Yazı Mektebi'nden yetişen kalemler
Yazı kurslarına devam edenlerin büyük kısmı daha sonra edebiyat dünyamıza katılıyor, yazı ve kitaplarıyla kültür dünyamıza katkıda bulunuyorlar.
Günümüzde
teknolojinin gelişmesiyle okuma ve yazma oranında büyük artış gözleniyor.
Bilhassa gençler yazmayı çok seviyor. Elbette usulüne göre yazmak çok önemli.
Yazdıklarınız kadar nasıl yazdığınız da ehemmiyet arz ediyor. Zira iyi
tasarlanmamış ve doğru planlanmamış bir yazı, meramı ifade etmediği gibi
faydalı da olmaz. İşte bizim “Yazı Editörlük ve Medya Kursu”muz bu ihtiyaçtan
doğmuştur. 15 yıldan beri İstanbul’daki ve yakın çevredeki illerde düzenlenen
bu kurstan binden fazla öğrenci mezun oldu. 100’den fazla öğrenci de kitap
yayımladı. Şüphesiz yazmak bir nasip işi. Ama bu isteği yürekten duyanlar,
mutlaka muvaffak oluyorlar. Kim bilir belki de hayatlarını kazanacakları bir
yola giriyorlar.
UZUN
SOLUKLU BİR YOLCULUK
“Yazı
Editörlük ve Medya Kursu”muz, şimdi Türk Edebiyatı Vakfı’nda devam ediyor. İnternetin
yaygınlaşmasıyla birlikte yazmaya meraklı gençlerimizin sayısında büyük artış
var. İnsanlar, duygu ve düşüncelerini artık yazarak da ifade ediyor. Hâliyle bu
da okumaya ve yazmaya olan ilgiyi çoğalttı. Sanırım yazı kurslarına olan büyük
talep büyük ölçüde buradan kaynaklanıyor. İnsanlar şöyle düşünmeye başladı:
“Mademki okumayı ve yazmayı seviyorum. Bir şeyler yazarken bu işi doğru dürüst
yapmam gerek.” Kurslara olan olağanüstü talebin arka planında, bu düşüncenin
ağır bastığını tahmin ediyorum. Aslında görüş,
son derece makuldür.
ŞAİR
VE YAZARLARLA TANIŞMA
Eğitim sırasında
öğrenciler, bazı şair ve yazar dostlarımızla mezuniyet törenlerinden tanışıyor.
Türkiye’nin tanınmış kalem erbabı, aziz dostlarımız lütfedip davetimize icabet
ediyorlar. Kıymetli eserleri bulunan bu edebiyatçılarımız merasimlerde yaptıkları
kısa konuşmalarda tecrübelerini aktarıyor, hatıralarını anlatıyorlar. Yazmaya
meraklı olan yenilere yol yordam gösteriyor, düşünceleriyle ışık tutuyorlar.
Böylece gerçek manada bir usta-çırak münasebeti doğuyor. Ustalar, çıraklığı
kabul ederek işe başlayanlara el veriyor ve onların da yazı dünyasında yer
almalarını temin etmek için teşviklerde bulunuyorlar. Kurs dönemi boyunca
verdiğimiz dersleri, anlattığımız hususları bir kitap hâlinde toplamak
gerekiyordu. Daha önce bunlar ders notları şeklindeydi. Ama bir kitapta
buluşması iyi oldu. Artık kursumuzun bir de ders kitabı var. Akıl Fikir
Yayınları’ndan çıkan Yazı Masası
beğenildi. Kitabın genişletilmiş yeni baskısı yapıldı.
VE YAZI MEKTEBİ
Ahmet
Kabaklı Hocamızın kurduğu Türk Edebiyatı Vakfı’nda geçen dönem kursumuza 45
öğrenci devam etti ve mezun oldu. Aralarında seçkin şairlerimiz, yazarlarımız
ve edebiyat hocaları da vardı. İşte onlardan biri olan Dr. Mustafa Yılmaz,
kursumuzun son saatinde bir teklifte bulundu: “Bu kursumuzla ilgili bir kitap
hazırlayalım.” Bu teklif ve temenni bir anda büyük ilgi gördü ve hakikate
dönüşmeye başladı. Mustafa Hoca kitabın organizatörlüğünü üstleneceğini
söyledi. Bir de yardımcıları olunca işe hemen başlandı. Kitabın ismi konusunda
kısa bir istişareden sonra teklifim üzerine Yazı
Mektebi uygun bulundu. Her kitap yazarında heyecan uyandırır. Ama galiba en
yoğun heyecan Yazı Mektebi’nde
yaşandı. Zira bu ortak kitabın yazarları, aynı kursa katılmış ve mezun
olmuşlardı. Mustafa Yılmaz’ın editörlüğünü yaptığı kitap, büyük gayretlerin ve
muazzam sabırların sonucunda günışığına çıktı ve çok beğenildi. Orijinal kapak
ve yazar kadrosu gözü ve gönlü de okşuyordu. İşte Yazı Mektebi’nin yazarları:
Ali Altunterim, Ayfer Yavuz, Behiye Dalıcı, Beyza Nur duman, Beyzanur Baygın,
Burcu Sesli, Duygu Damla Gülkan, Eda Nur Kaya, Emine Aksoy, Garip Sağlık,
Halime Erva Kılıç, Hatice Özdemir, Hatice Yayla, İhsan Gümüş, Mehmet Mehti
Terzi, Mehmet Şadi Polat, Melis Türker, Nur Kahraman, Mustafa Yılmaz, Osman
Bölükbaşı Dara, Saliha Çelik, Sezayi Tuğla, Tuğba Karaduman, Yüksel Kabaklı.
