Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
09 Nisan 2020

Yazın bir tarafa

COVİD-19'u tanımayan kalmadı. Herkes hangi familyadan türediği, nasıl yayıldığı ve etkisi hakkında az ya da çok fikir sahibi. Televizyonlara bakarsak, sabahtan akşama aynı konu üzerinde programlar mevcut. Sosyal medyada ise bilim kurgu filmlerini aratmayan, inanılması güç sahneler paylaşılmakta. Mücadele büyük, yaşanan acı ve kayıp ise devasa boyutta. Kimse nerede duracağını kestiremiyor maalesef bu meçhulün. Aylarca sürecek diyenlerde var, “artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” ifadesini kullananda. Kısacası tarihsel tesiri çok derin olacak, günlerden geçtiğimiz ayan beyan ortada. Bilinen tek şey, insanlığın karamsarlık ve umut arasında sallanıyor olduğu…

Bu minvalde sizlerden birçok sual aldım, özellikle geçtiğimiz hafta. Bunun ülkemizde ne biçimde seyredeceği, ne zaman biteceği ve sonrasında nasıl bir dünya olacağı gibi onlarca mail. İlk önce her birinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum hassasiyetiniz için. Fikirlerimi önemsemeniz ise şahsım adına onur verici. O halde meseleye girersek; virüsün yayılma hızının kırılması sırasında, kazanılan sürenin fazlasıyla önemli olduğunu belirtmek isterim. Zira bu süre zarfında, virüsün daha iyi tanınması ve böylece etkin tedavi yöntemleri geliştirilmesi mümkün. Zaten öyle de oldu/oluyor. Kaldı ki son verilerde yer alan iyileşme oranları, bunun tipik bir yansımasından ibarettir.

***

Yani mücadele, her an üzerine katarak devam ediyor özetle. Evde kalarak kazan(dır)dığımız zamanın, tedaviye yönelik bir tecrübe olarak geri döneceği de muhakkak. Peki, yayılma hızı kırılacak olan virüs, birkaç ay sonra “grip muamelesi” görür mü? Bu çok iddialı olur kanımca ama “DERMANSIZ DERT FAKTÖRÜNÜN” ORTAN KALKACAĞINA OLAN UMUDUM BİR HAYLİ YÜKSEK. O nedenle yapmamız gerekenleri tekrar sıralamak gerekirse; evvela Devletimize güvenmek, ilgilerin uyarılarına uymak ve psikolojimizi sağlam tutmaktır şimdilik.

Psikoloji demişken Devletimizin, dünyada eşi benzeri görülmeyen derecede desteğini esirgememesi, bu anlamda moral vericiliği bakımından göz ardı edilemez. Allah zeval vermesin. BUNA DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞIMIZIN EN AZINDAN HER İLÇEDE, BİR CAMİDE CUMA NAMAZI KILINMASINI SAĞLAYARAK KATKIDA BULUNMASI DA FAYDALI OLABİLİR. Nasıl mı? Mesela safların sosyal mesafeye göre tanzim edilmesi, tek kullanımlık kâğıt seccadeler kullanılması, gelen sınırlı sayıdaki cemaatin tek tek ateşlerinin ölçülmesi, namazın açık havada kılınması… gibi tedbirler, belki bir çözüm olarak düşünülebilir.

***

Virüsten sonrasına gelince ise Wuhan'dan başlayan dalganın, bütün dünya ekonomisini felç ettiği şüphesiz. Savaşların sonucunda alıştığımız olayların, şu aralar virüsle aynı kulvarda koştuğu aşikâr. Zira AVRUPA, acının merkezine oturdu adeta. Avrupa Birliği içinde dayanışma neredeyse hiç yok hüviyetinde. Bu açıdan bölünmenin başladığı ve hızla ilerlediğini söylemekte, hiçbir beis bulunmuyor. Düşünsenize birkaç ay önce trilyonlarca dolara hükmedenlerin, birbirinin solunum cihazlarını, maskelerini yağmalayacağı söylense buna kim inanırdı? Birlikte güç oluşturarak, dünyanın her yerinde taş üstünde taş bırakmayanların, şimdilerde birbirinden çalması sizce de manidar değil mi?

Hülasa dünyada salgın üzerinden inanılmaz bir güç savaşı ve psikolojik kavga yürütüldüğü net. Başkan Trump’un ısrarla “Çin virüsü” ibaresini kullanması, Çinli yetkililerin ise "virüsü Amerikalı askerler bulaştırdı" iddiası zaten aynı manada cereyan ediyor. Bu da “Amerika’nın başını çektiği bir grup, ÇİN'DEN TRİLYONLARCA DOLAR TAZMİNAT İSTEYECEK” tezini kuvvetlendirmekte. Gerekçe mi? Elbette Çin virüsü sakladı, yayılmasını engellemedi, bizi bilgilendirmedi, kitlesel ölümlere yol açtı, ekonomileri batırdı… tarzında bir tür bagajla… O sebeple şimdiden buna kafa yormak ve ona göre hazırlanmak fazlasıyla elzem bir konuma sahip. Çünkü bu kapı açılırsa ki aralandı, virüsün etkisiyle ekonomisi yıkılan bütün ülkelerin Çin'den tazminat için sıraya gireceği sürpriz sayılmaz. Peki, bu hengâmede Türkiye’nin durumu? Virüse direnmeye devam edersek, Dünyanın yükselen birkaç gücünden biri olacağımıza en ufak bir şüphem yok. Yazın bir tarafa…