Dolar (USD)
34.52
Euro (EUR)
36.48
Gram Altın
2964.45
BIST 100
9119.54
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
09 Kasım 2024

​Yeni Bir Dünya Düzeni; Türk Devletler Teşkilatı!

Giriş;

Osmanlı’nın dağılması ile son derece kritik bir trajedi ile karşı karşıya kalınmıştır. Orta Asya’dan gelerek 1071 Malazgirt Meydan Muharebesi ile Anadolu’nun medeniyet algısını değiştiren Türk Milleti Dünya siyaset sahnesinden çekilmek zorunda kalmıştır. Savaşın galipleri pençeleriyle bir daha ayağa kalkamayacağı şekilde Anadolu topraklarını işgale başlamış Türk ve İslam coğrafyası ile bağını tarumar etmeye girişmişlerdir. Böylesi bir dönemde bölge insanının feraseti ile hayat bulan Anadolu varlık mücadelesini başlatırken yeni düşmanlıkları engelleyecek bir anlayışı benimsemişti. Elbette Osmanlı’nın egemenliğinin kayboluşu özellikle anayurdumuz olan Orta Asya Türk Devletleri ile bağımızı koparmaya yetmişti. Rusya Bolşevik ihtilali ile Sosyalist bir cumhuriyet olmuş ve özellikle Türk Devletlerinin asimile edilerek kendisine bağımlı devletçikler olmasının çaresini düşünmeye başlamıştı.

Çiçeği burnunda yeni bir Türk Devleti olan Türkiye Cumhuriyeti bu dönemde Rusya ile çatışmasızlık ortamını sağlayacak bir arayışı devreye soktu. Türkiye ile Sovyet Rusya arasında 16 Mart 1921 tarihinde Moskova Antlaşması imzalanmıştır (Askeroğlu Arslan, 2015, 1-20).Bu antlaşma ile her iki devlet birbirlerinin aleyhinde ve zararına hiçbir faaliyete girişmeyecektir. İşte bu antlaşma gereği asırlar boyu bir derinliğe sahip olduğumuz Türk dünyası ile ikili irtibatımız kesilmiştir. Sovyet sosyalizmi bu tarihten sonra Türk devletleri ve halkları nezdinde bir asimilasyona girişmiş dini ve kültürel yapıyı yok etmenin çarelerini aramaya başlamıştır. Elbette Moskova antlaşması ile soydaşlarımızla ilişkilerimizin kesilmiş olduğu gerçeği Türkiye açısından birgün Türk Birliğinin kurulması heyecanını yok etmiş değildir.

Nihayetinde Aralık 1991 tarihinde Sovyetler Birliğinin dağılması ile Türk devletleri bağımsızlığını kazanmış oldu. Bu tarihi bir fırsattı ve Türkiye bu fırsatı değerlendirmeyi başardı. Türkiye’nin Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan ve Türkmenistan’ın bağımsızlığını tanıyan ilk ülke olması Türk Devletler Teşkilatına giden yolun kilit taşlarını döşeyen ilk adım olmuştu. 1992 ile 2010 yılları arasında gerçekleştirilen “Türk Dili Konuşan Ülkeler Devlet Başkanları Zirveleri” bu birlikteliğin temel taşını oluşturan bir eylem olarak tarihteki yerini almıştır.

Genel;

Aralık 1991 tarihinde Sovyetlerin dağılması Türkmenistan yurdu için bir çığır açmıştı. Türklerin anayurdu olan Orta Asya Türk devletleri Bolşevik ihtilali sonrası büyük bir asimilasyona maruz kalmıştı. Din, dil, ırk, kültürel ve ahlaki yapı gittikçe bozulmak zorunda kalmıştı. Moskova antlaşması gereği Türk devletleri ile irtibata geçemeyen Türkiye bu fırsatı hemen değerlendirmiş;Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan ve Türkmenistan’ın bağımsızlığını tanıyan ilk ülke olmuştur (Akçapa, 2023, 473-491). Son yüzyıl bir asimilasyonla karşı karşıya olan Türk devletlerinin Türkiye ile ilişkilerinin geliştirilmesi için zamana ihtiyaç vardır. Ve bu zaman verimli olarak kullanılmak zorundadır. Öncelikle ekonomik ve sosyal anlamda ilişkiler geliştirilmeliydi. Bunun için dil, din ve ırk bağları yeniden tesis edilmeye çalışıldı. Öylede oldu. 1992 yılında dönemim başbakanı Turgut Özal önderliğinde Türk milliyetçilerinin desteği alınarak“Türk Dili Konuşan Ülkeler Devlet Başkanları Zirveleri” düzenlenmeye başlandı(Karagöz, 2022).

