Yeni Bir Dünya Düzeni; Türk Devletler Teşkilatı!
Giriş;
Osmanlı’nın dağılması
ile son derece kritik bir trajedi ile karşı karşıya kalınmıştır. Orta Asya’dan
gelerek 1071 Malazgirt Meydan Muharebesi ile Anadolu’nun medeniyet algısını
değiştiren Türk Milleti Dünya siyaset sahnesinden çekilmek zorunda kalmıştır.
Savaşın galipleri pençeleriyle bir daha ayağa kalkamayacağı şekilde Anadolu
topraklarını işgale başlamış Türk ve İslam coğrafyası ile bağını tarumar etmeye
girişmişlerdir. Böylesi bir dönemde bölge insanının feraseti ile hayat bulan
Anadolu varlık mücadelesini başlatırken yeni düşmanlıkları engelleyecek bir
anlayışı benimsemişti. Elbette Osmanlı’nın egemenliğinin kayboluşu özellikle
anayurdumuz olan Orta Asya Türk Devletleri ile bağımızı koparmaya yetmişti.
Rusya Bolşevik ihtilali ile Sosyalist bir cumhuriyet olmuş ve özellikle Türk
Devletlerinin asimile edilerek kendisine bağımlı devletçikler olmasının
çaresini düşünmeye başlamıştı.
Çiçeği burnunda yeni
bir Türk Devleti olan Türkiye Cumhuriyeti bu dönemde Rusya ile çatışmasızlık
ortamını sağlayacak bir arayışı devreye soktu. Türkiye ile Sovyet Rusya
arasında 16 Mart 1921 tarihinde Moskova Antlaşması imzalanmıştır (Askeroğlu
Arslan, 2015, 1-20).Bu antlaşma ile her iki devlet birbirlerinin aleyhinde ve
zararına hiçbir faaliyete girişmeyecektir. İşte bu antlaşma gereği asırlar boyu
bir derinliğe sahip olduğumuz Türk dünyası ile ikili irtibatımız
kesilmiştir. Sovyet sosyalizmi bu
tarihten sonra Türk devletleri ve halkları nezdinde bir asimilasyona girişmiş
dini ve kültürel yapıyı yok etmenin çarelerini aramaya başlamıştır. Elbette
Moskova antlaşması ile soydaşlarımızla ilişkilerimizin kesilmiş olduğu gerçeği
Türkiye açısından birgün Türk Birliğinin kurulması heyecanını yok etmiş
değildir.
Nihayetinde Aralık 1991
tarihinde Sovyetler Birliğinin dağılması ile Türk devletleri bağımsızlığını
kazanmış oldu. Bu tarihi bir fırsattı ve Türkiye bu fırsatı değerlendirmeyi
başardı. Türkiye’nin Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan ve
Türkmenistan’ın bağımsızlığını tanıyan ilk ülke olması Türk Devletler
Teşkilatına giden yolun kilit taşlarını döşeyen ilk adım olmuştu. 1992 ile 2010
yılları arasında gerçekleştirilen “Türk Dili Konuşan Ülkeler Devlet
Başkanları Zirveleri” bu birlikteliğin temel taşını oluşturan bir eylem
olarak tarihteki yerini almıştır.
Genel;
Aralık 1991 tarihinde
Sovyetlerin dağılması Türkmenistan yurdu için bir çığır açmıştı. Türklerin
anayurdu olan Orta Asya Türk devletleri Bolşevik ihtilali sonrası büyük bir
asimilasyona maruz kalmıştı. Din, dil, ırk, kültürel ve ahlaki yapı gittikçe
bozulmak zorunda kalmıştı. Moskova antlaşması gereği Türk devletleri ile
irtibata geçemeyen Türkiye bu fırsatı hemen değerlendirmiş;Azerbaycan,
Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan ve Türkmenistan’ın bağımsızlığını tanıyan
ilk ülke olmuştur (Akçapa, 2023, 473-491). Son yüzyıl bir asimilasyonla karşı
karşıya olan Türk devletlerinin Türkiye ile ilişkilerinin geliştirilmesi için
zamana ihtiyaç vardır. Ve bu zaman verimli olarak kullanılmak zorundadır. Öncelikle
ekonomik ve sosyal anlamda ilişkiler geliştirilmeliydi. Bunun için dil, din ve
ırk bağları yeniden tesis edilmeye çalışıldı. Öylede oldu. 1992 yılında dönemim
başbakanı Turgut Özal önderliğinde Türk milliyetçilerinin desteği alınarak“Türk
Dili Konuşan Ülkeler Devlet Başkanları Zirveleri” düzenlenmeye başlandı(Karagöz,
2022).
