Dolar (USD)
32.56
Euro (EUR)
34.96
Gram Altın
2431.16
BIST 100
9743.72
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

23 Şubat 2022

Yedinci Meclis: Aşk, akıl ve terazi

Çeşm-i insâf gibi âkıllara mîzân olmaz

Kişi noksânını bilmek gibi irfân olmaz

(Tâlib)

Susmanın güzellemesini yapan Celâleddin-i Rûmî’nin etrafında halkalanmış canlar arasına asırlar ötesinden biz de dahil oluyoruz. O, susarak da çok şey anlatılabileceğini salık verir bizlere. Sonra onun her meclisinde yaptığı gibi birden ellerini semaya kaldırdığını görürüz. “Allah” der, susar... Sonra birden konuşmaya başlar: “Allah sevdiklerinin gönüllerini, sevgisinin durağı yapmıştır. Kendi sevgisini de onların gönüllerine yerleştirmiştir. Bundandır ki ruhlara, cennet bahçelerinin ortasına uçmayı, onun ululuğunun cemâlini, büyüklüğünün kemâlini ve seyretmeye özlem çekmeyi ilham eylemiştir.” Sonra tekrar “akıl” der ve susar Mevlânâ. Bu akıl, gönüldeki akıldır. Zorlukların düğümlerini çözen; gönülde saklanan en gizli sır gelinlerini süsleyip bezeyen; canlara kılavuzluk edip tanyerlerini ağartan, sabahları izhâr eden, Hakka alıp götüren bir manevî varlıktır akıl. Sonra konuşmaya devam eder: “Allah, aklın özünü, aklın gönlündeki şaşılacak, güzel ve eşsiz şeyleri bildirmek, o üstünlükle onu bütün varlıklardan seçip ayırmak istedi. Bu akıl madeninin başka mâdenlerle karışık olmadığını, temizliğini, kusursuzluğunu ortaya çıkarmak için teraziye ihtiyaç vardı. On sekiz bin âlemde, hiçbir şey yoktur ki terazisiz üstünlüğü anlaşılabilsin, yahud tartılmadan bayağılığı meydana çıksın. Terazi, çarşılarda bulunan ve dükkânlarda asılı duran terazi değildir yalnız. Terazi Hakk’ın bir delilidir; Allah’ın bir sırrıdır; bilgiden doğan bir anlayıştır ve bu terazi, rûhâni bir terazidir, gökten mîras yoluyla gelmiştir. Dünyâdaki bütün terazileri meydana çıkaran bu terazidir. Meyvaları tartmaya başka bir terazi gerektir; sözleri tartmaya başka bir terazi.

Öyle değil mi? Ne ki var zerre kadar şer, ne ki var zerre kadar hayr, bir gün şaşmaz bir terazide tartılacak. Hayvanlar için bir terazi, melekler için bir terazi gerek. Sonra, Allah, peygamberlerden bâzısını bâzısına üstün kıldığı için peygamberlere de ayrı bir terazi gerek. Ve yer terazisi, gök terazisi... Sonra tüm bu terazileri içine alan terazi alemi var. Terazi, âlemi gökten daha fazla kuşatıcıdır. Gök teraziye muhtaçtır fakat terazi göğe muhtaç değildir.”

Ey terazi, ne iş için geldin sen? Aklı-fikri hafif kişilere, akıllarının, fikirlerinin hafifliğini göstermek için mi? Ey terazi, neyle ağırlaşalım? Bir öz, bir can, bir gönül peydahlayarak mı? "Bilgi gönüllerin yaşayışıdır, diriliğidir; amel de suçlara kefaret Bunun bilgisi ile mi? Terazi dile gelir: Yüreğin yanmışsa sen de ağaç gibi bilgi ve hikmet yelini çek; ciğerin yanmışsa susuzlar gibi kulluk bengisuyunu iç. Lakin bir yerde tıkandığında sen de Ziya Paşa gibi “İdraki meali bu küçük akla gerekmez / Zira bu terazi bu kadar sıkleti çekmez” de ve tevekkül et. Öyleyse biz de Tâlib’in dediği gibi deriz: Çeşm-i insâf gibi âkıllara mîzân olmaz / Kişi noksânını bilmek gibi irfân olmaz. “Akıl sahipleri için insaf gözüyle bakmak kadar doğru tartan bir terazi olmaz. İnsanın kendi eksiklerini bilmesinden daha iyi ilim irfan olmaz.”

Kıymetli okur; yaklaşık yedi haftadır hayalen bir seyahat ettik. Hz. Mevlânâ’nın manevî huzurunda bulunmaya çalışıp, fikir heybemizin hacmi kadar istifade etmeye gayret ettik. Temennimiz odur ki vakit geç olmadan O’nun Mesnevî denizine dalıp mana incileri toplamak da nasip olur. Biz neyi ararsak orada onu bulacağız. Mevlânâ der ki; Kendini okyanusta bir damla sanma. Bir damlanın içinde kocaman bir okyanussun.