1992’de başlayan ilk zirveye devlet başkanları düzeyinde katılım olmuş ve bu durum geleceğe dönük ümitleri kamçılamıştır. Zirveye Türk Dünyasının devlet başkanları Ebulfez Elçibey, Nursultan Nazarbayev, Askar Akayev, İslam Kerimov ve Saparmurad Niyazov katılmışlardır. Zirve sonucunda Ankara Bildirisi imzalanmıştır. Zirvede özellikle Türk dili konuşan ülkeler arasındaki işbirliklerinin neler olabileceği üzerinde değerlendirmelerde bulunulmuştur. Taraflar arasında ortak yatırım ve ekonomik işbirliği seçenekleri ele alınmış, Sovyetlerin baskıcı ekonomik yaptırımları sonrası Türk devletlerinin dünya ekonomisine entegrasyonlarının nasıl sağlanacağı hakkında değerlendirmeler öne çıkmıştır. 1992’de başlayan zirveler serisi2010 yılına kadar toplamda on zirve olacak şekilde icra edilmiştir. 2009 yılında yapılan zirvede imzalanan Nahçıvan antlaşması ilenihayetinde elde edilen olumlu yaklaşımlar ve sonuçlar karşısında 16 Eylül 2010 yılında "Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi-Türk Konseyi”kurulmasına karar verilmiştir (TC Dışişleri Bakanlığı, 2024).

Nahçıvan Anlaşmanın önsözünde konsey üyelerinin, Birleşmiş Milletler Anlaşması'nın amaç ve ilkelerine bağlı oldukları ifade edilerek Türk Devletleri arasında ekonomiden tutun siyasi, politik, eğitim ve kültürel ilişkiler ağı kurmak, bölgesel veküresel barışı sağlayarak istikrar ortamını tesis edebilecek çalışmaları gerçekleştirmek amacına vurgu yapılmıştır. Üye ülkeler ayrıca, demokrasi, insan haklarına saygı, hukukun üstünlüğü ve iyi yönetişim gibi temel ilkelere bağlılıklarını ifade etmişlerdir. Hedeflenenişbirliği ile, üye ülkeler arasındaki ortak tarih, kültür, din, kimlik ve dil birliğinden kaynaklanan özel dayanışma temelinde bir birliktelik inşa edilmesi amaçlanmıştır (TDT, 2021).

Türk halkları için heyecan verici olan Türk Konseyi 2021 yılında İstanbul’da gerçekleştirilen zirve ile adını “Türk Devletler Teşkilatına” çevirerek tarihten gelen teşkilatçılık anlayışı kurumsal bir kimliğe kavuşturuldu (Ünver, 2021). Türk Devletleri Teşkilatı, medeniyet coğrafyamızda her geçen gün stratejik önemini artıran bir yapıya ulaşmaktadır. Küresel aktörler bölgesel işbirliklerinin önemini bizden önce anlamış olacaklar ki Avrupa Birliği, Avrasya Ekonomik Birliği ve Şangay İşbirliği Örgütü gibi birçok örgüt oluşumuna ön ayak olmuşlardır. Bunlardan ders alan Türk Devletleri Teşkilatı da bölgesel işbirliğini en ileri seviyeye çıkarmayı amaç edinmişlerdir. Uluslararası sistemin yapısında meydana gelen değişimler özellikle Covid 19 salgını sonrası ve Rusya Ukrayna savaşı etkisiyle oluşan ekonomik ve siyasi gerilim bir fırsat oluşturmuştur. Teşkilatı oluşturan devletlerin her birinin kendine özgü stratejik avantajlarının nedenli önemli olduğu anlaşılmıştır. Türkiye’nin bölgesel ve küresel gücü ile Azerbaycan’ın enerji rezervleri buna örnek gösterilebilir. Dolayısıyla farklı alanlarda güçlü yanları olan üye devletlerin bu örgüt içinde işbirliği yapması, teşkilata üye her devletin çıkarları açısından kritik öneme haizdir (Akçapa, 2023, 473).