1992’de başlayan ilk
zirveye devlet başkanları düzeyinde katılım olmuş ve bu durum geleceğe dönük
ümitleri kamçılamıştır. Zirveye Türk Dünyasının devlet başkanları Ebulfez
Elçibey, Nursultan Nazarbayev, Askar Akayev, İslam Kerimov ve Saparmurad
Niyazov katılmışlardır. Zirve sonucunda Ankara Bildirisi imzalanmıştır. Zirvede
özellikle Türk dili konuşan ülkeler arasındaki işbirliklerinin neler
olabileceği üzerinde değerlendirmelerde bulunulmuştur. Taraflar arasında ortak
yatırım ve ekonomik işbirliği seçenekleri ele alınmış, Sovyetlerin baskıcı
ekonomik yaptırımları sonrası Türk devletlerinin dünya ekonomisine entegrasyonlarının
nasıl sağlanacağı hakkında değerlendirmeler öne çıkmıştır. 1992’de başlayan
zirveler serisi2010 yılına kadar toplamda on zirve olacak şekilde icra edilmiştir.
2009 yılında yapılan zirvede imzalanan Nahçıvan antlaşması ilenihayetinde elde
edilen olumlu yaklaşımlar ve sonuçlar karşısında 16 Eylül 2010 yılında "Türk
Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi-Türk Konseyi”kurulmasına karar
verilmiştir (TC Dışişleri Bakanlığı, 2024).
Nahçıvan Anlaşmanın
önsözünde konsey üyelerinin, Birleşmiş Milletler Anlaşması'nın amaç ve
ilkelerine bağlı oldukları ifade edilerek Türk Devletleri arasında ekonomiden
tutun siyasi, politik, eğitim ve kültürel ilişkiler ağı kurmak, bölgesel veküresel
barışı sağlayarak istikrar ortamını tesis edebilecek çalışmaları
gerçekleştirmek amacına vurgu yapılmıştır. Üye ülkeler ayrıca, demokrasi, insan
haklarına saygı, hukukun üstünlüğü ve iyi yönetişim gibi temel ilkelere
bağlılıklarını ifade etmişlerdir. Hedeflenenişbirliği ile, üye ülkeler
arasındaki ortak tarih, kültür, din, kimlik ve dil birliğinden kaynaklanan özel
dayanışma temelinde bir birliktelik inşa edilmesi amaçlanmıştır (TDT, 2021).
Türk halkları için
heyecan verici olan Türk Konseyi 2021 yılında İstanbul’da gerçekleştirilen
zirve ile adını “Türk Devletler Teşkilatına” çevirerek tarihten gelen
teşkilatçılık anlayışı kurumsal bir kimliğe kavuşturuldu (Ünver, 2021). Türk
Devletleri Teşkilatı, medeniyet coğrafyamızda her geçen gün stratejik önemini
artıran bir yapıya ulaşmaktadır. Küresel aktörler bölgesel işbirliklerinin
önemini bizden önce anlamış olacaklar ki Avrupa Birliği, Avrasya Ekonomik
Birliği ve Şangay İşbirliği Örgütü gibi birçok örgüt oluşumuna ön ayak
olmuşlardır. Bunlardan ders alan Türk Devletleri Teşkilatı da bölgesel işbirliğini
en ileri seviyeye çıkarmayı amaç edinmişlerdir. Uluslararası sistemin yapısında
meydana gelen değişimler özellikle Covid 19 salgını sonrası ve Rusya Ukrayna
savaşı etkisiyle oluşan ekonomik ve siyasi gerilim bir fırsat oluşturmuştur. Teşkilatı
oluşturan devletlerin her birinin kendine özgü stratejik avantajlarının nedenli
önemli olduğu anlaşılmıştır. Türkiye’nin bölgesel ve küresel gücü ile Azerbaycan’ın
enerji rezervleri buna örnek gösterilebilir. Dolayısıyla farklı alanlarda güçlü
yanları olan üye devletlerin bu örgüt içinde işbirliği yapması, teşkilata üye
her devletin çıkarları açısından kritik öneme haizdir (Akçapa, 2023, 473).
