Yedi Güzel Adamın Akif'i
Merhum Şair Cahit Zarifoğlu, Yedi Güzel Adam şiirine
Bu insanlar dev midir
Yatak görmemiş gövde midir
Diye
başlar. Zarifoğlu, Kuran’da geçen Ashab-ı Kehf, diğer adıyla Yedi Uyurlar kıssasına telmihte
bulunuyor. Fakat anlatılanlar, güncelliğini koruyan bir anlatımla anlatılmış.
Diriliş dergisinde çıkan Yedi Güzel Adam şiirini Cahit Zarifoğlu, Sezai
Karakoç'a ithaf ederek neşreder.
Sezai
Karakoç, Zarifoğlu’na soruyor. “Kimdir bu yedi güzel adam.” “Efendim, malumunuz
Kuran’da zikredilen Yedi Uyurlar.” demiş. Peki, “kimi hayal ettin bu şiiri
yazarken?” Zarifoğlu da “Efendim üstadımız Necip Fazıl, sonra sizi ve bizleri
kastettim.” demişti.
Burada
Yedi Güzel Adam şiirini şerh etmeyecek, günümüze geleceğiz.
Cahit
Zarifoğlu’nun “yedi” diye tanımladığı bazen dokuza çıktığı bu güzel insanlar,
özellikle altmışlı yetmişli yıllarda memleketin felakete sürüklendiği sağ-sol çatışmalarında
kenarda kalmışlar. Sokak kavgalarından uzak durmuşlardı. Gelecek nesiller için
kafa yordular güzel projeler ortaya çıkardırlar. Ve bu gençler, ülkemizin
milletimizin yarınları için kafa yordular, kafa yordukları için de hepsi yedi
güzel adam olmayı hak ettiler.
Şiirinin
bölümlerinde yedi güzel adamdan her birinin bir şey gördüğünü ve gereğini
yaptığını öğreniriz.
“Yedi
güzel adamdan biri “kan” görür ve gereğini beller. Biri “aşk” görür ve gereğini
beller. Biri “yar”, biri “bela”, biri “dağ” diğeri de “sofra” görür ve gereğini
beller.” Bu özellikler içinde Mescid-i Aksa şairi M. Akif İnan’ın “sofra”
özelliği daha çok ön plana çıkar. Çünkü onun şair yönü ve sendikacı yönünün
yanı sıra bir de vefa yönü vardı. Vefa ve cömertlik birlikte hareket eder.
Aşağıdaki
mısralarda M. Akif İnan’ın vefa yönünü anlatan şifreleri bulabiliriz.
Bütün giysileri yırtsak yeridir
Yeter bize vefa elbiseleri
Akif İnan,
hayatta iken sanat ve düşünce üretimine de
vefa elbisesini giydirmiştir. O, Yunus Emre’nin gül bahçesinde gezmiş. Hemşerisi
Şair Nâbî’nin hikmetli şiirlerinden etkilenmiş. Ahmet Haşim’le Dicle’nin
kenarında gezmiş, merdivenlerde yürümüştür.
Akif
İnan’ın kadim dostu Rasim Özdenören, bir konferansında “Akif ile beraber Yenikapı’dan
Aksaray’a doğru yürüyorduk. Akif İnan, Yenikapı’da Ahmet Haşim’in ilk şiirini
ezbere okumaya başladı. Aksaray’da yürüyüşümüzü Ahmet Haşim’in son şiiriyle
bitirdik.” Demişti.
Akif İnan,
Yahya Kemal ve Necip Fazıl Kısakürek’in de şiirleri ezbere okurdu. O şiir
formunu gazel tarzında yazarken daha Yahya Kemal ve Şair Nâbî etkisinde
olmuştur.
Vefa
elbisesine geri dönersek M. Akif İnan için şu sözü söylemek yerinde olacaktır. 1998
yılıydı. Üniversitede öğrenciydik. Her
yıl düzenlediğimiz Edebiyat Bülteni şiir gecesi için başta M. Akif İnan
üstadımız olmak üzere pek çok şairi çağırıyorduk. Akif İnan, şiirini çoktan
okumuştu. Sıra başka bir şaire gelmişti. Biz başka şairi beklerken Akif İnan
yine kürsüye çıktı ve tok sesiyle şöyle dediydi.
“Arkadaşlar
merhum üstadımız Necip Fazıl Kısakürek üstadımızın metafizik oğlu Hilmi Oflaz
vefat etti. El Fatiha” demişti. Çoğumuz, o zamana kadar Hilmi Oflaz’ı
tanımıyorduk, tanımaya başladık. Hatta bir arkadaşımız “Hilmi Oflaz” adlı bir
kitap çıkardıydı o zamanlar.
Akif
İnan’ın vefası en çok üstad bildiği Necip Fazıl’adır. Necip Fazıl ve Fethi
Gemuhluoğlu Ankara’ya geldiklerinde hep M. Akif İnan’ın evlerinde kalmışlardı.
Buraya
kadar.