Türk Cumhuriyetlerinin bağımsızlığını yeni yeni kazandıkları bir süreçte Fahir Armaoğlu bu konulara şu sözlerle dikkat çekiyordu; “Türk asıllı cumhuriyetler Türk dış politikasının müstakbel gelişmeleri bakımından büyük bir potansiyel teşkil etmektedirler. Türkiye bu potansiyeli en iyi şekilde değerlendirmek ve kullanmak için şimdiden gerekli faaliyet ve çabayı göstermelidir. Bunun birinci yolu da yakın kültür bağlarının kurulması ve kuvvetlendirilmesidir. Fakat bunu yapabilmek için de bu cumhuriyetlerle özellikle ulaşım ve iletişim imkânlarının genişletilmesi gerekir” (Gündoğdu ve Güler, 2017, s.85). Yaklaşık bir asır boyunca dil, din, ırk, kültür ve sosyal yapı bakımından öz benliğinden uzaklaşan Türk Cumhuriyetleri Türkiye ile gelişen ilişkiler sayesinde öz kültür ve yapılarına kavuşmuşlardır. Böylece dil, tarih, kimlik temelleri üzerine inşa edilen işbirliği çabalarının kazan kazan anlayışı ile üye devletlerin ortak çıkarlarını gözeten ve ayakları yere basan bir anlayış üzerine bina edilmesine imkan vermiştir. Türk Devletleri Teşkilatı’nın başarısı ve geleceği bu yaklaşımın başarıyla uygulanmasına bağlıdır.Burada altı çizilmesi gereken bir diğer konu ise Avrupa Birliğinde olduğu gibi üye devletlerin egemenliklerini bir üst otoriteye devretmesi gibi bir uygulamaya başvurulmamasının gerektiğidir. Çünkü Türk Devletleri Teşkilatı’na üye devletlerin bu konudaki yaklaşımlarının farklı olduğu herkesçe bilinmektedir (Yüce, 2022).

Türk Konseyi’nin Türk Devletler Teşkilatı olarak dönüşümüne kadar gelinen süreçte üye ülkeler arasında daha çok entegre ilişkiler ağı üzerine yoğunlaşılmıştı. Bunu kuruluşun mimarı diyebileceğimiz Kazakistan eski Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev’in 15 Ekim 2019 Bakü’de gerçekleşen Türk Konseyi 7. Zirvesinde yaptığı konuşmadan anlamak mümkündür. Nazarbayev; "Yeni bir tarih sayfası açılıyor. Türk Konseyi, küresel anlamda önemli siyasi ve ekonomik popülerlik kazandı. Aynı zamanda Türk dünyasında entegrasyonumuzu da artırmış bulunuyoruz. Türk ülkeleri arasındaki etkileşim yeni bir seviyeye çıkmaktadır." Diyerek esasında gelecekte nasıl bir işbirliğine gidilmesi gerektiğini ortaya koyuyordu (AA, 2019).

2021 yılında gerçekleşen İstanbul zirvesi kurumsal yapının güçlendirilmesi, ekonomi-ulaştırma-enerji-eğitim gibi kritik alanlarda ortak çalışmaların yapılması, BM, AGİT, İslam İşbirliği Örgütü, Dünya Sağlık Örgütü gibi uluslararası örgütlerle işbirliğinin hayata geçirilmesi gibi konulara öncelik verildiği görülmektedir. Özellikle Azerbaycan/Dağlık Karabağ meselesinin Türkiye’nin askeri desteği ile çözümlenmesi bundan sonraki sürecin daha etkin ve yoğunluklu olarak sürdürülmesi gerektiğini ortaya koymuştur.Bununla beraber Özbekistan’ın teşkilata üye olması ve Türkmenistan’ın gözlemci üye olarak kabulü son derece heyecan uyandıran gelişmeler arasında yer almıştır (Akçapa, 2023, s.484).

