Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
16 Ekim 2022

Yazı hayatının ilk durağı deneme

Ülkemizde yazı macerasına atılanların ilk denedikleri türlerden biri denemedir. Bu türle yola çıkanlar, denemeyi artık bırakmıyor.

Edebiyat türleri arasından galiba en çok sevilenlerden biri ‘deneme’dir. Belki de ön saftadır, birincidir. Zira şiir gibi çetrefilli ve zahmetli değil deneme. Öncelikle kolaylığı, rahatlığı ve sempatisi adından başlıyor. Mütevazı, kalender ve çelebi bir alandan bahsediyoruz. Denersiniz, yazarsınız. Olur veya olmaz. Tevekkülle karşılarsınız. Ama şiir öyle değil! Şiirde bir iddia, öne çıkma ve rüçhaniyet vardır. 15 yıldan beri İstanbul ve çevre illerde “Yazı Editörlük ve Medya Kursu”nu veriyorum. Çeşitli kurumların çatıları altında binden fazla öğrenciye, 43 ders arasında ‘deneme’yi de anlatıyorum. Bakıyorum öğrenciler genellikle bu türü seviyor ve yazıyor. Demek ki insan ruhuna, mizacına, yapısına, tabiatına en uygun yazı şekillerinden biridir deneme. Ötekisi şiir. Ya diğer türler? Haksızlık etmeyelim, onların da yeri, değeri ve taliplisi vardır.

İÇ DÜNYAYA EĞİLMEK

Bir yazarın, herhangi bir konu üzerinde şahsi görüş ve düşüncelerini iddiasız, kesin kurallara varmaksızın anlattığı yazı türüne deneme diyoruz. Denemeye eskiden “kelam denemesi” de denilirdi. Yazar, denemesini yazarken, konu ile ilgili (siyaset, edebiyat, felsefe, bilim, sanat vs.) olan kendi duygu ve düşüncelerini araştırır, bulur; eleştirisini teklifsiz ve samimi bir dille yapar.

Deneme isminden de anlaşılacağı üzere ilmen ispatlanmayan şeyleri düşünce yoluyla yoklamak demektir. Sosyal konular, inançlar, ahlâk, din, aşk, tabiat, ölüm ve benzeri konuların hepsi deneme alanına girer. Deneme yazarı düşündüklerini kendi içine bakarak, iç dünyasına eğilerek ortaya koyar, bu şekilde okuyucuyu da kendi içine bakarak düşünmeye zorlar. Bazı deneme yazarları, sebepleri ve sonuçları bilinen hadiseleri ele alarak onları başka bir görüşle gözden geçirir, düşündüklerini yazar ve okuyucularının önüne çıkarırlar.

Denemenin Batı’daki ve bizdeki tarihine bakmaya gerek yok. Bu konuda ayrıntılı bilgi almak isteyenler, Yazı Masası kitabımızda bunları bulabilir. Yerli ve yabancı iyi deneme yazarlarını ve eserlerini burada bulmak mümkün. Sadece şunu söylemek isterim ki, bizdeki eski ‘sohbet’ yazıları da bir bakıma deneme sayılır. Yapı olarak deneme ile büyük benzerlik arz eder. Bu bakımdan Ahmet Haşim’in ve Ahmet Rasim’in sohbet’lerini de deneme’ye dâhil edebiliriz. Ahmet Rasim’in eserlerinde sohbet türünün çok iyi örneklerini görebiliyoruz. Onun Şehir Mektupları isimli eseri, bu bakımdan büyük önem arz eder. Haşim’in nesirleri de keza çok iyi birer denemedir.

TARİFİ NASILDIR?

