Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
12 Mart 2013

Yazı yazma aşkı

Bu sütundaki ilk yazımda Türkiye'de kitap okuma oranında ciddu00ee bir artış olduğunu belirtmiştim. Okuyan kişi aydınlanır, donanır, beslenir, dolar ve daha sonra taşar. Artık o da duygu ve düşünceleriyle başkalarını beslemeye, donatmaya ve aydınlatmaya başlar. İşte yazma isteği, hissi, emeli, merakı, arzusu, sevgisi ve aşkı böyle doğar. Başlar ve devam edip gider. Ne zamana kadar? Son nefese dek. Üstad Necip Fazıl 12 yaşında yazmaya başladı, emaneti teslim edinceye kadar da devam etti. Diğer bir çok şair ve yazar da öyle. Ben de on yaşımda başladım okumaya ve yazmaya. Yarım asırlık bir ömrü geride bıraktım, ama okuma yazma aşkım sona ermedi, aksine artıyor. Demek ki, kalem bağımlılığı, iflah olunmayacak bir tutkudur. Hani bazıları, "okuma hastalığı" derler ya. Allah bu güzel hastalığı çoğaltsın ve "yazma hastalığı"nı da insanlarımıza ihsan etsin. u00c2min.

"Kitap Yazan Gençler" nüktesi, Mizahın İzahı'nda geçiyor. Konumuzla ilgili olduğu için kitaptan naklediyorum:

"Kültür tarihçisi Can Alpgüvenç Üsküdar'daki Fatih Mahkemesi'nde anlatmıştı. Vehbi Vakkasoğlu ile sohbet ediyormuş. 'Vehbi Bey yazarlık nasıl gidiyor?' diye sormuş. Bu sual üzerine Vakkasoğlu şu cevabı vermiş: 'Vallahi eskiden kitap fuarlarına imza günü için gittiğimizde gençler gelirdi ve bize kimleri tavsiye edersiniz, hangi yazarları okuyalım?' diye sorarlardı. Şimdi de geliyorlar ama o soruyu sormuyorlar, 'Bir kitap yazdım, hangi yayınevinde yayımlatmamı tavsiye edersiniz?' diyorlar." Elbette Vehbi ağabeyimiz bu hatırasıyla kitap okuyan gençlerin aşka geldiğini ve kaleme sarıldığını anlatıyor.

Yaklaşık 10 yıl önceydi. Küçük oğlum Ömer, henüz 8 yaşındaydı. Bir gün eve geldim, bilgisayara oturmuş bir şeyler yazıyor. "Hayrola Ömercik, ne yapıyorsun?" diye sordum. "Çocuklar için masal yazıyorum baba!" demez mi? Ben hemen karşılık verdim: "Oğlum sen daha küçücük bir çocuksun, çocuklara nasıl masal yazacaksın ki?" Hayatımın ilk ciddu00ee fırçasını o zaman yedim, hem de küçük oğlumdan: "200 masal ve hikaye kitabı okudum baba! Yazarım tabiu00ee. Hep sen mi kitap çıkaracaksın? Bırak benim de bir kitabım olsun!" Merak edenler olabilir, söyleyeyim. Ömer 6-7 masal yazdı. Sonra kalemi bıraktı, okumaya başladı. Şimdi bilgi küpünü dolduruyor, inşallah ileride yazmaya devam eder.

Fıkra ve hatıralarla başladık, devam edelim: Beş altı sene önce çalıştığım vakfa bir genç geldi. Tahminen 20 yaşındaydı. Her iki elinde ağzına kadar kağıtlarla dolu iki büyük poşet. Selam verdi ve "Siz kitap yayınlıyor musunuz?" diye sordu. Oturttum, çay söyledim ve kendisini dinledim: "Efendim, ben şairim. Şiirler yazıyorum, kitaplarımı yayınlatmak istiyorum. Bana yardımcı olur musunuz?" Kaç şiiri olduğunu sordum. "Saymadım ama yaklaşık 10 bin şiir yazdım." demez mi? Gözlerim faltaşı gibi açıldı. Koca Yahya Kemal, ömrü boyunca 245 şiir yazmıştı. Birkaç şiirine göz gezdirdim, berbat. Bazı şairleri, mesela Yu00fbnus Emre'yi, Fuzulu00ee'yi, Şeyh Galip'i, Karacaoğlan'ı, Mehmet u00c2kif'i, Ahmet Muhip Dıranas'ı, Necip Fazıl'ı, Sezai Karakoç'u sordum. Bunları okuyup okumadığını merak ettim. "Hiç birini okumadım." dedi. Delikanlı artık çok oluyordu. "Niçin?" diye sordum. Sakin halde cevap verdi: "Etki altında kalmamak için." Şaşırdım, acı acı güldüm, sonra hayret ettim, hatta üzüldüm.

