Dolar (USD)
34.54
Euro (EUR)
35.99
Gram Altın
3009.13
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
24 Ocak 2022

Yeni bir düzene doğru

Küresel sistem, siyasi ve iktisadi düzenini aramaya devam ediyor.

1990’lı yıllarda başlayan küreselleşme akımıyla beraber, ABD öncülüğünde kapitalizm tüm dünyayı adeta esir aldı.

2000’li yılların başında Rusya’nın Güney Osetya bölgesine saldırmasıyla dengeler değişmeye başladı. Rusya’nın hamlesi Kırım’ın ilhakı ve Suriye’de Esed rejimine destek vererek milyonlarca insanın ölmesine ve evsiz kalmasına neden olarak devam etti. Son olarak ise Ukrayna üzerinden yeni döneme hazırlıklarını sürdürüyor.

Rusya bu hazırlıkları yaparken ABD kurduğu dengeleri korumak için başta Irak ve Afganistan olmak üzere dünyanın birçok bölgesinde milyonlarca insanın ölmesine ve göç etmesine neden oldu.

Tüm bu süreç yaşanırken 2008 Küresel Finans krizi, 2011 AB borç krizi yaşandı. Sonrasında ekonomik milliyetçilik süreci hızlandı. Yaşanan ekonomik krizler göç kriziyle de birleşince ırkçılık, faşizm ve ekonomik milliyetçilik akımı artmaya başladı. Trump’ın gelişiyle beraber bu süreç hız kazandı. AB çatırdamaya başladı, İngiltere AB’den ayrıldı.

Çin, sahip olduğu üretim gücüyle beraber “Tek Kuşak Tek Yol” inisiyatifiyle yumuşak yeni bir güç olarak ortaya çıkıyordu.

Dünya siyasi ve iktisadi dengesini ararken bir o tarafa bir bu tarafa sallanıyordu.

Derken Çin’de ortaya çıkan salgın sebebiyle süreç yeni bir form kazandı. Dünya üretim merkezi olan Çin, salgın tedbirleri sebebiyle kapanmaya başladı ve küresel tedarik zinciri bir anda bozuldu. Hammadde, ara mamul, nihai mamul alamayan ülkeler üretim yapamaz hale geldi. Derken Süveyş kanalının bir gemi sebebiyle kapanmasının da etkisiyle yeni tedarik bölgeleri arayışı hızlandı.

Tam bu noktada Türkiye’ye yönelim oldu.

Çünkü Türkiye, 4 saatlik uçuş mesafesinde Avrupa, Orta Doğu ve Kuzey Afrika bölgesi ile Orta Asya'yı kapsayan toplam 1,3 milyarlık bir nüfusa ve 26 trilyon ABD doları değerinde bir pazara kolay erişim sunuyor. Tokyo'dan New York'a kadar 16 farklı saat dilimindeki pazarlara kolay ve aynı gün erişim olanağı sunuyor. Türk Hava Yolları, 122 ülkede 255 noktaya uçuş gerçekleştiriyor. AB ile olan Gümrük Birliği antlaşmasıyla AB pazarına doğrudan erişim sağlıyor. Böylece AB’de 448 milyon, 28 ülke ile yaptığı serbest ticaret antlaşmasıyla 463 milyon ve 84 milyonluk kendi nüfusuyla beraber toplam 995 milyon tüketiciye serbest erişim sağlıyor.

Artan organize sanayi bölgeleri, köprü ve oto yollar, artan demir yolu yatırımlarıyla üreticiler için önemli bir fırsat sunuyor.

Tüm bu durumun farkına varanlar Türkiye’ye yönelmeye başladı ve Türkiye 2021 yılında 225 milyar doları aştı.

Küresel sistem siyasi ve iktisadi dengesini ararken Türkiye de bu döneme hazırlık yapıyor elbette. Üretim, istihdam ve ihracat odaklı büyüme modeliyle beraber bölgesinde önemli bir güç unsuru olarak yerini alıyor. Savunma sanayinde yakalanan başarılar askeri güç kapasitesini artırırken, hem kendi haklarını, hem de ilişkide olduğu ülkelerin haklarını koruma noktasında önemli bir unsur olarak yerini aldı.

Çin’in uyguladığı sıfır covid politikası ve lojistik sektöründe yaşanan sorunlar sebebiyle üretim konusu giderek önem kazanmaya başladı.

Türkiye, üretim ve ihracat odaklı büyüme stratejisiyle beraber yeni döneme hazırlıklarını sürdürürken, teknolojik dönüşümle de desteklediğini görebiliyoruz.

TOGG’un ürettiği elektrikli otomobiller ile yüksek teknolojili üretim konusunda önemli bir adım atılırken, teknolojik gelişimin sadece S/İHA üretimiyle sınırlı kalmadığı diğer sektörlere de yayıldığı görülebiliyor.

Yapay Zeka stratejisiyle beraber teknoloji üretimi konusunda da önemli bir iradenin konulması, Türkiye’nin küresel paradigma dönüşümünü yakaladığını ve bu anlamda küresel dengeler değişirken önemli bir aktör olacağının işaretlerini veriyor.

Özellikle 2000’li yılların başında başlayan küresel değişim ve dönüşüm süreci COVID19 pandemisiyle beraber hız kazandı. Tek kutuplu dünyanın yerini artık bölgesel çok kutuplu dünya almaya başladı. Türkiye gerek bölgesinde gerekse küresel çapta önemli bir aktör olarak ön plana çıkıyor.

Yaşanan ekonomik türbülans bu değişimin hazırlıkları için bir çatlayış olarak nitelendirilebilir.

Döviz kurundaki dengelenmeyle beraber artık yakında enflasyonda düşüş başlayacaktır. Özellikle finans kesiminden nemalanan bazı ekonomistler bu süreçte korku pompalamaya çalışsalar da gerçekleşecek olaylar onların planladıkları gibi olmayacaktır.