Deneme için bugüne kadar pek çok tarif yapılmıştır. En yaygınlarından biri şudur: “Hür bir şekilde seçilen bir konuda gelişen, öğretici ve zihnî yönler içinde biçimlenen, genellikle orta uzunlukta bir yazı.” Denemeye has tek bir yol yoktur kuşkusuz. Ölüm, hayat, tabiat, yaşama sevinci, sevgi, dostluk, arkadaşlık, kıskançlık, sadakat, vefa, hürriyet, esaret, inanç, hayvan sevgisi, bitki merakı, çiçek düşkünlüğü de denemenin alanına rahatlıkla girer. Başka konular da… Mesela ilkbahar, yağmur, kış, hüzün, yaz, acı vs. Deneme, okuyuculara hoşça vakit geçirdiği gibi bir takım gerçekleri de öğretebilir. Ne var ki, okuyucu, bunun farkına varmayabilir. Çünkü asık suratlı, güç okunan, zor hazmedilen bir yazı türü değildir deneme.

SÜTTEKİ YAĞ GİBİ

Ahmet Hamdi Tanpınar, “Edebiyatta fikir sütteki yağ gibi olmalıdır.” der. Sütte yağ var, ama görünmez. Başka edebiyatçılar da buna, “meyvedeki vitamin gibi” benzetmesini yapmışlardır. Her meyvenin vitamini vardır ama biz göremeyiz. Denemede düşünce de, aynen böyle olmalıdır. Sütteki yağ, meyvedeki vitamin gibi biraz sırlı! Velhâsıl-ı kelam, deneme bir sohbet edasında ve muhabbet tadında olmalıdır. Bu türü seçenlerin sürekli telkinde bulunmaktan kaçınması, öğütlerden beri durması ve daha çok hasbi olmayı tercih etmesi gerek. Bir bakıma kendi kendisiyle sohbet etmeli denemeci. Hayallerini yazıp kenara çekilmeli. Denemenin tarifi ve tarihçesiyle uğraşırsak günümüze gelemeyiz. Öyleyse bugünkü hâline bakalım. Dün olduğu gibi bugün de deneme yazılıyor mu, kimler bu sahada dolaşıyor?

RESİM YAZILARI

Nahid Sırrı Örik Cumhuriyet devri yazarlarındandır. En çok bilinen eserleri arasında Sultan Hamid Düşerken ile Kıskanmak gelir. Deneme, inceleme tarzında da pek çok yazı kaleme almıştır. Daha ziyade gazete ve mecmualarda yayımlanan bu metinlerde kültürün ve sanatın birçok konusu ele alınmıştır. Sinema, tiyatro, resim, edebiyat, şehir tarihi vd. konular bu yazıların muhtevasına yön vermiştir. Yazarın denemelerinden oluşan Resim Yazıları, 1928-1952 yılları arasında kaleme alınan yazılardan meydana gelen bir kitap. Dönemin resim anlayışı, sanata toplumdaki bakış, belli başlı ressamlar ve eserleri, açılan sergiler, müzeler ve müzecilik tarihi hakkındaki değerlendirmeler, büyük bir zevk ve ciddi bir merak ile okunuyor.

KURMACA DÜNYA İÇİNDE

Prof. Dr. Turan Karataş iyi bir akademisyen olduğu kadar titiz bir yazardır da. Edebiyat dünyasında farklı konularda kaleme aldığı yazılara sıklıkla rastlarız. Yeni çıkan ve otuz yıla yaklaşan zaman içinde yayımlanan yazıları, Kurmaca Dünya İçinde adıyla bir kitap olarak okurun önüne çıktı. Yazar, ön söz’de kitabın serencamını anlatıyor. Baştaki ‘Genel Bakışlar’da bazı temel konular hakkında kaleme alınan metinlerle karşılaşıyoruz. İlki “Nasıl Roman İsterim?” Diğer üç yazı da benzer havada. ‘İnceleme-Araştırma’ başlığı altında toplanan yazılarda ise daha ziyade Türk edebiyatının belli başlı bazı isimleri ve eserleri üzerinde duruluyor. Bu edipler arasında Refik Halit Karay, Sait Faik Abasıyanık, Mithat Cemal Kuntay, Necip Fazıl Kısakürek, Peyami Safa, Kemalettin Tuğcu, Tarık Buğra ve Mustafa Kutlu da var. ‘Tenkit/Tahlil’ adı üstünde daha çok edebî incelemelerden meydana geliyor. Son bölümün ilk yazısı, “Ömer Seyfettin’i Yeniden Okumak” başlığını taşıyor. Yazar, samimi bir eda ile kaleme aldığı bu denemelerde duygu ve düşüncelerini olduğu gibi okurun önüne çıkarıyor. Az çok edebiyatla uğraşanların, mutlaka kendilerinden ve yazı serüvenlerinden kesinlikle benzer izler çıkaracakları bir eser.