Türk Cumhuriyetlerinin
bağımsızlığını yeni yeni kazandıkları bir süreçte Fahir Armaoğlu bu konulara şu
sözlerle dikkat çekiyordu; “Türk asıllı cumhuriyetler Türk dış
politikasının müstakbel gelişmeleri bakımından büyük bir potansiyel teşkil
etmektedirler. Türkiye bu potansiyeli en iyi şekilde değerlendirmek ve
kullanmak için şimdiden gerekli faaliyet ve çabayı göstermelidir. Bunun birinci
yolu da yakın kültür bağlarının kurulması ve kuvvetlendirilmesidir. Fakat bunu
yapabilmek için de bu cumhuriyetlerle özellikle ulaşım ve iletişim imkânlarının
genişletilmesi gerekir” (Gündoğdu ve Güler, 2017, s.85). Yaklaşık bir
asır boyunca dil, din, ırk, kültür ve sosyal yapı bakımından öz benliğinden uzaklaşan
Türk Cumhuriyetleri Türkiye ile gelişen ilişkiler sayesinde öz kültür ve
yapılarına kavuşmuşlardır. Böylece dil, tarih, kimlik temelleri üzerine inşa
edilen işbirliği çabalarının kazan kazan anlayışı ile üye devletlerin ortak çıkarlarını
gözeten ve ayakları yere basan bir anlayış üzerine bina edilmesine imkan
vermiştir. Türk Devletleri Teşkilatı’nın başarısı ve geleceği bu yaklaşımın başarıyla
uygulanmasına bağlıdır.Burada altı çizilmesi gereken bir diğer konu ise Avrupa Birliğinde
olduğu gibi üye devletlerin egemenliklerini bir üst otoriteye devretmesi gibi
bir uygulamaya başvurulmamasının gerektiğidir. Çünkü Türk Devletleri
Teşkilatı’na üye devletlerin bu konudaki yaklaşımlarının farklı olduğu herkesçe
bilinmektedir (Yüce, 2022).
Türk Konseyi’nin Türk
Devletler Teşkilatı olarak dönüşümüne kadar gelinen süreçte üye ülkeler
arasında daha çok entegre ilişkiler ağı üzerine yoğunlaşılmıştı. Bunu kuruluşun
mimarı diyebileceğimiz Kazakistan eski Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev’in 15
Ekim 2019 Bakü’de gerçekleşen Türk Konseyi 7. Zirvesinde yaptığı konuşmadan
anlamak mümkündür. Nazarbayev; "Yeni bir tarih sayfası açılıyor.
Türk Konseyi, küresel anlamda önemli siyasi ve ekonomik popülerlik kazandı.
Aynı zamanda Türk dünyasında entegrasyonumuzu da artırmış bulunuyoruz. Türk
ülkeleri arasındaki etkileşim yeni bir seviyeye çıkmaktadır."
Diyerek esasında gelecekte nasıl bir işbirliğine gidilmesi gerektiğini ortaya
koyuyordu (AA, 2019).
2021 yılında gerçekleşen
İstanbul zirvesi kurumsal yapının güçlendirilmesi,
ekonomi-ulaştırma-enerji-eğitim gibi kritik alanlarda ortak çalışmaların
yapılması, BM, AGİT, İslam İşbirliği Örgütü, Dünya Sağlık Örgütü gibi
uluslararası örgütlerle işbirliğinin hayata geçirilmesi gibi konulara öncelik verildiği
görülmektedir. Özellikle Azerbaycan/Dağlık Karabağ meselesinin Türkiye’nin
askeri desteği ile çözümlenmesi bundan sonraki sürecin daha etkin ve yoğunluklu
olarak sürdürülmesi gerektiğini ortaya koymuştur.Bununla beraber Özbekistan’ın
teşkilata üye olması ve Türkmenistan’ın gözlemci üye olarak kabulü son derece
heyecan uyandıran gelişmeler arasında yer almıştır (Akçapa, 2023, s.484).