Kitabın yükünü taşıyan ve
ortaya esaslı bir çalışma çıkaran Mustafa Yılmaz, kitaba Ön söz yazdı. Ben de
birinci bölümde “Yazı Kursumuz veya Uzun Bir Yol Hikâyesi”ni yazdım. Bir bakıma
kursun kısa tarihçesini dile getirdim. Ardından kursiyerlerimizin görüşleri yer
aldı. Duygu yüklü satırlar. İkinci bölüm kursiyerlerimizin yazılarından,
şiirlerinden, mektuplarından, portrelerinden, denemelerinden, araştırmalarından
ve diğer yazılarından meydana geliyor. Kurs dönemi içinde kaleme aldıkları
edebî metinlerden seçmeler… Fuat Başar, İmdat Avşar, Mustafa Nadir Önay, Şerif
Aydemir ve diğerleriyle yapılan röportajlar ilgiyle okunuyor. Yüksel Kabaklı da
benimle mülakat yaptı. Her biri emek mahsulü kıymetli çalışmalar. Osman
Bölükbaşı Dara’nın “koca Veysel” şiirinin son mısralarını okuyalım en azından:
“İncinse incitmez, bilmez dolaşık, / Gönül deryasında olmaz karışık, / Kalbi
kırılsa da gönlü barışık, / Bu dünyaya Veysel gelir de gider.” Üçüncü bölümde
hüzün var. Zira kursa devam ettiği hâlde mezuniyet töreninden birkaç gün önce
ebedî âleme göç eden şair ve yazarımız Sezayi Tuğla’nın vefatı üzerine ayrılmış
bir kısım bu. Bir keder bulutu dolaşıyor üstümüzde. Gözlerimiz nemleniyor.
İyilik timsali bir insanı hatırlayıveriyoruz. Bütün kursiyerlerin çok sevdiği
ve saydığı bu çelebi, erdemli insanı rahmetle anıyoruz. Ona adanan şiirler,
onun için kaleme alınmış yazılar yüreğimizde bir melal bırakıyor. Kitabın son
bölümü mezuniyet töreni ile alakalı. Ayfer Yavuz’un yazdığı bu bölümde merasime
katılan yazarlarla şairlerin görüşleri kısaca ve toplu olarak okuyucuya
sunuluyor. Bu yazarların isimleri şöyle: Ali Erkan Kavaklı, Bekir Tuncel
Salihoğlu, Bestami Yazgan, Can Alpgüvenç, Dursun Ali Taşçı, Fatma Ersem
Yargıcı, Halil Gökkaya, Haluk İmamoğlu, Hülya Günay, Mehmet Cemal Çiftçigüzeli,
Mustafa Tuncel, Oğuz Çetinoğlu, Sait Yıldırımer, Serhat Kabaklı ve Tayfun Esen.
Kitabın son sayfaları kursta ve törende çekilmiş fotoğraf karelerine ayrılmış. Yazı Mektebi, yazı kursumuzun tatlı
meyvesi, övüncü ve sevinci oldu. Yazı
Masası kitabına hayırlı bir kardeş geldi. Dilerim öğrencilerimizin müstakil
kitapları gibi bu tür ortak çalışmaları da bereketlenir.
YENİ ÇIKAN KİTAPLAR
Yazı kursumuzdan mezun
olanların yayımlanan kitaplarını daha önce tanıtmıştım. Ama bugünlerde
günışığına çıkan bir kaç kitaptan muhtasar da olsa bahsetmeliyim. İlki Hülya
Günay’ın Ağaçların Gölgesinde kitabı.
