Yedi Emir
Dinimizin beşerî münasebetlere büyük önem vermiştir. Peygamber Efendimiz de dinimizi en güzel yaşayan tek örneğimizdir. Zaten Peygamber Efendimiz güzel ahlakı tamamlamak için gönderilmiştir. Bunun için bütün güzel ahlak ve amelleri teşvik edip, bütün kötü amellerden de sakındırmıştır.
Beşerî bir varlık olan insanın
önce iman etmesi ve sonra o imanının gereği olanı yerine getirmesi gerekir. Müslümanların
da birbirleri üzerinde birtakım maddî ve manevî hakları vardır. Bunları yerine
getirmeleri, onların Müslümanlıklarının gereğidir. İslâm dini, insanlar
arasındaki münasebetlerin gelişmesine ve iyiliklerin yaygınlaşmasına büyük önem
verir.
Ebû Umâre Berâ İbni
Âzib radıyallahu anhümâ şöyle demiştir: “Resûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem bize şu yedi şeyi emretti: Hasta ziyaretini, cenazeye iştirak
etmeyi, aksırana hayır dilemeyi, zayıfa yardım etmeyi, mazluma yardımcı olmayı,
selâmı yaygın hale getirmeyi ve yemin edenin yemininin yerine gelmesini temin
etmeyi.” (Buhârî, Mezâlim 5; Müslim, Libâs)
Peygamber Efendimiz ’in bu
hadiste emrettiği hususlar insanlar arasında iyi ilişkiler geliştirmeye yönelik
temel prensiplerden bazılarıdır.
Hasta ziyareti dinimizin üzerinde
hassasiyetle durduğu bir konudur. Hasta ziyareti sünnettir. Hastanın bakacak
kimsesi yoksa vacib-i kifaye olur. Hasta olanın yanına hemen değil, daha sonra
gidilmeli, selam verilmeli, mümkünse sağ tarafına oturulmalı, dua etmek için
hal ve hatır sorulmalı, hastanın yanında asık suratla durulmamalı, güzel
şeylerden bahsedilmeli, iyileşmesi için dua edilmeli, yanında fazla oturulmamalı,
ayrılırken de hayırlı âcil şifaya kavuşması için dua edilmelidir.
Ölüm, her insanın dünya hayatında
karşılaşacağı sondur. Ondan kaçmak ve kurtulmak mümkün değildir. Müminlerin hayatlarında
birbirlerine karşı görevlerinden biri ve sonuncusu ölüm anında cenazesine
iştirak etmek, namazını kılmak ve onu kabrine defnetmektir. Cenaze namazı farzı
kifayedir. Birkaç kişi namazı kılarsa diğerlerinden bu farz düşer.
Hapşırınca “elhamdulillah”
demek sünnettir. Bunu işiten Müslümanların, “yerhamükellah” diye
karşılık vermesi gerekir. Bu bir görev olup İslâm’ın önemli muaşeret kaidelerinden sayılır.
Hapşırma esnasında vücutta birikmiş bazı zararlı toksinlerin dışarıya çıkması
ve vücudun rahatlaması söz konusu olduğu için, bu nimete karşılık Allah’a hamd
etmek gerekir. Böylece Allah’a şükür edilmiş olur.
Zayıfa ve mazluma yardım etmek
farz-ı kifâyedir. Bu sebeple hâli vakti yerinde olanlar, bu “takdîr-i ilâhî”yi
iyi idrak ederek ihtiyaç sahiplerine karşı hissiz kalmamalı, büyük bir ibadet
vecdiyle yardımlarına koşmalıdırlar. Muhtaca, borçluya ve yolda kalmışa yardım
etmek, İslâm’ın mühim insani kaidelerinden biridir.
Selâm, Müslümanların adeta
parolasıdır. Birbirini tanımayan insanlar birbirlerine selam verip alınca,
aralarında ilk anlaşma ve kaynaşma sağlanmış olur. Selam vermek sünnet, almak
ise farzdır. Selam verilen tek kişi ise selamı alması farz-ı ayn, bir cemaat
ise farz-ı kifâyedir. Yani cemaatten bir veya birkaç kişinin selamı almasıyla
geri kalanların üzerinden bu farz kalkmış olur.
Yemin edenin yemininin yerine
gelmesini temin etmek Peygamber Efendimizin yedinci emridir. Aslında bütün
bunlar Müslümanın Müslüman üzerindeki haklarıdır aynı zamanda. Bunlar beşerî
bir varlık olan insanın sosyal çevresi ile iletişimi ve yardımlaşmasıdır.
Allah’ım! Senden hidayet, takva,
iffet ve gönül zenginliği isteriz.