Dolar (USD)
35.16
Euro (EUR)
36.47
Gram Altın
2959.67
BIST 100
9672.75
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

YENİ AFOROZ SİSTEMİ

Batı'da Aydınlanma, modernleşmeye giden yolda doruk noktası olarak kabule edilebilir. Aydınlanma'dan önce Rönesans, Reform gibi bu yolculuğu mevcut duruma getiren bazı aşamalardan daha bahsedebiliriz. Aydınlanma'nın neliği ile ilgili belki en net tanım Kant tarafından yapılmıştır denilebilir. O, "Aydınlanma Nedir?" sorusuna verdiği cevapta, insanın düşmüş olduğu ergin olmayış halinden kendi imkanları ile kurtulmasına vurgu yapmaktadır. (İmmanuel Kant, Seçilmiş Yazılar, Çev. Nejat Bozkurt, İst., Remzi Kitabevi, 1984, s. 213)

Burada Kant, insanın Aydınlanma Dönemi gelinceye kadar bir ergin olmayış halinde bulunduğunu; Aydınlanma'nın insanı rüşdüne erdirdiğini iddia etmektedir. Aydınlanma'nın özellikle dine olan itirazı ve eleştirisini göz önüne getirdiğimizde, insanlığın ergin olmayış halinin Kant'a göre dinden, vahiyden ve Tanrı'dan yardım alma, yolunu bunlara göre belirleme hali olduğunu söyleyebiliriz. Buna göre insanlık, Aydınlanma'ya gelinceye kadar, Tanrı'dan yardım almakla bir ergin olmayış durumu yaşamıştır. Nasıl ki, anne-baba çocuğun elinden tutup ona ne yapması gerektiği konusunda yol gösteriyorsa, Tanrı'da insanlığa böyle yol göstermiştir. Bunun anlamı; artık Aydınlanma ile birlikte insan, kendi rotasını kendisinin belirleyeceği özgürleşmiş bir birey olacak; aklı bu yeni yolculuğunda yegane kılavuz olarak ona yol gösterecektir. Böylece insanlığın Tanrı'ya da ihtiyacı kalmayacaktır.

Modernlik Aydınlanma üzerinden insanlığa böyle parlak vaatler sunarken, neredeyse yeryüzünün cennete dönüşeceği imajını da oluşturmuştu. Fakat çok geçmeden bu vaat ve tahayyülleri, dünyada yaşanan tecrübeler, krizler, buhranlar yalanladı. Önce Batı'dan başlayarak, sonra diğer toplumlar modernliğin temelinde bulunan Aydınlanma'ya eleştirilerde bulundular ve postmodernlik bu eleştiriler üzerinde yükseldi. Aslında postmodernlik, modernliğin eleştiri konusu olan ve yara alan boyutlarının bir başka biçimde inşasını içeriyordu. Bu bağlamda her ne kadar postmodernlik Aydınlanma'ya eleştiri getiriyorsa da, temelde Tanrı ve insan arasındaki gerilimde, insanı Tanrı yerine ikame etmesiyle dünyaya, insana ve evrene bakışında özünde bir farklılık taşımamaktadır. Çünkü esas sıkıntı; Tanrı'nın konumlandırıldığı yerdir ve insanın Tanrı yerine ikame olmaya çalışmasıdır. Postmodernlikle birlikte herkes Tanrı haline geldi.

Bugün geldiğimiz noktada, küreselleşme, postmodernlik, çokkültürlülük gibi dünyayı hem derinden sarsan hem de saran olguların, ölçek büyüten kapitalizmin ideolojik zemini olmasının yanı sıra özgürlüğe yaptığı vurgu da bir başka paradoksu içeriyor. Özellikle küresel aktörlerin yeni Pazar alanları ve sürekli tüketici talepleri, tüketim toplumu ve kültürü dediğimiz ve aslında Batı'nın aynı insan ve Tanrı tasarımından beslenen ve son kertede hiç itiraz etmeden, geleceğini de ipotek ederek tüketmeye eğilimli muti vatandaşlardan oluşan yeni toplum tipidir. Burada gerçek bir özgürlükten bahsetmek imkan dahilinde değildir. Dünya sistemi, televizyondan internete ve gündelik hayata kadar bu yaşam tarzını onaylayacak bir sosyalleşmeden insanları geçirmekte; oluşan aura insanların bunların dışındaki talep ve düşüncelerini gayr-ı meşru ilan etmekte ve tüm mekanizmalarıyla insanları sürüleştirerek iradelerini ellerinden almaktadır. Bunun dışındaki davranışları, kurduğu yeni aforoz sistemiyle cezalandırmaktadır. Bu aforoz sistemi, sisteme uymadığı taktirde büyük bir mahrumiyet duygusuyla fertlerin ruhlarına acı vermekte, onların ne düşüneceği, ne giyeceği, nasıl yaşayacaklarını birebir detaylarıyla işlemektedir. Toplumlar da bu dünya sistemi tarafından sürekli kontrol edilmektedir.

Şimdi yakıcı olan soru şudur; Aydınlanma, bireye özgürlük getireceği vaadiyle dine eleştiri getirirken, özgürleşmek için Tanrı'nın insan üzerinden elini çekmesini savunurken, insanın dünya sistemi tarafından yutulması, tüketim için güdülmesi ve buna uymayanların cezalandırılması sonucu nasıl açıklanacaktır? Aslında bu köleleştirmeyi, bu kadar çok "özgürlük" söyleminin yükseltilmesinden anlamalıydık. Bu, hiç şüphesiz bir suçluluk halini yansıtmaktadır.

Aslında Aydınlanma, tek özgürleştirici imkanın "Allah" olduğunu, bu kadar acı tecrübeden sonra insanlığa göstermiş oldu. Tabii anlayabilene.