Türk Devletleri Teşkilatı'nın Organları;

· Devlet Başkanları Konseyi,

· Dışişleri Bakanları Konseyi,

· Aksakallar Konseyi,

· Kıdemli Memurlar Komitesi

· Sekreterya

İşleyiş;

“Teşkilatın ana karar organı, dönem başkanlığı'nı üstlenen ülke (alfabetik sıraya göre) tarafından başkanlığı yürütülen Devlet Başkanları Konseyi'dir. Faaliyetler İstanbul'da yerleşik sekreterya tarafından koordine edilmekte ve desteklenmektedir. Halihazırda dönem başkanlığı Kırgızistan tarafından yürütülmektedir.

Türk Devletleri Teşkilatı aynı zamanda Ankara’da bulunan Uluslararası Türk Kültürü Teşkilatı (TÜRKSOY), Bakü'de bulunan Türk Dili Konuşan Ülkeler Parlamenter Asamblesi (TÜRKPA), Astana’da bulunan Uluslararası Türk Akademisi, yine Bakü'de bulunan Türk Kültür ve Miras Vakfı ve İstanbul'da bulunan Türk Ticaret ve Sanayi Odası gibi mevcut iş birliği mekanizmaları için bir şemsiye kuruluş niteliğindedir.”

Üye Devletler;

Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Türkiye

Gözlemci Devletler;

Macaristan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Türkmenistan, Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (EIT)

Türk Devletler Teşkilatı Geleceği;

Sovyetler Birliğinin dağılması ile küresel sermaye tek kutuplu batı ekonomisi olarak karşımıza çıkmıştır. Batı ekonomisinin temsilcisi olarak ABD süper güç olarak dünya jandarmalığına soyunmuş Asya, Afrika ve Ortadoğu üzerinde tartışmasız ekonomik ve siyasi bir hakimiyet tesis etmiştir. Bugün gelinen noktada ABD’nin bölgeden çekilme tutumu ve yaşadığı ekonomik daralma yeni bir ekonomik gücün oluşumuna fırsat doğurmuştur. Bu yeni ekonomik gücün AB gibi bölgesel ekonomik işbirlikleri ile oluşacağına mutlak gözüyle bakabiliriz (Öcal, 1994, s.4-5). Ortak bir dile sahip ülkelerin arasındaki ticaret hacminin dil birliği olmayan ülkelere nispeten iki-üç kat daha fazla olduğu tespit edilmiştir. Aynı şekilde ortak bir ticaret alanına sahip ülkeler arasındaki ticaretin on yılda iki katına çıktığı tespit edildiği değerlendirildiğinde Türk Devletler Teşkilatının ekonomik iş birliğinin gelecek için son derece kritik bir eşik olduğu anlaşılacaktır (Arslan, 2014, s.181).

Türk Devletler Teşkilatının varlığı yeni bir anlayış değildir. Hun ve Göktürk devletlerinden beri Türkler, din, dil, kardeşlik, kültür ve göreneklere önem veren bir anlayışa sahip olmuşlardır. Arapların, Moğolların ve Rusların egemenliğinde dahi bu anlayışlarını kaybetmemişlerdir. Özellikle Osmanlının son dönemlerinde bu teşkilatlanma fikri alevlenmiştir. Genlerimizden gelen bu anlayışı Amerikalı siyaset bilimci Samuel P. Huntington; Soğuk Savaş'ın sona ermesinden sonra devletlerin, ortak bir kültürün doğal sonucu olarak ittifak arayışına girmesini dil, din, diğer ortak değerler, kardeşlik ve akrabalıkları ile bağlantılı olarak birbirlerine güvenme anlayışı ile başarıya ulaştırmaları daha kolaydır. İfadesiyle farklı bir gözle ortaya koymaktadır (Aydilek, 2022, s.719). İşte Türkiye bu anlayış ve ideal ile öncü olduğu Türk Devletler Teşkilatı ekonomikilişkiler haricinde ki diğer bağların yeniden perçinlenmesini sağlamış gözüküyor.

