Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
08 Haziran 2024

Yediklerimiz ilaç olursa…

Son yıllarda giderek artan bir ilgi var bu konuya. Ne yerseniz o olursunuz ya da yediğiniz ilacınız olsun gibi evrensel kabul görmüş gerçekliklerin dama atılmış pabuçları bugünlerde yeniden gündem olmayı başarıyor.

Çare ve çözüm olarak sunulan şişirme projeler bir bir ellerde patlayıp insanlarımızı sükûtu hayale uğrattıkça gerçek olan yeni gerçekliklerle tanışacağız.

Mesela! Beynimiz tarafından salgılanan bazı maddelerin daha fazlasının bağırsaklarımızdaki bakteriler tarafından salgılanıyor olması gerçekliği tıp dünyasında önceleri tiye alınmıştı.

Yapılan çalışmalar bu konuda yapılan affedilmez hataları su yüzüne çıkardı. Bugün biliyoruz ki, tedavisinde zorlandığımız bazı psikolojik arızların kaynağı bağırsak faaliyetleri ile ilgili.

Özellikle yanlış beslenmenin de katkısı ile bağırsak florası bozulduğunda aradan çok geçmeden depresyon, panik atak, anksiyete hatta psikotik bozukluklar alerjik hastalıklar migren ve romatizmalı hastalıklar füze gibi artarak art arda sıralanabiliyor.

İşin sırrını daha yeni yeni çözmeye başladık. Beyinle bağırsakların embriyolojik kökeni aynı. Çin tıbbında hala önemini koruyan meridyen kavramında beynimize ait bir hattın olmaması ve bunu kalın bağırsak mide ve safra kesesi meridyenleri ile yerine getiriyor olması da çok manidar ve araştırılması ve üzerinde çok çalışılması gereken bir konu.

Pratik hayatta karın krampları ile stres arasında çok yakın bir ilişkinin olduğunu bilmeyenimiz yoktur.

Herkes kendi tecrübesi ile bu meseleden haberdar. Ne oluyor da stres mide ve bağırsaklarımızda aniden etkisini gösteriyor? Cevap bekleyen onlarca hatta yüzlerce soru ile meseleyi detaylandırmak mümkün.

Özellikle çocukluk çağlarında sık görülmeye başlanan ve sektör haline gelmiş bazı sağlık kuruluşlarınca tedavisi aranan onlarca hastalık var.

Otizmden, hiperaktiviteye dikkat eksikliğimden hafıza sorunlarına, kişilik bozukluğundan davranış bozukluklarına kadar türetilerek çoğaltılan hastalıkların altında da bağırsak florasındaki bozulma olduğunu düşünüyorum.

Asistanlık yıllarımda Parkinson ve sara hastalığında önerdiğimiz ketojenik diyet günümüzde tekrar parlatılarak yukarda zikrettiğim hastalıklarda yeniden kullanılmaya başladı.

Gelişmeler ümit verici.

Ketojenik diyette yağ ağırlıklı proteinli gıdalar orantısız kullanılarak bağırsak florası doğallığını korur hale getiriliyor. Ayrıca bu diyetle oluşturulan asidik ortam da hücrelerde kendini toparlama dediğimiz duruma yardımcı olabiliyor.

Doğal turşu, ev yoğurdu, gezen tavuk yumurtası ve serbest dolaşan hayvan eti de bağırsak florasının düzenlenmesinde yardımcı rol oynayabiliyor.

Rafine şeker, buğday, buğdaydan imal edilen katkı maddeleri ve koruyucu adı altında gıdalara katılan zehirlerinde alınmaması gerekiyor.

Sağlıklı zayıflama, otoimmün hastalıklar ve psikosomatik hastalıklarla mücadelede ketojenik diyet önümüzdeki dönemde yeniden güncel hale gelecek ve sağlıklı yaşam için belki de yeniden tarih yazacaktır.

Sağlık ve mutluluk dileklerimle.