Türk Devletleri
Teşkilatı'nın Organları;
·
Devlet Başkanları Konseyi,
·
Dışişleri Bakanları Konseyi,
·
Aksakallar Konseyi,
·
Kıdemli Memurlar Komitesi
· Sekreterya
İşleyiş;
“Teşkilatın ana
karar organı, dönem başkanlığı'nı üstlenen ülke (alfabetik sıraya göre)
tarafından başkanlığı yürütülen Devlet Başkanları Konseyi'dir.
Faaliyetler İstanbul'da yerleşik sekreterya tarafından koordine edilmekte
ve desteklenmektedir. Halihazırda dönem başkanlığı Kırgızistan tarafından
yürütülmektedir.
Türk Devletleri
Teşkilatı aynı zamanda Ankara’da bulunan Uluslararası
Türk Kültürü Teşkilatı (TÜRKSOY), Bakü'de bulunan Türk Dili Konuşan Ülkeler
Parlamenter Asamblesi (TÜRKPA), Astana’da bulunan Uluslararası Türk Akademisi,
yine Bakü'de bulunan Türk Kültür ve Miras Vakfı ve İstanbul'da bulunan
Türk Ticaret ve Sanayi Odası gibi mevcut iş birliği mekanizmaları için bir
şemsiye kuruluş niteliğindedir.”
Üye Devletler;
Azerbaycan, Kazakistan,
Kırgızistan, Özbekistan, Türkiye
Gözlemci Devletler;
Macaristan, Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Türkmenistan, Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (EIT)
Türk Devletler
Teşkilatı Geleceği;
Sovyetler Birliğinin
dağılması ile küresel sermaye tek kutuplu batı ekonomisi olarak karşımıza
çıkmıştır. Batı ekonomisinin temsilcisi olarak ABD süper güç olarak dünya
jandarmalığına soyunmuş Asya, Afrika ve Ortadoğu üzerinde tartışmasız ekonomik
ve siyasi bir hakimiyet tesis etmiştir. Bugün gelinen noktada ABD’nin bölgeden
çekilme tutumu ve yaşadığı ekonomik daralma yeni bir ekonomik gücün oluşumuna
fırsat doğurmuştur. Bu yeni ekonomik gücün AB gibi bölgesel ekonomik
işbirlikleri ile oluşacağına mutlak gözüyle bakabiliriz (Öcal, 1994, s.4-5). Ortak
bir dile sahip ülkelerin arasındaki ticaret hacminin dil birliği olmayan
ülkelere nispeten iki-üç kat daha fazla olduğu tespit edilmiştir. Aynı şekilde
ortak bir ticaret alanına sahip ülkeler arasındaki ticaretin on yılda iki
katına çıktığı tespit edildiği değerlendirildiğinde Türk Devletler Teşkilatının
ekonomik iş birliğinin gelecek için son derece kritik bir eşik olduğu anlaşılacaktır
(Arslan, 2014, s.181).
Türk Devletler
Teşkilatının varlığı yeni bir anlayış değildir. Hun ve Göktürk devletlerinden beri
Türkler, din, dil, kardeşlik, kültür ve göreneklere önem veren bir anlayışa
sahip olmuşlardır. Arapların, Moğolların ve Rusların egemenliğinde dahi bu
anlayışlarını kaybetmemişlerdir. Özellikle Osmanlının son dönemlerinde bu
teşkilatlanma fikri alevlenmiştir. Genlerimizden gelen bu anlayışı Amerikalı
siyaset bilimci Samuel P. Huntington; Soğuk Savaş'ın sona ermesinden sonra
devletlerin, ortak bir kültürün doğal sonucu olarak ittifak arayışına girmesini
dil, din, diğer ortak değerler, kardeşlik ve akrabalıkları ile bağlantılı
olarak birbirlerine güvenme anlayışı ile başarıya ulaştırmaları daha kolaydır.
İfadesiyle farklı bir gözle ortaya koymaktadır (Aydilek, 2022, s.719). İşte
Türkiye bu anlayış ve ideal ile öncü olduğu Türk Devletler Teşkilatı
ekonomikilişkiler haricinde ki diğer bağların yeniden perçinlenmesini sağlamış
gözüküyor.
