Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
04 Ocak 2019

Yeditepe

Yeditepe, İstanbul’un remzi, Âsitane’nin sembolüdür. Gerçi bugün belki de 700 tepeye yayılmış bir büyük şehirdir İstanbul, lâkin aslında Suriçi’nde yedi tepenin üzerine kurulmuş ‘kutlu belde’dir. Bu ismi taşıyan Yeditepe Yayınevi, Bâbıâli’nin simge kuruluşlarındandır ve Cağaloğlu’nu mesken tutmaya, bu özge semte sahip çıkmaya devam etmektedir. Bilhassa tarihe dair kıymetli eserleri kültür hayatımıza kazandıran Yeditepe, nesillerin zihinlerine, yüreklerine ve gönüllerine mazi ve ecdat şuurunu büyük bir gayretle nakşetmektedir

Gökyay’ın bütün eserleri

Yayınevi, Türk edebiyatının en iyi şairlerinden, araştırmacılarından ve münekkitlerinden olan merhum Orhan Şaik Gökyay’ın bütün eserlerini irfanımıza armağan etmeye başladı. Orhan Şaik Hoca, evvelâ bir şairdir, ancak bu vasfıyla yetinmek haksızlık olur. O aynı zamanda tenkitleriyle tanınmış, ilmî araştırmalarıyla temayüz etmiş ve Türkoloji dünyasının gönlünde taht kurmuş bir allamedir. Yeditepe, şimdilik Hocanın üç eserini neşretti. İlki Dede Korkut Hikâyeleri. Bazı çağdaş yazar ve şairlerimize “Günümüzün Dede Korkut”u unvanı lâyık görülmüştür. Bu isme liyâkat kazanmış değerlerimizden biri de Orhan Şaik Gökyay’dır. Bu eseri daha önce de yayımlanmıştı ancak ikinci eser olan Kızıl Elma ilk defa kitap olarak günışığına çıkıyor. Hoca, kitabın içinde yer alan makaleleri 1986 yılında bir dergide yayımlamış, bu kavram üzerine o güne kadar yaptığı araştıralarını ve düşüncelerini toplu olarak kaleme almıştı.

Kızıl Elma’nın anlamı

Kızıl Elma’yı hazırlayan editör Nusret Gedik, kitabın girişinde şöyle demektedir: “Gökyay, yazılarında Kızıl Elma’ya çeşitli yönlerden bakmış; tarih, kültür, folklor ve şiir gibi kültürün farklı sahalarında Kızıl Elma’yı aramıştır. Bu yazıları bu gün biraraya getirerek onun Kızıl Elma’dan ne anladığını yeni nesillere tekraren aktarmak ise millî bir vazifeyi yerine getirmek olacaktır. Gökyay’ın makaleleri bir araya getirilirken onun imlâ ve üslûp özellikleri korunmaya çalışılmış sadece yazılarında dönemin dizgisinden kaynaklanan kimi yerlerde düzeltmeye gidilmiştir.”

Gerek dizi filmlerde, gerek kitaplarda ama en çok da günlük hayatta yeniden hayatiyet kazanan ‘kızıl elma’ kavramını, Orhan Şaik Hocanın gözüyle görmek ve anlamaya çalışmak iyi olur. Dizide Gökyay’ın şiirleri de Bu Vatan Kimin? adıyla kitaplaştı. Şairin, 1937 yılında Bursa’da iken mahzun şekilde gördüğü bayrağımızn verdiği ilhamla kaleme aldığı bu şiir, hepimizin hafızalarındaki seçkin yerini koruyor. “Bu vatan toprağın kara bağrında / Sıradağlar gibi duranlarınır, / Bir tarih boyunca onun uğrunda / Kendini tarihe verenleridir.” Şiirlerin hepsi güzel. Ancak kitabın sonunda Orhan Şaik Hocanın talebesi Kudret’e yazdığı bir mektup vardır ki bence muallimliğin ne olduğunu bu tek sayfalık metin apaçık gösteriyor ve âdeta yaşatıyor. Bir öğretmen olarak talebelerine olan sevgisini, bağlılığını anlatan Hoca, metnin sonunda şöyle diyor: “Bu mutluluk yalnız bizimdir, sizlerden bize bir armağandır: artar, eksilmez, tükenmez, bînihayettir. Kıymetini bilen öğretmen kullarına Allah’ın bir ihsanıdır bu! Bu mutlu yaşamak ve mutlu ölmektir.” Hocaya rahmet dilerim.

Halit Refiğ anısına

Rahmetli Halit Refiğ, sadece Türk sinemasının önemli bir yönetmeni değil aynı zamanda fikir ve his adamı olarak da görüşlerini toplumla paylaşmış gerçek bir aydındı. Geçmişte onunla sinema, Kemal Tahir ve Yorgun Savaşçı filminin yakılması hakkında uzun bir röportaj yapmıştım. Beyazıt’ta düzenlediğimiz sinema toplantısında da düşüncelerini toplu olarak öğrenme fırsatı bulmuştum. Eşi Gülper Refiğ’in kaleme aldığı Halit Refiğ kitabı (Yeditepe Y.) mükemmel bir biyografi. Önsöz’ün başında, “Bu kitabı yazmak, benim tarihe karşı bir borcum, bir görevimdi.” diyor Gülper Hanımefendi. Bu borç ödenmiştir. 428 sayfalık eser, sadece Refiğ’in hayalleri, rüyaları, idealleri ve yaptıklarını anlatmıyor, Türkiye’nin son yarım yüzyıllık macerasını da dile getiriyor. Yarı aydınların bu topraklarda savruluşunu usta sinemacı tespit etmiş. “Ben ‘aşk’ı Doğu’da tanıdım. ‘Batı’da ‘ölüm’ü gördüm.” diyen Refiğ, bugün yaygınlaşan ‘yerli’/ ‘millî’ sağlam duruşa sahipti. Kitapta birçok satırın altını çizip notlar aldım, Türkiye gerçeklerini gördüm. Okurlarıma tavsiye ediyorum.