Günay’ın emek verdiği kitabın kalıcı olacağına inanıyorum. Zira bilhassa büyük
şehirlerde yaşayan bizlerin göz ardı ettiği ağaçlara dikkati çekiyor. Kâinatın
en güzel sahnelerini tasvir eden sayfalar, bize yitik hazinelerimizi işaret
ediyor. İsimlerini bile neredeyse unuttuğumuz ortancaları, morsalkımları,
erguvanları, ıhlamurları, manolyamları, çitlembikleri, servileri, sedirleri,
meşeleri, çamları, çınarları bize hatırlatıyor yazar. İncelikli bir bakışla,
hatıralar ve şiirler eşliğinde olağanüstü bir yolculuğa çıkıyoruz. İnanıyorum
ki Günay, ‘ağaçların gölgesinde’ kalmaya devam ettiği sürece bize yepyeni
hazineleri sunacak ve bu kıymetli eserin devamı gelecektir. Bir Ada Bin Hüzün, Şaban Çetin’in hikâyelerinden
meydana geliyor. Anadolu irfanının ruhundan süzülmüş satırlarla hemhâliz. Her
hikâye ayrı bir dünya. Şaban Çetin, gönlündeki güzellikleri okurlarıyla
paylaşıyor. Bazen bu seyahatimize yanık bir türkü eşlik ediyor. Bazen bir güzel
söz! Ama yazar, akıcı üslubuyla bizi farklı diyarlara taşıyor. “Eğin Güncesi”ne
aldığı şu türküdeki mısralar bizi hem Ahmet Kutsi Tecer’in dünyasına, hem de
Nurettin Topçu’nun hülyasına davet ediyor: “Eğin dedikleri de küçük bir
şehir/Ana ben cahilem çekemem kahır/Yediğim içtiğim ağuyla zehir/Engel ağam,
engel paşam Eğinli misin?/Sılaya dönmeye de yeminli misin?” Sevgi Korkusuz’un Bir Adım Ötesi Gece ile Coğrafyada Grili Savaş kitaplarını
okurken gündeme takılıp kalanların ne büyük defineleri kaçırdıklarını düşündüm.
Keşke merhum Ahmet Kabaklı Hocamızın, vasiyet gibi söylediği son sözlerini
artık kendimize şiar edinsek: “Edebiyata Saygı!” Ve Garip Sağlık’ın Umre Günlüğüm kitabı. Yazarın 1989
senesinde umre ibadeti için yaptığı seyahatte yaşananlar önümüzde. Dinî bir
vazife anlatılırken bunu keyifli bir seyahate dönüştürmenin mükemmel örneğini
veriyor Sağlık. Her yaştan okuyucu, bu eserden istifade edebilir. Aslında bu
kıymetli kitaplardan kısaca bahsederken
hak yediğimi düşünüyorum. Zira her biri müstakil bir yazıyı hak ediyor.
Yazarlarımızın ellerine, kalemlerine, gönüllerine sağlık.
YOLU YAZI KURSU’NDAN GEÇENLER
Yolu
Yazı Editörlük ve Medya Kursu’muzdan geçen ve kitap yayımlayan mezunlarımızdan
bir kısmı: Abdurrahman Türkmen, Ahmet Dağ, Ahmet Gülümseyen, Ayla Yıldırım,
Ayşe Yüksel, Bahattin Ünal, Bekir Tuncer Salihoğlu, Burak Koç, Büşra Ay, Büşra
Cansız, Cumali Sever, Devrim Bal, Dilek Erdem, Ebru Olur, Efecan Karagöl, Emel
Nermin Temel, Ercan Gümüş, Erkan Yılmaz, Esma Erdal, Faruk Gökbulut, Fatma
Ersem Yargıcı, Fatma Özsoy, Fatma Nilüfer Doğan, Ferman Taka, Garip Sağlık,
Halime Erva Kılıç, Hatice Sandıkçı, Hülya Günay, İhsan Koç, İhsan Tarakçı,
İsmail Hakkı Avcı, Mehmet Sait Fidan, Mehmet Şadi Polat, Menekşe Özkaya Tutum,
Merve Kambur, Mikail Türker Bal, Mikail Vural, Mine Köker, Murat Keleş, Mustafa
Sarı, Mustafa Yılmaz, Mücahit Kocabaş, Necla Petek, Nejla Sakarya, Nur Özmel
Akın, Osman Çakmak, Ömer Sait Güler, Saadet Dinç, Sadi Karademir, Sait Aktaş,
Sait Yıldırımer, Semih Çelik, Serdar Üstündağ, Sevgi Korkusuz, Sezayi Tuğla, Şaban
Çetin, Şadiye Kılıç, Şafak Ergun, Şenol
Tombaş, Şule Özkeçeci, Tuba Karabey, Tuğba Çalışkan, Tuğrul Tanser, Uğurcan
Güler, Ümmügülsüm Önder, Yağmur Dinç, Yakup Tutum.