Tarihi ipek yolunun
merkezinde olan Türk Devletler Teşkilatı üyelerinin bulundukları coğrafya
günümüz itibari ile dünya devletlerinin ilgi odağına oturmuş vaziyettedir.
Rusya kendisinden ayrılmalarına rağmen zengin yer altı kaynaklarına sahip Orta
Asya Türk devletleri ile kurduğu Bağımsız Devletler Topluluğu ile ilişkilerini
sürdürme çabasındadır. Rusya-Ukrayna savaşı ile bölgede etkinliği azalan
Rusya’nın bu durumunu fırsata çevirmek isteyen; “AB, Arap ülkeleri, Çin,
Japonya, Güney Kore ve ABD gibi ülkeler Orta Asya ülkelerine olan büyük
ilgisini açıkça göstermeye başladılar.” Çin 1996 yılında kurduğu Şangay
İşbirliği Örgütünü daha işler hale getirmeye çalışarak bölgede yatırımlarına
hız vermeye başladı. AB 2022 yılında Kazakistan’da bir zirve gerçekleştirdi.
Arap ülkeleri ise 20 Temmuz 2023 tarihinde Suudi Arabistan’ın Cidde kentinde; "Orta
Asya-Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi" Zirvesi'ni gerçekleştirdi.
Aynı şekilde ABD’nin bu ülkelerle ilişkiler geliştirmek isteğinde olduğu
bilinmektedir (Abdulkerimov vd. 2023)
Türk Devletler
Teşkilatı üye ve gözlemci ülkelerinin genel yapısına baktığımızda;
Teşkilatın lider ülkesi konumunda olan Türkiye coğrafi anlamda ayrıcalıklı
stratejik bir konuma sahiptir. Bununla beraber bölgesel ve küresel anlamda
etkili bir konuma sahip olması ile bölgesel bir güç olarak kabul görmektedir.
Ekonomik anlamda dünyada ilk 20 ülke arasında yer alırken aynı zamanda NATO’nun
ikinci büyük gücü konumundadır. Özellikle son yıllarda ulaştığı sanayileşme ile
yerli ve milli savunma sanayi üretimi gücüne güç katmaktadır. Ancak böylesi
güçlü yanlarına karşın enerji anlamında dışa bağımlılığı bir eksiklik olarak
kendini göstermektedir. Teşkilatın diğer önemli ülkeleri Azerbaycan, Kazakistan
ve Özbekistan ile gözlemci üye olan Türkmenistan’ın da yer altı kaynakları
açısından ciddi rezervleri bulunmaktadır. Azerbaycan petrol ve doğalgaz,
Kazakistan petrol ve doğalgaza ilave olarak kurşun, demir, çinko vb. yer altı
kaynaklarına sahiptir. Aynı zamanda tahıl ve kayda değer sanayi anlamında geniş
imkanlara sahiptir. Özbekistan doğalgaz, altın ve uranyum noktasında önemli bir
tedarik ülkesidir. Kırgızistan hayvancılık noktasında iyi bir potansiyele
sahiptir. Gözlemci üyelerden; Macaristan AB üyesi olma avantajı ile eğitim ve
üretim sektörlerindeve KKTC ise Akdeniz’deki stratejik konumu ile teşkilata
önemli katkılar yapabilecek imkanlara sahiplerdir.
Sonuç ve Değerlendirme;
Dünya üzerinde bölgesel
ve küresel güç değişimlerinin yaşandığı, Rusya-Ukrayna savaşı ile tüm
dengelerin değiştiği, yeni enerji ve ticaret yollarının arandığı bir dönemde bu
kadarcık kısıtlı bir yazı ile Türk Devletler Teşkilatının bölgemize katacağı
katma değeri izah etmek mümkün olmayabilir. Bununla beraber küresel sermayenin,
enerjinin, ekonominin ve siyasi gücün globalleştiği bir zaman diliminde TDT’nin
öneminden bahsetmek zorundayız. Çünkü binlerce yıllık devlet geleneğine sahip
olan ülkemiz hak ettiği siyaset sahnesine yeni yeni adım atmakta olup,
sanayileşme ve siyasi aktör olma gücüne ulaşmak üzereyken böylesi bir gücün
farkındalığını kamuoyu ile paylaşmamız vatani bir görevdir.
