Yedi Hilal Buluşmalarında Ben de Vardım
ÜstadNecip Fazıl"Gençliğe Hitap" yazısının ilk cümlesi daima beni heyecanlandırıyor. "Bir gençlik, bir gençlik, bir gençlik... "Zaman bendedir ve mekan bana emanettir!" şuurunda bir gençlik..." üstadın istediği bu gençliği nasıl oluşturacağız. Özü bir, irfanı bir, bu toprakların kodlarını iyi bellemiş bir gençlik arıyoruz esasında.
Eskilerin dava ve hedef dedikleri şimdikilerin de misyon ve vizyon dedikleri iki sihirli kelime ışığında bir gençliği konuşabilir miyiz?Susmak, bazen sesimizi duyurabilmek için ulaştığımız en son çaredir. Bu yüzden gençliğin geleceğine dair kaygıları olan bir grup arkadaşımız, üç yıldır devam ettiği ve 41 kişilik kurucular kurulu heyetiyle yola çıktığı Yedi Hilal gençlik derneğini kurmuşlar. Köklerine bağlı, mirasını reddetmeyen bir anlayışla zorlu bir sefere niyet etmişler. Her sefere çıktıklarında bizi de unutmadılar. İlk buluşmamız Bolu'da olmuştu. O zaman Muhmmed Ali Bolat kardeşimiz bizi davet etmişti.İkinci buluşmaya katılamamıştım. Üçüncü buluşmada da Dr. Yusuf Eren abimiz bizi aradı.
Dostların, dava arkadaşlarının çağrısına gitmemek olmaz. Eğer Allah'ın sevdiği işler için yola çıkmış isen gerisi laf u güzaftır.
Aynı tarihlerde İstanbul'da doktora derslerimizin finalleri vardı. Cuma günü sınavlar bitmişti. Akşam vakti Halil İbrahim Halıcı bey, kaldığım İlim Yayma Misafirhanesinden beni alacaktı. O gelmeden Sultanahmet'e Kubbealtı Cemiyetine gitmiştim. Orada yazar M. Nuri Yardım ağabeyimizi ziyaret ettim. Bir önceki gün Muhammet Nur Doğan hocamız Eskader'in misafiriydi. Onun fotoğraflarını verdim. Kendileri de bana bazı kitaplarını hediye ettiler. Ayrıca vakfın satış müdürü Dr. Ersoy Kutlu beyin bize hediye ettiği Kubbealtı Lügati, kütüphaneye hediye ettiği kitaplardan dolayı kendilerine müteşekkirim.
Kubbealtı sohbetimiz, gelen çay ve Dursun Gürlek hocamızın da katılımıyla sıcak bir sohbete dönüşmüştü. Ama Halil İbrahim Halıcının aramasıyla sohbeti bitirip kitaplarla ağırlaşan yükümle alelacele ilim Yayma Misafirhanesinin yolunu tuttum. Eşyaları toparlayıp çıkış yaptığımda arkadaşımız gelmiş beni bekliyordu. Halil İbrahim Bey, 11 Eylül öncesi ABD'ye giden gençlerimizden biriydi. 11 Eylül saldırılarıyla Müslümanlara yapılan eziyetler, tacizler onu memleketine getirmiş. Ticaret için gittiği Afrika Macerası sonrası artık tamamen Türkiyeli olmuştur.
Kaldığımız otele vardığımızda İstanbul ve diğer vilayetlerden gelen heyetlerle tanışmamız oldu. Edirne'den gelen Avukat Koray Uymaz beyin sıcaklığı, iltifatı mesleğine yansımış durumdaydı. Onunla İlim Yayma Çevresinden, Urfa'dan, Edirne'den çok dostumuz çıktı. Osman Güzelgöz, Prof. Dr. Ahmet Günşen, ilim dünyasından tanıdığım Doç. Dr. Ömer Zülfe bunlardan bir kaçıydı. Akşam yorgunluğundan sonra odalarımıza çekildik.
Sabahleyin kahvaltıdan sonra Müsiad eski başkanı Dr. Ömer Bolat'ın konuşmaları vardı. Müsiad'ın en genç başkanı idi. Onun da gençlik hakkında söyleyecekleri çok şey vardı. Ömer başkan, gençliğimizi bekleyen tehlikeler olarak şu düşünceye hakimdi.
60'lı 70'li yıllada yoksulluk çeken anne babalar, vaktiyle kendilerinden kısılan imkanlarışimdicek çocukları için hiç esirgemiyor. Çocuğa cep telefonu alıyor en pahalısından, sonra tablet, sonra sonrau2026 Şimdi bütün bunlara sahip olan çocuklar Suriye'de aç kalan, kurşunlara, varil bombalarına hedef olan Suriyeli çocukları düşünebilir mi.
Para kazanılmasının ne kadar zor olduğunu bilen birisi olan Dr. Bolat, günümüz gençliğinin kısa yoldan para kazanma yolunu bulduğunu, bu yolun da "topçu ve popçu" olmaktan geçtiğini dile getirmişti. Yine bir sigara için birbirlerine küfreden gençlere şahit olduğundan dert yanmıştı.
Ömer beyin dile getirdiği bu sıkıntılar, hepimizin malumu 28 Şubat'ın ürünüdür. Bu darbe ile başta MGV olmak üzere inançlı ve imanlı gençlik teşkilatları kapatıldı. İmam Hatip gençliği yok edildi. Bizlere kala kala düşünemeyen, okuyamayan, tefekkür edemeyen,araştırmayan bir gençlik armağan edildi. İşte bu gençlik hızlı bir eğitim hayatı içerisinde devşirilmeye çalışıldı. Test ve tost mantığı içerisinde dershanelere mahkum edildi. Hayatları "ABCDE" bu beş harf onlar için kutsal oldu. Kur'an-ı Kerim'i unuttu bu gençler. Onlar için artık mabed, cami değil dershane olmuştu.
Neden böyle oldu. Gençler dünyadan haberdar olmasın diye mi. Gençler kısa zaman önce Avrupa'nın göbeğinde binlerce Müslümanın katledildiği Bosna'yı unutsunlar diye. Unutsunlar ki Suriye'de Mısır'da, Arakan'da, Filistin'de akan kana da duyarsız olsunlar.
İkinci gün AbdülmetinBalkanlıoğluve İbrahim Halil Kutlay hocaların verimli sohbetleri oldu. Bu sohbetlerden ve konuşmalardan müstefid olduk.
Yedi Hilal Gençlik hareketinin çalışmalarını anlatan başkan Mustafa Enesoğlu;seküler hayatı red, islami hayatı referans aldıklarını söylediydi. Zihnu00ee temizliği, güvenilir referanslarla temellendirmeyi amaçlayan gençlik hareketi oluşturmayı hedeflediklerini söyledi. Bu amaçla Rasim Özdenören, Cahit Zarifoğlu, Sezai Karakoç, Nuri Pakdil gibi pekçok düşünürü, Okuma Grupları oluşturarak genç nesille buluşturduklarından bahsetmişti.
Biz de Yedi Hilal'ın bütün bu yaptığı güzel işlere tanıklık ettik. Katılmadıklarımızı da dostlarımızdan duyduk. Bu teşkilat, inşallah ümmete hayırlı bir gençlik hareketi olur.