Tarihi ipek yolunun merkezinde olan Türk Devletler Teşkilatı üyelerinin bulundukları coğrafya günümüz itibari ile dünya devletlerinin ilgi odağına oturmuş vaziyettedir. Rusya kendisinden ayrılmalarına rağmen zengin yer altı kaynaklarına sahip Orta Asya Türk devletleri ile kurduğu Bağımsız Devletler Topluluğu ile ilişkilerini sürdürme çabasındadır. Rusya-Ukrayna savaşı ile bölgede etkinliği azalan Rusya’nın bu durumunu fırsata çevirmek isteyen; “AB, Arap ülkeleri, Çin, Japonya, Güney Kore ve ABD gibi ülkeler Orta Asya ülkelerine olan büyük ilgisini açıkça göstermeye başladılar.” Çin 1996 yılında kurduğu Şangay İşbirliği Örgütünü daha işler hale getirmeye çalışarak bölgede yatırımlarına hız vermeye başladı. AB 2022 yılında Kazakistan’da bir zirve gerçekleştirdi. Arap ülkeleri ise 20 Temmuz 2023 tarihinde Suudi Arabistan’ın Cidde kentinde; "Orta Asya-Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi" Zirvesi'ni gerçekleştirdi. Aynı şekilde ABD’nin bu ülkelerle ilişkiler geliştirmek isteğinde olduğu bilinmektedir (Abdulkerimov vd. 2023)

Türk Devletler Teşkilatı üye ve gözlemci ülkelerinin genel yapısına baktığımızda; Teşkilatın lider ülkesi konumunda olan Türkiye coğrafi anlamda ayrıcalıklı stratejik bir konuma sahiptir. Bununla beraber bölgesel ve küresel anlamda etkili bir konuma sahip olması ile bölgesel bir güç olarak kabul görmektedir. Ekonomik anlamda dünyada ilk 20 ülke arasında yer alırken aynı zamanda NATO’nun ikinci büyük gücü konumundadır. Özellikle son yıllarda ulaştığı sanayileşme ile yerli ve milli savunma sanayi üretimi gücüne güç katmaktadır. Ancak böylesi güçlü yanlarına karşın enerji anlamında dışa bağımlılığı bir eksiklik olarak kendini göstermektedir. Teşkilatın diğer önemli ülkeleri Azerbaycan, Kazakistan ve Özbekistan ile gözlemci üye olan Türkmenistan’ın da yer altı kaynakları açısından ciddi rezervleri bulunmaktadır. Azerbaycan petrol ve doğalgaz, Kazakistan petrol ve doğalgaza ilave olarak kurşun, demir, çinko vb. yer altı kaynaklarına sahiptir. Aynı zamanda tahıl ve kayda değer sanayi anlamında geniş imkanlara sahiptir. Özbekistan doğalgaz, altın ve uranyum noktasında önemli bir tedarik ülkesidir. Kırgızistan hayvancılık noktasında iyi bir potansiyele sahiptir. Gözlemci üyelerden; Macaristan AB üyesi olma avantajı ile eğitim ve üretim sektörlerindeve KKTC ise Akdeniz’deki stratejik konumu ile teşkilata önemli katkılar yapabilecek imkanlara sahiplerdir.

Sonuç ve Değerlendirme;

Dünya üzerinde bölgesel ve küresel güç değişimlerinin yaşandığı, Rusya-Ukrayna savaşı ile tüm dengelerin değiştiği, yeni enerji ve ticaret yollarının arandığı bir dönemde bu kadarcık kısıtlı bir yazı ile Türk Devletler Teşkilatının bölgemize katacağı katma değeri izah etmek mümkün olmayabilir. Bununla beraber küresel sermayenin, enerjinin, ekonominin ve siyasi gücün globalleştiği bir zaman diliminde TDT’nin öneminden bahsetmek zorundayız. Çünkü binlerce yıllık devlet geleneğine sahip olan ülkemiz hak ettiği siyaset sahnesine yeni yeni adım atmakta olup, sanayileşme ve siyasi aktör olma gücüne ulaşmak üzereyken böylesi bir gücün farkındalığını kamuoyu ile paylaşmamız vatani bir görevdir.