TDT ile son yüzyılda
ortak değerlerimize rağmen kopuk bir ilişki içerisinde olmak zorunda kaldığımız
geçmişin karanlık izini silme fırsatını yakalamış bulunmaktayız. Bugün AB ile
dünya ekonomik gücünü elinde bulunduran batı bizdeki dil ve din ortak paydasını
unutturacak politikaları hayata geçirerek her anlamda dünya siyasetinden
uzaklaşmamıza vesile olmuştur. Geçtiğimiz asırda medeniyet coğrafyamız olarak
tanımladığımız bölgede İslam Birliği vurgusu öne çıkmakla beraber yukarıdaki
yaklaşımlardan anlaşılacağı üzere öncelikle Türk Devletler Teşkilatı ile
oluşturulacak birlik algısının hayata geçirilmesi daha gerçekçi durmaktadır.
Osmanlı Devleti’nin geniş coğrafyaya egemen olması, stratejik noktalara olan
hakimiyeti gereği gerek batılı ülkeler ve gerekse doğulu ülkeler İslam ülkeleri
ile ilişkilerini Osmanlı Devleti üzerinden kurmak zorunda kalmışlardır. Ekrem
Buğra Ekinci bu durumu şu şekilde izah etmektedir; “Müslüman denilince
Türkler, Türkler denilince Müslümanlar anlaşılmaktadır.” (Ekinci, Bila
tarih).
Tüm bu anlatılanların
ışığında Türk Devletler Teşkilatı din, dil, ırk, kardeşlik, kültürel ve ahlaki
değerler ile ortak hareket ederek Amerikalı siyaset bilimci Samuel P.
Huntington tanımlaması üzere ortak çıkarlara hizmet edecek güç birliğini
sağlamalıdır. Bunun için Türkiye’nin öncülüğünde ortak dış politika oluşturulmalı,
sanayileşme, savunma sanayi üretim ortaklığı, ekonomik iş birliği gibi ticari
faaliyetlere ağırlık vererek tüm dünyanın gözdesi konumunda olan Orta Asya ülkeleri
ile iş birliğini genişletmeli ve Dağlık Karabağ örneğinde olduğu üzere ortak
güvenlik anlayışını bir an önce hayata geçirmelidir.
Türkiye’nin bahse konu
güçlü yönlerinin üye devletlere yayılması ve eksiklerinin diğer üye
devletlerdeki enerji, yer altı ve yer üstü zenginlikleri ile takviye edilerek
pekiştirilmesi elzemdir. Bunun için Çin’in “kuşak yol” projesinin Orta
Asya’dan geçerek Türkiye üzerinden Avrupa’ya ulaşması sağlanmalıdır. Ayrıca bölge
ticari kontrolünün Türk Devletler Teşkilatı sahasında olması için bir an önce
Nahçıvan ile Azerbaycan’ı bağlayan Zengezur Koridoru hayata geçirilmelidir. Türk
Devletler Teşkilatına üye devletlerin yapısına baktığımızda ağır sanayi,
enerji, akaryakıt, mamul üretimi ve savunma sanayi kapasitesi açısından hem
teşkilatın hemde dünya devletlerinin ihtiyaçlarını karşılayacak potansiyele
sahip olduğunu görebiliriz. Bu potonsiyelin farkında olan TDT, 6 Kasım 2024
tarihinde Kırgızistan’ın başkenti Bişkek’te gerçekleştirilen 11. Zirve
toplantısında; “Türk Dünyasının Güçlendirilmesi: Ekonomik Entegrasyon,
Sürdürülebilir Kalkınma, Dijital Gelecek ve Herkes için Güvenlik” temasına özellikle
vurgu yapılmıştır. Zirve'de Devlet Başkanları, Türk Dünyasında iş birliğinin
derinleştirilmesi ve zenginleştirilmesi ile Türk Devletleri arasındaki
dayanışmanın TDT çerçevesinde arttırılması yönündeki kararlılıklarının altını
çizerek geleceğe dair umutlarımızı canlı tutmuşlardır.