Biraz düşündükten sonra genç kardeşime dedim ki: "Yanlış yapmışsın, bütün büyük şairler, kendilerinden önceki şairleri okumuşlar, onlardan faydalanmışlar, etkileri altında kalmışlar, ama daha sonra kendi şiirlerini yazmışlardır. Sen de bence öyle yap. Şimdilik şiir yazmayı bırak. Sana bir isim listesi vereceğim. Önce eski ve yaşayan usta şairleri bol bol anlayarak oku. Kendini yetiştir, şiiri öğren, etkilen. Sonra oturup kendi şiirini yaz. Öyle on bin falan da değil, iki üç şiir yaz önce. Gerçek şiiri kavradığında daha önce karaladığın elindeki bu şiirlerin tamamını yırtıp atarsın zaten. Çünkü bunlar şiir değil." Benim müteşair gencim, boş gözlerle, belki de öfkeyle yüzüme baktı baktı, çıkıp gitti. Gidiş o gidiş. Bir daha da gelip selam vermedi. Halbuki, yazmak önce okumaktır, yani ter dökmektir. Kerem misali çıra gibi yanmak, Ferhatçasına bilgi dağlarını delmektir. İyi yazı, sabır, sebat, azim, irade, tahammül, metanet, gayret, himmet, aşk, şevk ister.

Dört yıldan beri "Yazı ve Editörlük" kursu veriyorum. Yüzlerce öğrenci arasında yolda dökülenler de oldu, sabrederek kaleme sarılan ve kitap yazanlar dau2026 Bugün bazı yayınevlerimiz, bu kurstan yetişen editörleri istihdam ediyor. Okumayı ve yazmayı ciddiye alanlar başardılar. Çocuk edebiyatına yönelenler de oldu, gazeteciliğe merak salanlar dau2026 Roman yazan da var aralarında, site kuranlar ve köşe yazısı yazanlar dau2026 Hayırlısıyla Fatih'te, Ağaç Kültür Merkezi'nde yeni bir yazı ve editörlük kursu başlattık. "Yazmaya nasıl başlayayım?" diye soranlara, "Önce kainat kitabını okuyun, çünkü çiçeği, kuşu, bahçeyi, dağı, tepeyi, ırmağı sevmeyen yazı da yazamaz." diyorum.

Ölüm haberleri acıdır ama hakikattir. Ayet-i kerimede buyrulduğu gibi "Her doğan canlı ölümü tadıcıdır." Ama dolu dolu geçen ömürler boşa gitmiş sayılmaz. Fikir, sanat ve basın dünyamızın üç seçkin ismini cumartesi günü ebedu00ee aleme yolcu ettik. Gazeteci, yazar ve tarih araştırmacısı İsmet Bozdağ, kültür tarihçisi Prof. Cemal Anadol ve u00fbdu00ee bestekar Selahattin Erköse hayata veda ettiler. Allah'tan üçüne de rahmet diliyor, ailelerine ve yakınlarına başsağlığı ve sabırlar temenni ediyorum. Selahattin Erköse'nin o unutulmayan hüzünlü şarkısını hepimiz severiz elbette: "Rüzgar kırdı dalımı / Ellerin günahı ne? / Ben yitirdim yolumu / Yolların günahı ne?"

Sağlıcakla, kitapla, kalemle, ama ille de yazıyla kalın.

e-mail: [email protected]