Yazılı basına destek şart
Osmanlı Devleti’nin ilk yayım organı Takvim-i Vekayi’den (1831) sonra 21 Ekim 1860’ta Agâh Efendi ve İbrahim Şinâsî tarafından yayımlanan ve sahibi Türk olan ilk özel fikir gazetesi Tercümân-ı Ahvâl’in çıkış günü Türk basınınca “Gazeteciler Bayramı” olarak kutlanmaya başlandı. Bu vesileyle şimdiden bütün meslektaşlarımızın “Gazeteciler Bayramı”nı tebrik ediyoruz.(Türk Basın Tarihi ile ilgili akademik çalışmalara imza atarak bu süreci en ince ayrıntısına kadar kaleme alan İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Belkıs Ulusoy Nalcıoğlu hanımefendinin “Osmanlı’da Muhalif Basının Doğuşu” isimli eserinde 1828-1878 tarihleri arasında vukû bulan olaylar detaylarıyla anlatılıyor.)
***
Biz
bu konuyu akademik olarak irdelemekten ziyade, son yarım asırdır yazılı basın
kan kaybederek yoluna devam ederken neler olmuş kısaca hatırlayalım...
Yazılı
basında ilk artçı sarsıntılar 80’li yılların başında özel TV kanallarının
yaygınlaşmasıyla hissedilmeye başlandı. Siyah-beyaz yayınlar renklenirken, özel
TV’lerin önü açıldı. Bu renkli değişimle eşgüdümlü “Dördüncü Kuvvet; Medya” olma özelliğini devam ettiren gazeteler
için yavaş yavaş tehlike çanları çalmaya başladı. Reytingler arttıkça, “kartel medyası” tehlikeyi tencere-tava
kampanyaları ile gazeteleri zücaciyeci dükkanına çevirerek savuşturmaya
çalıştı.
Yazılı
basın, 1993 yılından itibaren internetin yaygınlaşmasıyla gücünü yitirmeye
başladı. Fakat bu artçıların ardından asıl yıkıcı deprem 2001’de ekonomik krizle, 2020’de ise Covid-19 pandemisiyle birlikte gazetelerebüyük
hasarlar verdi. Bazı gazeteler yayım hayatına son verirken birçok fikir işçisi mesleğindenoldu.
İnternet ve sosyal medyanın piyasayı kasıp kavurduğu bir ortamda gazeteler
büyük tiraj kaybına uğradı.
Okurlarının
bir bölümünü “az sonra”larla merak
uyandıran TV’lere kaptıran yazılı basın; reytinglerden sonra “dijital çağ”ın başat aktörü internetin
her yaştan, her sınıftan insanı sosyal medya ağına düşürmesiyle büyük kayıplar
vermeye başladı. Zaman içerisinde gazete sayfalarının hışırtısı arasında
gündemin izini sürenlerin yerini internetin sınırsız deryasında sörf yapıp, “emoji” ve “tık”larla beyin fırtınası(!) yapanlar aldı.
Radyo
klasiği “Arkası Yarın”lar; TV’lerin
renkli camlarına yansıyan pembe dizilere,
heyecanla ertesi günü bekleten tefrikalar;
televolelere, gündemi belirleyen gazete haberleri; sosyal medyanın dijital hızına yenik düştü.
***
Kural
tanımayan yayınlarla toplumları ifsad eden dijital platformların bırakın
kişilik haklarını, sosyal medya üzerinden organize edilen renkli devrimlerle
devletleri tehdit ettiği bir ortamda “Basın
Kanunu ve Bazı Konularda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”, AK Parti ve
MHP’nin imzalarıyla Meclis’e taşındı.
Geçtiğimiz
yasama döneminin Haziran ayında Meclis görüşmeleri başlayan yeni yasa tasarısı,
ilk toplantıların ardından rafa kaldırılmıştı. 3 Ekim 2022 Pazartesi günü TBMM,
bazı çevrelerce desteklenen klikler tarafından “Sansür Yasası” olarak anılan “Dezenformasyon
Yasası” gündemiyle çalışmalarına “gazeteme
dokunma” sloganları ve tartışmalı bir atmosferde yeniden başladı.
40
maddelik yasa, 13 Ekim 2022 Perşembe günü yüksek tansiyonlu, hatta CHP Muğla
Milletvekili Burak Erbay’ın kürsüde çekiçle telefon kırma eylemi, CHP, İYİ
Parti ve HDP’nin “sansüre hayır”, “özgür basın susturulamaz” protestoları
(yalan ve kasıtlı haberi alenen yayanlara 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezasını
ön gören 29. maddenin tartışıldığı anlarda yüksek gerilim yaşandı) arasında
TBMM Genel Kurulu’nda kabul edildi. “Sosyal
Medya Yasası”nın 18 Eylül’de Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe
girmesiyle birlikte internet ortamında faaliyet gösteren haber siteleri de
Basın Kanunu kapsamına alındı.