TDT bayrağının bu
zirvede kabulü ve özellikle Türk Dünyası şartına vurgu yapılması ile Türk
birliğinin tesisi zihinlerde yerleşmiş ve küçük bir İslam Birliğinin de hayata
geçirilmesini mümkün kılmıştır. Sonrasında bu başarılı teşkilatın Ortadoğu ve
Afrika ülkelerinde kazan kazan anlayışını hayata geçirmesi ile yeni dünya
düzeninde yeniden küresel bir güç olmayı başarabilmenin kapılarını açacağına
kesin gözü ile bakabiliriz.
AA,
(2019 15 Ekim). Türk Konseyi 7. Zirvesi'nde liderlerden önemli mesajlar,
https://www.aa.com.tr/tr/dunya/turk-konseyi-7-zirvesinde-liderlerden-onemli-mesajlar/1614655. Erişim T.
27.02.2024
Abdülkerimov
vd. (2023 30 Temmuz). Gelişen asya’nın
kilit noktası: orta asya ülkeleri. https://www.aa.com.tr/tr/dunya/gelisen-asya-nin-kilit-noktasi-orta-asya-ulkeleri/2979005
Akçapa,
M. 2023. Türk Devletleri Teşkilatı’nın Tarihsel Gelişimi: Teşkilatın Dünü,
Bugünü ve Yarını. Avrasya Uluslararası Araştırmalar Dergisi, 11(34), 473-491.
https://doi.org/10.33692/avrasyad.1223099
Arslan,
K. 2014. İslam ülkeleri arasında işbirliğine giden yolda yeni arayışlar. Uluslararası
Yönetim İktisat ve İşletme Dergisi, Cilt 10, (Sayı 21), 181-182.
Askeroğlu
Arslan, A. 2015. Moskova anlaşması ve Türkiye’nin kuzey-doğu sınırı. Trakya
Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi. Cilt: 17, Sayı: 2 (1-20).
Aydilek,
E. (2022). Türk devletleri teşkilatının siyasi ve ekonomik potansiyeli. Uluslararası
Yönetim Akademisi DergisiCilt: 5, 716-728 (3).
https://doi.org/10.33712/mana.1192419
Ekinci,
E.B. Bila Tarih. Osmanlılar türk-islam tarihinin en parlak sahnesidir. Türkalemiyiz.com
"Türk Dünyasının İnternet Sitesi" (turkalemiyiz.com). Erişim T.
05.03.2024
Gündoğdu,
A ve Güler, C. 2017. Kazakistan’ın bağımsızlığının tanınma süreci ve türk
kamuoyundaki yankıları. Tarih Araştırmaları Dergisi, C 36, (S.61),
s.75-93.
Karagöz,
H.G. (2022, 10 Kasım). Türk dili konuşan ülkelerden, türk devletleri
teşkilatına giden yol: türk devletleri teşkilatının 9. zirvesi. Türksam.com.
https://www.turksam.org/detay-turk-dili-konusan-ulkelerden-turk-devletleri-teskilatina-giden-yol-turk-devletleri-teskilatinin-9-zirvesi.
Öcal,
Z. Sermayenin globalleşmesi, yeni dünya düzeni ve Türkiye. (Y.Lisans
Tezi, İstanbul Üniversitesi). https://nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/24511.pdf
T.C.
Dışişleri Bakanlığı, https://www.mfa.gov.tr/turk-konseyi.tr.mfa#:~:text=15-16%20Eylül%202010%27da,in%20Genel%20Sekreterlik%20görevine%20atamıştır. Erişim T.
03.03.2024
Türk
Devletleri Teşkilatı. 2023. https://www.turkicstates.org/tr/turk-konseyi-hakkinda. Erişim T.
03.03.2024
Ünver,
D. (2021, 28 Aralık). Türk dünyası yükselişte: Türk devletleri teşkilatı
zirvesi. Avrasya İncelemeleri Merkezi. https://avim.org.tr/Blog/BLOG-TURK-DUNYASI-YUKSELISTE-TURK-DEVLETLERI-TESKILATI-ZIRVESI-28-12-2021. Erişim T.
29.02.2024
Yüce,
M. (2022, 1 Kasım). Türk devletleri teşkilatına üye ülkeler arasında ikili
ilişkilere bakış. Kriter Dergisi. https://kriterdergi.com/dosya-turk-devletleri-teskilati/turk-devletleri-teskilatina-uye-ulkeler-arasinda-ikili-iliskilere-bakis. Erişim T.
29.02.2024