Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
22 Nisan 2020

Yemen''deki BAE fitnesi

Kuzey Yemen, Osmanlı yönetiminde iken 1918’de bağımsızlığını ilan etti. Güney Yemen ise 1967’ye kadar İngiliz mandası altındaydı. Kuzey aşiretler ülkesi, Güney ise Marksist olup SSCB’nin periferisindeydi.

1990’da Kuzey ve Güney Yemen birleşince hepimiz sevinmiştik. Ancak İslam dünyasında huzur istemeyen Batılı ülkeler gibi İran İslam Cumhuriyeti de İslam dünyasının huzur ve esenliğe kavuşmasını istemiyor.

İran’ın bir yandan Sünni Müslümanların yaşadıkları ülkeleri “Mehdi gelecek, önceden hazırlık yapmalıyız” inancıyla ateşe sürüklemeye çabalarken, öbür yandan da “Şii Hilali” hayali ile yatıp kalktığını bilmeyen yoktur. İran’ın Afganistan’da, Irak’ta, Suriye’de, Lübnan’da, Bahreyn, Suudi ve Yemen’de meydana gelen karışıklıkların tamamında, o ülkelerdeki Şiiler’i tahrik etmek suretiyle yer aldığını biliyoruz.

Yemen’de de yaklaşık 15 yıldır yaşanan durum İran’ın Şii yayılmacılığı ile ilgilidir. Başkenti San’a idi Yemen’in ve çoğu Sünni olan 27 milyon nüfusa sahipti bu ülke. 2004’te İran’ın teşvik ve destekleri ile Şii Husiler hükumete karşı ayaklandı. Ayaklanmaların şiddetlendiği 2011’de “Arap Baharı”nın da dayatması ile çok uzun yıllardır Devlet Başkanı olan Ali Abdullah Salih görevi bırakmak zorunda kaldı. İran destekli Şii’ci silahlı örgüt olan Husilerin sebep olduğu huzursuzluk her geçen gün arttı. Bu huzursuzluk sürerken Yemen’de 2012’de seçimler yapıldı ve Mansur Hadi Cumhurbaşkanı seçildi.

Bu seçimlerden sonra ülkede huzur bekleyenler İran ve ayrılıkçı Husilerin terörist saldırıları ile hayal kırıklığına uğradılar. Bir yandan Yemen halkı Husilere karşılık verirken devrik Cumhurbaşkanı Ali Abdullah Salih de pes etmedi ve o da karışıklığın parçası olmaya başladı. Salih’in de destek verdiği 2014’teki karışıklığın başını İran’ın desteklediği Husiler çekti. Husilerin Yemen’de ayaklanma başlatmaları başkent Sana’yı kuşatmakla zirve yapmıştı. Yemen hükumeti bu tehdit karşısında başkenti Sana’dan Sünni ağırlıklı şehir olan Aden’e taşımak zorunda kaldı.

Artık Yemen’in (geçici) Başkenti Aden olur. Husiler Yemen’de iktidarı tamamen ele geçirmek için her türlü şiddete ve her fitneci güçle iş birliğine girerek saldırılarını yoğunlaştırdı. İç savaşa dönüşen Husi saldırılarını kendisi ve diğer Körfez ülkeleri için tehdit olarak gören Suudiler, 2015’te aralarında Katar, BAE’nin de bulunduğu beşli bir askeri koalisyon kurarak Husilere karşı mücadele etmeyi kararlaştırdı.

Koalisyon güçleri Yemen’de İran nüfuzunun önüne geçmek ve ülkede istikrarı sağlamak için İran destekli Husiler’le savaştılar. Nihai amaçları Yemen’de kendilerine yakın bir yönetim kurmak olan Suudi öncülüğündeki koalisyon, Husilerin ilerlemesini ve pek çok şehri ele geçirmesini durdurdu. Ama yine de Yemen halkı bu beşli koalisyona güvenmiyor. Çünkü koalisyondaki BAE koalisyona rağmen Yemen’de işlerin iyi gitmemesi için elinden geleni yapmaktan geri durmuyor.

BAE’nin 2016’da kurduğu ve Selefi’lerden oluşan 10 bin kişilik El-İzam El-Emni güçlerini yine BAE’nin ABD’den getirdiği askerler eğitiyor. BAE, ABD’nin de desteklediği ve her türlü yaptırım hakkına sahip olan El-Emni örgütünü Yemen’in şehirlerine, sınırlarına, liman ve havaalanlarına yerleştirdi.

Aden’deki Sünniler ve geçici yönetime karşı çıksa da BAE ve CIA’nın kontrolünde çalışan el Emni güçleri 2016’dan 2019’a kadar Aden’i yönetti. Ayrıca Devrik lider Ali Abdullah Salih’e karşı olduğu bilinen BAE, gizliden Ali Abdullah ile de anlaşarak onun oğlunu BAE vatandaşı yaptı.

Bununla da kalmadı, Husilerle iş tutan Salih, oğlunu Abu Dabi’ye gönderir ve orada yaşamasını sağladı. Bitmedi, işin daha garip tarafı, BAE, vatandaşlık verdiği Ali Abdullah Salih’in oğlunu Yemen Elçisi olarak atadı.

Salih’in oğlu Yemenli, BAE vatandaşı, Abu Dabi’de yaşıyor, ama BAE’nin Büyükelçisi...

Anlayacağınız, BAE’nin asıl amacı Abdullah Salih’in oğlunu Yemen’de iktidara getirmekti. Belli ki Salih iki tarafa da oynadı. Sonra BAE’nin gücüne güvenerek tercihini BAE’den yana koydu.

Husiler, Salih’in kendilerine ihanet ettiklerini düşündü ve A. A. Salih’I öldürdü.

Artık bu yaşananlardan sonra Yemen’in bu üç gücün çarpışma alanı olması dışında bir şansı kalmadı. İran, Suudi öncülüğündeki güçler ve BAE güçleri.

Devam edeceğiz.