Dolar (USD)
35.22
Euro (EUR)
36.60
Gram Altın
2975.60
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Yeni aşamaya geçerken

Öncelikle küresel ölçekte alarmın verildiği Coranavirüs sorununu insanlığın kısa sürede atlatması için dua ettiğimi belirteyim. Elbette hükümetler kendilerine göre tedbirler alacak ve insani bir durum olarak da insanlar kendilerini korumak üzere hareket edeceklerdir. Bu meselenin önemli bir boyutudur.

Fakat burada ben daha önce yazdıklarımla da bağlantılar kurarak, meseleyi daha global ölçekte ve dünyanın yeni geldiği aşama bağlamında çözümlemeye çalışacağım. Birincisi, Jean Baudrillard’ın sıklıkla başvurduğu simülasyon kavramına müracaat edeceğim. Baudrillard, gerçek ile gerçek olmayan arasındaki çizgilerin bulanıklaştığı ve medya üzerinden yeni bir gerçeklik yaratıldığı durumu simülasyon ya da hipergerçek kavramı ile ifade etmekteydi.

Bu bağlamda dünya ölçeğinde bir başka simülasyonu izlediğimizi rahatlıkla söyleyebiliriz. Elbette virüsün bir gerçekliği var. Bunu yadsımıyorum. Ancak bunun üzerinden sürdürülen global bir tedhiş ve korku geliştirilerek insanların kitleselleştirilmesi hedefleniyor. Baudrillard, anlatımlarının arasında sıklıkla şu meâle gelecek şeyler söyler; bir şeyin olma ihtimali, olmasından daha korkunç hale gelmiştir. Olması ihtimali üzerinden sürdürülen dünya halklarını yeniden dizaynın, artık bu vakayla birlikte başka bir aşamada tecelli ettiğini bize göstermektedir.

İnsanların sürüleştirilerek dünya sistemi (ki bunu asla kapitalizmden bağımsız okuyamayız) için uygun davranışlar gösteren bireyler haline getirilmesi çabaları yeni bir durum değil. Dünyada epey zamandır gidişatı, bu politikaların farklı şekilde uygulamalarından kaynaklanmaktadır. Silah sanayinden ilaç ve tıptaki yeni gelişmeler, bu yön değiştirmelerin yeni boyutunu göstermesi açısından ilginçtir. Saramago, silah sanayi neden grev yapmaz diye soruyordu. Şimdi ise kitleselleştirme ile insanlara dışsal zorlamadan ziyade, içsel korkuları yükselterek dünya sistemine gönüllü katılımlar hızlandırılmak istenmektedir.

Dünya sisteminin devamı, onun içinde yaşayan insanların yüksek düzeyde borçlanmaları, öngörülmüş davranışlar göstermeleri ve belirlenen kalıpların dışına çıkmamaları ile mümkündür. Sınırları medya ile daha da belirgin hale getirilmiş yaşam alanı içerisinde, aslında manevra alanı son derece dar bir mekanda seçebilmek ise kişilerin özgür olduğu duygusunu kazanmaları için yetmektedir.

Son otuz kırk yıl içerisinde akrabalık, komşuluk vb. sosyal ağların son derece zayıfladığı durumlara şahitlik ettik. Batı dünyası bunun oldukça ileri aşamalarına geldi ve “dayanışma”nın azaldığı vurgulanmaya başlandı. “Dayanışma” kavramını zikrettiğimiz andan itibaren birileri “ibtidai” bir duruma atıf yapılıyor diyerek mevcudu veri kabul ediyorlar. Ancak dünya sistemi insanları kendi monadlarına çekilmiş, bağımsız bir entite yapmaya çalışırken, total bir politikanın imkanlarını da döşemektedir.

İlkin, global sisteme dirençlerin önlenebilmesi için yalıtık monadlık artırılmalı. Böylece sistem tek tek insanlarla elektronik ağlar üzerinden iletişim kurarak onları kendi politikaları önünde “uygun” hale getirecektir. İkincisi, bu monadlar ancak global sistemin medya üzerinden yarattığı gerçekliği bileceklerdir. Böylece neredeyse teolojik bir kesinlik içerdiği düşünülen epistemolojik bir zemin de inşa edilecektir.

Burada belki kitleselleştirme (sürüleştirme) ile birey ve monadlık arasında bir paradoks olup olmadığı sorulabilir. Doğrusu her bir bireyin sanal gerçeklik üzerinden harekete geçtiği durumda, gerçek birey tabii ki zayıflayacak ancak kitle ile beraber hareket edecektir.

Hasılı insani bir durum olarak tedbirleri almak gerek. Her zamanki gibi Tanrısal lütfa ayrıca ihtiyacımız var. Yüce Allah’a (CC) insani yaşanabilir bir dünya için dua edelim.