ÖZLENEN ŞEHİRLER

Benim yazı öğrencilerime gezi edebiyatını anlatırken söylediğim bir söz vardır: ‘Seyahatin zekâtı’. Gezip dolaşmış, memleketine gidip dönmüş olan genç kalemlere soruyorum: “Seyahatinin zekâtını verdin mi?” İlk başta anlamayınca da izah ediyorum: “Her şeyin zekâtı olduğu gibi gezmenin de zekâtı, gezilen görülen yerleri yazmak, anlatmaktır.” Prof. Dr. Mustafa İsen, hem gezen, hem okuyan, hem de yolculuk esnasında tanık olduğu önemli bilgileri, intibaları ve hatıraları okuyucularıyla cömertçe paylaşan bir kalem erbabıdır. Yeni çıkan Özlenen Şehirler bu anlamda iyi bir kaynak. Adapazarı’ndan başlayarak yurt içinde ve dışında dolaştığı şehirlerin bir kısmını bu kitabında anlatan Hoca, bir kültür tarihçisi olarak tarihî ve kültürel derinliği olan, geçmişten günümüze güzellikleri taşıyan özge şehirleri anlatıyor. İnsanoğlunun bu şehirlerde bıraktığı derin izlere dikkat çekiyor. Geçmişten günümüze, muhtelif medeniyetlerin inşa edip insanlara hediye olarak bıraktığı şehirlerin portresini çıkarıyor. Şehirleri ve gezmeyi sevenlerin masalarından eksik etmeyecekleri bir kitaptır Özlenen Şehirler. Bu üç eser de Muhit Kitap’tan çıktı.

HAYAT YOLUNDA

Günümüzün iyi şairlerinden Bestami Yazgan’ın yeni nesir kitabı: Hayat Yolunda İnsan Kalmak. Bestami Hoca sevilen bir edip. Bu mübarek toprakların sesi olmaya devam ediyor. Hocanın nesri, şiirinin ruh ikizi. Bir örneğini görelim: “Günü güne ekleyelim, zamanı çiçekleyelim. Dua, ümit, ve gayretle güzel günler bekleyelim. Zulmün ateşi sönsün, mazlumun âhı dinsin, gönüller Hakk’a dönsün. Hak güneşi doğanda, karanlığı boğanda huzura ulaşalım; şu güzelim dünyada kol kola dolaşalım.” (Nar Yayınları)

Cüneyd Suavi, okunan bir yazar. İmdat Âşık Oldum! kitabında bizim insanlarımızın hikâyelerini anlatıyor. Ruh dünyamızdan çektiği bazı fotoğrafları okuyucuyla paylaşıyor. Kitap 11. baskıya ulaşmış. (Folıant Basım Yayın) Sahipsiz Güzel, Ahmet Edip Başaran’ın eseri. Arka kapak yazısına bakalım: “Tasavvuf hayattan bir kaçış değil bizatihi hayata bir müdahale, çıplak sinir uçlarıyla hayatın kalbine dokunmaktır.” Kitaptaki denemeler, bu manevi yolda tutulan notlardan oluşuyor. (Muhit Kitap) Başka deneme kitapları yok mu? Var elbette. Haydi üç kitabın adını ve yazarını söyleyeyim: Cennette Bir Gün (Senai Demirci, Muhit Kitap), De Ayrı (Ayhan Korkmaz, Alfa Basım Yayım), Kahramanı Beklerken (Murat Erol, Muhit)