TDT ile son yüzyılda ortak değerlerimize rağmen kopuk bir ilişki içerisinde olmak zorunda kaldığımız geçmişin karanlık izini silme fırsatını yakalamış bulunmaktayız. Bugün AB ile dünya ekonomik gücünü elinde bulunduran batı bizdeki dil ve din ortak paydasını unutturacak politikaları hayata geçirerek her anlamda dünya siyasetinden uzaklaşmamıza vesile olmuştur. Geçtiğimiz asırda medeniyet coğrafyamız olarak tanımladığımız bölgede İslam Birliği vurgusu öne çıkmakla beraber yukarıdaki yaklaşımlardan anlaşılacağı üzere öncelikle Türk Devletler Teşkilatı ile oluşturulacak birlik algısının hayata geçirilmesi daha gerçekçi durmaktadır. Osmanlı Devleti’nin geniş coğrafyaya egemen olması, stratejik noktalara olan hakimiyeti gereği gerek batılı ülkeler ve gerekse doğulu ülkeler İslam ülkeleri ile ilişkilerini Osmanlı Devleti üzerinden kurmak zorunda kalmışlardır. Ekrem Buğra Ekinci bu durumu şu şekilde izah etmektedir; “Müslüman denilince Türkler, Türkler denilince Müslümanlar anlaşılmaktadır.” (Ekinci, Bila tarih).

Tüm bu anlatılanların ışığında Türk Devletler Teşkilatı din, dil, ırk, kardeşlik, kültürel ve ahlaki değerler ile ortak hareket ederek Amerikalı siyaset bilimci Samuel P. Huntington tanımlaması üzere ortak çıkarlara hizmet edecek güç birliğini sağlamalıdır. Bunun için Türkiye’nin öncülüğünde ortak dış politika oluşturulmalı, sanayileşme, savunma sanayi üretim ortaklığı, ekonomik iş birliği gibi ticari faaliyetlere ağırlık vererek tüm dünyanın gözdesi konumunda olan Orta Asya ülkeleri ile iş birliğini genişletmeli ve Dağlık Karabağ örneğinde olduğu üzere ortak güvenlik anlayışını bir an önce hayata geçirmelidir.

Türkiye’nin bahse konu güçlü yönlerinin üye devletlere yayılması ve eksiklerinin diğer üye devletlerdeki enerji, yer altı ve yer üstü zenginlikleri ile takviye edilerek pekiştirilmesi elzemdir. Bunun için Çin’in “kuşak yol” projesinin Orta Asya’dan geçerek Türkiye üzerinden Avrupa’ya ulaşması sağlanmalıdır. Ayrıca bölge ticari kontrolünün Türk Devletler Teşkilatı sahasında olması için bir an önce Nahçıvan ile Azerbaycan’ı bağlayan Zengezur Koridoru hayata geçirilmelidir. Türk Devletler Teşkilatına üye devletlerin yapısına baktığımızda ağır sanayi, enerji, akaryakıt, mamul üretimi ve savunma sanayi kapasitesi açısından hem teşkilatın hemde dünya devletlerinin ihtiyaçlarını karşılayacak potansiyele sahip olduğunu görebiliriz. Bu potonsiyelin farkında olan TDT, 6 Kasım 2024 tarihinde Kırgızistan’ın başkenti Bişkek’te gerçekleştirilen 11. Zirve toplantısında; “Türk Dünyasının Güçlendirilmesi: Ekonomik Entegrasyon, Sürdürülebilir Kalkınma, Dijital Gelecek ve Herkes için Güvenlik” temasına özellikle vurgu yapılmıştır. Zirve'de Devlet Başkanları, Türk Dünyasında iş birliğinin derinleştirilmesi ve zenginleştirilmesi ile Türk Devletleri arasındaki dayanışmanın TDT çerçevesinde arttırılması yönündeki kararlılıklarının altını çizerek geleceğe dair umutlarımızı canlı tutmuşlardır.

