizabeth ile
Buckhingam Sarayı’ndan görüşmüştü. Bu ziyaret esnasında yaptığı açıklamada faiz
ve enflasyon konusuna değinmiş, “Sebep-netice ilişkisine baktığımız zaman, faiz
sebeptir, enflasyon neticedir. Faiz ne kadar düşük olursa enflasyon da o kadar
düşük olacaktır…” ifadelerini
kullanmıştı.
Bu söylem “Küresel Firavunlar”ın yönettiği uluslararası piyasalarda çok sert
bulunmuş, arkasından kur saldırısının işaret fişeği atılarak 14 Mayıs’ta 4.32
Türk Lirası olan dolar, 15’inde 4.46 seviyesini test edip 16’sında 4.50
seviyesine ulaşmıştı. Tarihler 23 Mayısı gösterdiğinde ise rekor denemelerine
devam eden dolar 4.92’ye kadar yükselmişti.
Bu gelişmelerin arkasından 29 Mayıs’ta Başbakan
Yardımcısı Mehmet Şimşek ve Merkez Bankası Başkanı Murat Çetinkaya İngiltere’nin
başkenti Londra’da yatırımcılarla buluşarak, Erdoğan’ın aksine faiz artırımı
sinyali vermişti. Şimşek ve Çetinkaya, yatırımcılara enflasyonun yükselişi
sürdüğü takdirde Merkez Bankası’nın yeniden müdahale edebileceği mesajını
iletmişti.
Bu teminatlara rağmen dövizdeki ateş bir türlü
söndürülemedi. Artçılar çoğaldıkça, manipülasyonlarla oyun içinde oyun kuruldu.
“Küresel Firavunlar”a gün doğdu.
***
24 Haziran Cumhurbaşkanlığı Seçimi ve 27. Dönem
Milletvekili Seçimleri’nden “millî irade”nin zaferle çıkmasıyla saldırıların dozajı arttı.
Seçim öncesi soğan ve patatesle başlatılan fırsatçılık yangını, içimizdeki “işbirlikçi
Firavunlar”ın da omuz vermesiyle iğneden ipliğe her şeye
sıçratıldı.
“Küresel Firavunlar” 12 Ağustos 2018 tarihinde piyasaların kapalı olduğu
bir saatte (20.00-22.00 arasında) Asya piyasaları üzerinden harekete geçti.
Londra merkezli saldırıları sonucu, dolar 7 Türk Lirası’nın üzerine çıkarak
ekonomiye “kamikaze saldırısı” gerçekleştirdi.
Türk Lirası, “Küresel Firavunlar” tarafından yapılan bu saldırılarla âdeta pula
çevirdi.
***
2001 krizinden beri kısmen rafa kaldırılan “paradan
para kazanma” dönemi yeniden
başladı. Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşlarının not düşürme yarışına
girişmesi, cari açığın büyümesi, faizlerin yükseliş trendine girmesi,
ekonomimizin manipülasyonlara açık hale getirilerek bozulması, ticaret
savaşlarının eşiğinde, hatta içinde olduğumuzu gösteriyor.
Prangalarından kurtulmaya çalışan Türkiye,
yıllarca bitmek bilmeyen bir dizi operasyonun ardından en sonunda ekonomik
olarak kuşatma altına alınarak 1881-1939 yılları arasında Osmanlı Devleti için
sahneye konan “Düyun-u Umumiye”ye (dış borçları denetleyen kurum) zorlanıyor.
Unutulmamalı ki, zalim üzerine düşeni yerine
getirmeyendir.
Yatırım ekonomisinden millî üretime geçebilmenin
sancısını çektiğimiz şu dönemde birlik ve beraberlik ruhunu kuşanarak bunları
da aşacağız, hiç kimsenin şüphesi olmasın. Fakat hiç kolay olmayacak. Bizi zor
günler bekliyor.
Yaşadığımız bu Hak ve bâtıl mücadelesinde millî
bir hamleye ihtiyacımız var. Diz çökmemek, namerde muhtaç olmamak için kendi
tohumumuzu, hayvanımızı, teknolojimizi, silahımızı, eğitimimizi, ilâcımızı...
üretmekten başka çaremiz yok.
Helal olanı harama dönüştürme (israf)
hastalığından vazgeçip, tasarrufa yönelerek, güven ortamı oluşturmaktan da başka çâremiz yok.
***
“Hak ve bâtıl” arasında bir savaş yaşanıyor
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan dağdaki
çobana kadar hepimiz, “Zalim, üzerine düşeni yerine getirmeyendir” anlayışının gereğini yapmakla mükellefiz. Ezilene
kalkan, aç ve açıkta kalana el uzatmaktan geri durmamalıyız.
Bu anlamda “Dünya 5’ten Büyüktür” sözü slogan olmanın ötesinde bir şeyi ifade ediyor.
