Dolar (USD)
35.24
Euro (EUR)
36.80
Gram Altın
2964.83
BIST 100
9846.39
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
03 Kasım 2022

Yeni bir 17/25 ihaneti yolda mı?

17 Aralık 2013’te Fethullahçı Terör Örgütü’nün yargının içindeki militanları vasıtasıyla yapmaya çalıştığı darbe girişimi, hükümetin doğru ve zamanında refleksler vermesi ile sonuçsuz kalmıştı. FETÖ’nün 25 Aralık 2013’te ikinci dalga operasyon hamlesi de o dönemki hükümetin aldığı önlemler sonucunda amacına ulaşamamıştı.

O güne kadar yargı içerisindeki FETÖ militanlarının varlığı her zaman konuşuluyordu ama etkileri tam olarak bilinmiyordu. 7 Şubat 2012’deki MİT kumpası ve 17/25 Aralık darbe girişimlerinden sonra FETÖ’nün yargı içerisindeki hakimiyeti ve etkisi daha net bir şekilde anlaşılır oldu. Bu yüzden 2014 yılındaki HSYK seçimlerinin, 17/25 Aralık ihanetinden sonra hayati bir öneme sahip olduğu devletin bekası açısından su götürmez bir gerçekti.

2010 yılında 10 bin 739 olan hâkim ve savcı sayısı dört yıllık süreçte neredeyse tamamı FETÖ ile iltisaklı 4 bin 273 hakim ve savcının göreve başlamasıyla 15 bin 12’ye çıkmıştı. Yargıtay’da 107 yeni üyeliği ele geçirmişler ve yargı adeta FETÖ’nün arka bahçesi haline gelmişti.

2014 yılındaki HSYK seçimleri öncesi hâkim ve savcılar net bir şekilde ikiye bölünmüşlerdi. FETÖ militanlarının dışında kalan tüm unsurlar bir araya gelip “Yargıda Birlik Platformu” adı altında birleşmişlerdi. Seçim sonucunda FETÖ unsurları yenilgiye uğratılmış ve bu ülkenin 15 Temmuz sonrasında kaderini belirleyen, belki de Türk hukuk tarihinin en kritik HSYK’sı oluşmuştu.

Peki örgütün bir dönem bu kadar etkin olduğu ve tahakkümü altında olan yargı sistemi tam anlamıyla temizlendi mi? Son günlerde kamuoyunda sık sık konuşulan; Danıştay’ın FETÖ iltisakı nedeniyle ihraç edilen 178 hâkim ve savcının göreve iade kararı, özellikle TSK içindeki örgüt üyelerini deşifre etmek için yegane bir çözüm olan “ankesörlü hat” davalarındaki aleyhte delillere rağmen verilen beraat kararları, FETÖ mensubu Mehmet Baransu hakkındaki bazı suçlardan verilen beraat kararı, sözde askeri öğrencilere verilen müebbet hapis cezalarının bozulması ve verilen beraat kararı gibi kararların sonrasında bu soru daha da anlamlı bir hale geliyor.

2014 HSYK seçimlerindeki keskin hat, yargıdaki FETÖ mensubu hâkim ve savcıların sayılarını net bir şekilde ortaya çıkartmıştı. Birbirlerinden bağımsız ve birbirleri lehine oy istememelerine rağmen FETÖ iltisaklı adaylara blok oyların kullanılmış olması, bu oylamanın örgütsel bir faaliyet olduğunu kanıtlar nitelikteydi. Yukarıda sorduğumuz sorunun cevabını bazı sayısal veriler ışığında aramaya devam edelim.

2014 HSYK seçimlerinde 373 yargıtay üyesi, 3 HSYK üyesini belirlemek için oy kullanmıştı. FETÖ kontenjanından seçime giren aday 196 oy almıştı. 15 Temmuz darbe girişimi sonrası 133 Yargıtay üyesi FETÖ iltisakı nedeniyle ihraç edildiğine göre, FETÖ adayına oy veren 196 – 133 = 63 Yargıtay üyesinin hala görevde olduğunu söyleyebiliriz.

Danıştay üyelerinden HSYK üyesi belirlemek için oy kullanan 151 kişiden FETÖ kontenjanından seçime giren adaya 73 oy çıktı. 15 Temmuz sonrası 43 Danıştay üyesinin örgüt iltisakı nedeniyle ihraç edildiğine göre FETÖ adayına oy veren 73-43=30 Danıştay üyesinin hala görevde olduğunu söyleyebiliriz.

Aynı çıkarımla idari yargıda 45 hâkim, adli yargıda ise 2083 hâkim ve savcının hala görevlerinde olduğunu anlayabiliriz. Takiye uzmanı FETÖ militanları, farklı maskeler ve kimliklerle yargıda etkin olan grupların şemsiyesi altında faaliyetlerine devam ediyor olabilir mi? Bu veriler ışığında yeniden denenecek bir yargı darbesi ihtimalinden söz etmek gerçekten ütopik mi?