TDT bayrağının bu zirvede kabulü ve özellikle Türk Dünyası şartına vurgu yapılması ile Türk birliğinin tesisi zihinlerde yerleşmiş ve küçük bir İslam Birliğinin de hayata geçirilmesini mümkün kılmıştır. Sonrasında bu başarılı teşkilatın Ortadoğu ve Afrika ülkelerinde kazan kazan anlayışını hayata geçirmesi ile yeni dünya düzeninde yeniden küresel bir güç olmayı başarabilmenin kapılarını açacağına kesin gözü ile bakabiliriz.

AA, (2019 15 Ekim). Türk Konseyi 7. Zirvesi'nde liderlerden önemli mesajlar, https://www.aa.com.tr/tr/dunya/turk-konseyi-7-zirvesinde-liderlerden-onemli-mesajlar/1614655. Erişim T. 27.02.2024

Abdülkerimov vd. (2023 30 Temmuz). Gelişen asya’nın kilit noktası: orta asya ülkeleri. https://www.aa.com.tr/tr/dunya/gelisen-asya-nin-kilit-noktasi-orta-asya-ulkeleri/2979005

Akçapa, M. 2023. Türk Devletleri Teşkilatı’nın Tarihsel Gelişimi: Teşkilatın Dünü, Bugünü ve Yarını. Avrasya Uluslararası Araştırmalar Dergisi, 11(34), 473-491. https://doi.org/10.33692/avrasyad.1223099

Arslan, K. 2014. İslam ülkeleri arasında işbirliğine giden yolda yeni arayışlar. Uluslararası Yönetim İktisat ve İşletme Dergisi, Cilt 10, (Sayı 21), 181-182.

Askeroğlu Arslan, A. 2015. Moskova anlaşması ve Türkiye’nin kuzey-doğu sınırı. Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi. Cilt: 17, Sayı: 2 (1-20).

Aydilek, E. (2022). Türk devletleri teşkilatının siyasi ve ekonomik potansiyeli. Uluslararası Yönetim Akademisi DergisiCilt: 5, 716-728 (3). https://doi.org/10.33712/mana.1192419

Ekinci, E.B. Bila Tarih. Osmanlılar türk-islam tarihinin en parlak sahnesidir. Türkalemiyiz.com "Türk Dünyasının İnternet Sitesi" (turkalemiyiz.com). Erişim T. 05.03.2024

Gündoğdu, A ve Güler, C. 2017. Kazakistan’ın bağımsızlığının tanınma süreci ve türk kamuoyundaki yankıları. Tarih Araştırmaları Dergisi, C 36, (S.61), s.75-93.

Karagöz, H.G. (2022, 10 Kasım). Türk dili konuşan ülkelerden, türk devletleri teşkilatına giden yol: türk devletleri teşkilatının 9. zirvesi. Türksam.com. https://www.turksam.org/detay-turk-dili-konusan-ulkelerden-turk-devletleri-teskilatina-giden-yol-turk-devletleri-teskilatinin-9-zirvesi.

Öcal, Z. Sermayenin globalleşmesi, yeni dünya düzeni ve Türkiye. (Y.Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi). https://nek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/TEZ/24511.pdf

T.C. Dışişleri Bakanlığı, https://www.mfa.gov.tr/turk-konseyi.tr.mfa#:~:text=15-16%20Eylül%202010%27da,in%20Genel%20Sekreterlik%20görevine%20atamıştır. Erişim T. 03.03.2024

Türk Devletleri Teşkilatı. 2023. https://www.turkicstates.org/tr/turk-konseyi-hakkinda. Erişim T. 03.03.2024

Ünver, D. (2021, 28 Aralık). Türk dünyası yükselişte: Türk devletleri teşkilatı zirvesi. Avrasya İncelemeleri Merkezi. https://avim.org.tr/Blog/BLOG-TURK-DUNYASI-YUKSELISTE-TURK-DEVLETLERI-TESKILATI-ZIRVESI-28-12-2021. Erişim T. 29.02.2024

Yüce, M. (2022, 1 Kasım). Türk devletleri teşkilatına üye ülkeler arasında ikili ilişkilere bakış. Kriter Dergisi. https://kriterdergi.com/dosya-turk-devletleri-teskilati/turk-devletleri-teskilatina-uye-ulkeler-arasinda-ikili-iliskilere-bakis. Erişim T. 29.02.2024