Bugün dünyanın en zengin 62 kişisinin mal varlığı, nüfusun yaklaşık yarısına
yani 3,6 milyar insana denkse; “adaletin çivisi çıkmış” demektir. “Çivisi çıkmış Dünya”da asıl zalimlik, üzerine düşeni yapmamaktır.
Her şey açık ve net; “Hak ve bâtıl” arasında bir savaş yaşanıyor. Ve Müslümanlar bu savaşı
“şeytanın kılavuzluğu”yla kazanmaya çalışıyor!..
Oysa değişmez kuraldır; şeytanın kılavuzluğuyla
hak aranmaz. Hak, Allah’ın ipine sımsıkı sarılıp, sırat-ı müstakim üzere
olmakla kazanılır. Ve de birliğimizi ve dahi dirliğimizi daim etmekle...
***
Unutmayalım!... İmtihanda olduğumuz şu dünyada;
zorluğun kolaylıkta, gecenin gündüzde hakkı vardır.
Her gecenin bir sabahı olduğu gibi, her kışın
arkasından da mutlaka bahar gelir. İnsanoğlu gün gelir bolluk, gün gelir yokluk
çeker. Bolluk içinde yaşarken şükürsüzlük ihtirasına kapılırsa, gaflete düşer.
Bol günler de Allah’ın, zor günlerde...
***
Yeni küresel
sistemi okuyan kazanır
Bütün bunlar olurken ekonominin patronu Berat Albayrak’tı. Göreve
geldiği (10 Temmuz 2018) ilk günden beri piyasayı bir türlü yatıştıramadı. Ne
yapsa olmadı. Ne kadar gayret etse, ne kadar uğraşsa da görev yaptığı sürece
pozitif bir algı oluşturamadı. Açıkladığı her program sonrası Türkiye’yi
rakamsal verilerle uçuşa geçirdi. Fakat piyasalar yapılan bu olumlu
açıklamaları bir türlü satın almadı. Piyasaları bırakın çarşı, Pazar, mutfak
yangın yerine döndü. (Albayrak, görev yaptığı dönemde zaman zaman ailesi hedef
alınarak haysiyet cellatlarının saldırısına maruz kaldı. Bu saldırılara,
kendisini hedef tahtası haline getirenlere rağmen direnerek “durmak yok, yola devam” dedi.)
Son günlerde Cumhur İttifakı’nın ortağı MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin
“Askıda Ekmek” kampanyasını gündeme
getirmesi kamuoyu tarafından ekonomiye dair kırılganlığın arttığının işareti
olarak algılandı.
Sonrasında dövizin önlenemeyen yükselişiyle birlikte Merkez
Bankası Başkanı Murat Uysal (göreve geldiğinde yüzde 24 seviyesinde olan TCMB
politika faizini, Eylül 2019-Mayıs 2020 arasındaki dönemde yüzde 8,25’e kadar
düşürdü. Görevi bırakmadan önce ise politika faizini 200 baz puan artırarak
yüzde 10.25’e yükseltti. 5.72’den aldığı doları ise, 8,51’de bıraktı) 7 Kasım’da
görevden alınarak, yerine Naci Ağbal getirildi. Saatler sonra uzun süredir
kulislerde konuşulan başka bir istifa haberi gündeme bomba gibi düştü. 8 Kasım
akşamı Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak sağlık problemlerini sebep
göstererek, Instagram hesabı üzerinden yayınladığı metinle görevinden affını
beyan etti. (Türkiye, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’dan sonra Hazine ve Maliye
Bakanı Berat Albayrak’ın istifasını sosyal medya üzerinden öğrendi.) Bu nöbet
değişimi talebi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından uygun görülerek, jet
hızıyla yerine Lütfi Elvan atandı.
Kim ne derse desin, Berat Albayrak’ın altına imza attığı hizmetler
asla unutulmayacak. Şu da unutulmamalı, mesele Berat Albayrak meselesi değil;
mesele millî ve yerli adımları arka arkaya atan ve “değişen küresel sistem”deki yerini almaya çabalayan Türkiye. Parça
parça yaşanan “3. Dünya Savaşı”nın
etkileri Koronavirüs (Covid-19) salgınıyla başka bir boyuta evrildi.
Dolayısıyla işlerin bugünden yarına düzeleceğini zannedenler yanılır. “Yeni Dünya Düzeni”ni okuyan, bu dönemi
en az hasarla kapatır. Hiç kimse sihirli değnek hayali görmesin.
***
MUŞTU
Azerbaycan’ın Ermenistan tarafından işgal edilen “Yukarı Karabağ” toprakları 45 günlük destansı mücadele sonrasında özgürlüğüne kavuştu. “Sefer bizden zafer Allah’tan” diyen Azerbaycan ordusu 10 Kasım’da milletine kutlu bir özgürlük zaferi hediye etti. Böylece 28 yıllık mâtem bitmiş oldu. Bu zafer sadece Azerbaycan’ın Ermenistan’ı mağlup etmesi değil, Hakkın Bâtıla galebe gelmesidir. Gazanız mübarek olsun.