Böylece
“yazılı basın”dan “dijital basın”a geçişin temel
prensipleri kanunlaştırılarak yeni sürecin işaret fişeği atılmış oldu.
***
Sosyal
medya platformları, internet gazetecileri, basın mensupları ve sosyal medya
kullanıcılarının tümünü ilgilendiren önemli değişiklikler öngören 40 maddelik
yasa, bakalım “yalan haberi kasıtlı olarak
üretme ve yayma eylemi”ni engelleyebilecek mi?..
Siber
zorbalıkların, fake hesap marifetiyle işlenen itibar suikastlarının önü
alınabilecek mi?..
Yasanın
dijital mecraya sunduğu imkânları elindeki cep telefonu üzerinden sözde
internet sitesi yönetip, “gazeteciyim”
diye hava atarak rant sağlamayı amaçlayanların hevesi kursağında bırakılabilecek
mi?..
Toplum sağlığını ve huzurunu bozan, ülke
güvenliğini tehlikeye atan, çocuk ve kadın istismarı başta olmak üzere aile
yapısını, ahlâkî değerleri temelden sarsan, kişilik haklarına saldıran her
türlü bilgi kirliliği ile mücadele edilerek meslekî bozulmanın önüne
geçilebilecek mi?..
Daha
bir çok soru ve sorunları art arda sıralamak mümkün.
***
Meselenin
diğer önemli tarafı ise basın ve emekçilerini daha da zor günlerin beklediği
gerçeği. Dolayısıyla hiç güzelleme yapmaya gerek yok; yazılı basın ve
gazeteciliğin şartları her geçen gün ağırlaşıyor. Yani eskiden olduğu gibi “ellerime matbaa boyası bulaşmadan, kokusu
üzerime sinmeden uyuyamam”, “vasiyetimdir;
kefenim gazete kâğıdından olacak” diyen mesleğine âşık gazetecilerin,
muharrirlerin sayısı her geçen gün azalıyor. Okuyucusunun büyük bir bölümünü
dijital mecraya kaptıran gazeteler, buna mukabil büyük tiraj kayıpları yaşıyor.
*
Türkiye
İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) verilerine göre Türkiye’de yazılı basın hızla kan
kaybederken 2021 yılında ulusal gazetelerin günlük ortalama tiraj toplamı 2
milyonun altına gerilemiş.
2016-2021
yılları arasını kapsayan son 5 yılda ulusal gazetelerin tirajı yüzde 45 düşmüş.
Gazete ve dergilerin yayım bölümünde çalışanların sayısı son 9 yılda yüzde 51
azalmış. Gazete ve dergi sayısı 2021 yılında 2020 yılına göre yüzde 6 azalarak
4 bin 460 olmuş.
Eylül
itibariyle ulusal yayım yapan gazetelerin tirajı aylık ortalama 1 milyon 750
bin civarında seyrediyor. Bugün yayımlanan gazete sayısı 2 bin 71’i bulurken,
bunların 145’i ulusal olup, toplamda 953 gazete resmi ilan yayımlama hakkına
sahip bulunuyor.
*
Artan
maliyetlere ters orantılı olarak her geçen gün okur kitlesi zayıflayan
gazeteler, yeni yasanın hayata geçmesiyle birlikte ya sübvanse edilecek, ya da
yavaş yavaş dijitalleşecek. Dolayısıyla önümüzdeki dönemde dijital dönüşüm ve
dijitale uyum kaçınılmaz olacak.
Erzurumlu
İbrahim Hakkı, Tefvîznâme’sinde ne diyor:
Hak
şerleri hayr eyler,
Zan
etme ki gayr eyler,
Ârif
ânı seyr eyler,
Mevlâ
görelim neyler,
Neylerse
güzel eyler.
***
İlkeli
duruşuyla yayın hayatında 11 yılını geride bırakan Milat’ımız bugün 12. yaşına
girdi.
Tarihler
20 Ekim 2011’i gösterdiğinde yayım hayatına başlayan “Yeni Türkiye’nin Geleceği” Milat gazetesi yazılı basına yeni bir
soluk getirdi. Basının kriz üzerine kriz yaşadığı bir dönemde “bizim de bu memlekete dair
söyleyeceklerimiz var” diyerek “tavrı”nı
net bir şekilde ortaya koydu. En zor zamanlarda haksızlığa, hukuksuzluğa,
zulme, sömürüye, hırsızlığa, arsızlığa, yolsuzluğa karşı bir “tavır” sergileyerek mazlumların gür
sesi oldu. Nerede bir haksızlık, nerede bir mazlum çığlığı işitse din, dil,
ırk, renk ayırt etmeden merhameti kuşanıp yardıma koştu.
“Yeni Türkiye’nin Geleceği” Milat
ağırlaşan şartlara rağmen, ilkelerinden ödün vermeden okurlarıyla buluşmaya
devam ediyor.
Hak
ve hakikat yolundan ayrılmadan, sizlerden alacağımız güçle, hep birlikte daha
nice güzel yıllara...