Yazı hayatının ilk durağı deneme
Ülkemizde
yazı macerasına atılanların ilk denedikleri türlerden biri denemedir. Bu türle
yola çıkanlar, denemeyi artık bırakmıyor.
Edebiyat türleri
arasından galiba en çok sevilenlerden biri ‘deneme’dir. Belki de ön saftadır, birincidir.
Zira şiir gibi çetrefilli ve zahmetli değil deneme. Öncelikle kolaylığı,
rahatlığı ve sempatisi adından başlıyor. Mütevazı, kalender ve çelebi bir alandan
bahsediyoruz. Denersiniz, yazarsınız. Olur veya olmaz. Tevekkülle
karşılarsınız. Ama şiir öyle değil! Şiirde bir iddia, öne çıkma ve rüçhaniyet
vardır. 15 yıldan beri İstanbul ve çevre illerde “Yazı Editörlük ve Medya
Kursu”nu veriyorum. Çeşitli kurumların çatıları altında binden fazla öğrenciye,
43 ders arasında ‘deneme’yi de anlatıyorum. Bakıyorum öğrenciler genellikle bu
türü seviyor ve yazıyor. Demek ki insan ruhuna, mizacına, yapısına, tabiatına
en uygun yazı şekillerinden biridir deneme. Ötekisi şiir. Ya diğer türler? Haksızlık
etmeyelim, onların da yeri, değeri ve taliplisi vardır.
İÇ DÜNYAYA EĞİLMEK
Bir yazarın, herhangi bir
konu üzerinde şahsi görüş ve düşüncelerini iddiasız, kesin kurallara
varmaksızın anlattığı yazı türüne deneme diyoruz. Denemeye eskiden “kelam
denemesi” de denilirdi. Yazar, denemesini yazarken, konu ile ilgili (siyaset,
edebiyat, felsefe, bilim, sanat vs.) olan kendi duygu ve düşüncelerini
araştırır, bulur; eleştirisini teklifsiz ve samimi bir dille yapar.
Deneme isminden de
anlaşılacağı üzere ilmen ispatlanmayan şeyleri düşünce yoluyla yoklamak
demektir. Sosyal konular, inançlar, ahlâk, din, aşk, tabiat, ölüm ve benzeri
konuların hepsi deneme alanına girer. Deneme yazarı düşündüklerini kendi içine
bakarak, iç dünyasına eğilerek ortaya koyar, bu şekilde okuyucuyu da kendi
içine bakarak düşünmeye zorlar. Bazı deneme yazarları, sebepleri ve sonuçları
bilinen hadiseleri ele alarak onları başka bir görüşle gözden geçirir,
düşündüklerini yazar ve okuyucularının önüne çıkarırlar.
Denemenin Batı’daki ve
bizdeki tarihine bakmaya gerek yok. Bu konuda ayrıntılı bilgi almak isteyenler,
Yazı Masası kitabımızda bunları
bulabilir. Yerli ve yabancı iyi deneme yazarlarını ve eserlerini burada bulmak
mümkün. Sadece şunu söylemek isterim ki, bizdeki eski ‘sohbet’ yazıları da bir
bakıma deneme sayılır. Yapı olarak deneme ile büyük benzerlik arz eder. Bu
bakımdan Ahmet Haşim’in ve Ahmet Rasim’in sohbet’lerini de deneme’ye dâhil
edebiliriz. Ahmet Rasim’in eserlerinde sohbet türünün çok iyi örneklerini
görebiliyoruz. Onun Şehir Mektupları
isimli eseri, bu bakımdan büyük önem arz eder. Haşim’in nesirleri de keza çok
iyi birer denemedir.
TARİFİ NASILDIR?
Deneme için bugüne kadar
pek çok tarif yapılmıştır. En yaygınlarından biri şudur: “Hür bir şekilde
seçilen bir konuda gelişen, öğretici ve zihnî yönler içinde biçimlenen,
genellikle orta uzunlukta bir yazı.” Denemeye has tek bir yol yoktur kuşkusuz.
Ölüm, hayat, tabiat, yaşama sevinci, sevgi, dostluk, arkadaşlık, kıskançlık,
sadakat, vefa, hürriyet, esaret, inanç, hayvan sevgisi, bitki merakı, çiçek
düşkünlüğü de denemenin alanına rahatlıkla girer. Başka konular da… Mesela
ilkbahar, yağmur, kış, hüzün, yaz, acı vs. Deneme, okuyuculara hoşça vakit
geçirdiği gibi bir takım gerçekleri de öğretebilir. Ne var ki, okuyucu, bunun
farkına varmayabilir. Çünkü asık suratlı, güç okunan, zor hazmedilen bir yazı
türü değildir deneme.
SÜTTEKİ YAĞ GİBİ
Ahmet Hamdi Tanpınar,
“Edebiyatta fikir sütteki yağ gibi olmalıdır.” der. Sütte yağ var, ama
görünmez. Başka edebiyatçılar da buna, “meyvedeki vitamin gibi” benzetmesini
yapmışlardır. Her meyvenin vitamini vardır ama biz göremeyiz. Denemede düşünce
de, aynen böyle olmalıdır. Sütteki yağ, meyvedeki vitamin gibi biraz sırlı! Velhâsıl-ı kelam, deneme bir sohbet edasında
ve muhabbet tadında olmalıdır. Bu türü seçenlerin sürekli telkinde bulunmaktan
kaçınması, öğütlerden beri durması ve daha çok hasbi olmayı tercih etmesi
gerek. Bir bakıma kendi kendisiyle sohbet etmeli denemeci. Hayallerini yazıp
kenara çekilmeli. Denemenin tarifi ve tarihçesiyle uğraşırsak günümüze gelemeyiz.
Öyleyse bugünkü hâline bakalım. Dün olduğu gibi bugün de deneme yazılıyor mu,
kimler bu sahada dolaşıyor?
RESİM
YAZILARI
Nahid Sırrı Örik
Cumhuriyet devri yazarlarındandır. En çok bilinen eserleri arasında Sultan Hamid Düşerken ile Kıskanmak gelir. Deneme, inceleme
tarzında da pek çok yazı kaleme almıştır. Daha ziyade gazete ve mecmualarda
yayımlanan bu metinlerde kültürün ve sanatın birçok konusu ele alınmıştır.
Sinema, tiyatro, resim, edebiyat, şehir tarihi vd. konular bu yazıların
muhtevasına yön vermiştir. Yazarın denemelerinden oluşan Resim Yazıları, 1928-1952 yılları arasında kaleme alınan yazılardan
meydana gelen bir kitap. Dönemin resim anlayışı, sanata toplumdaki bakış, belli
başlı ressamlar ve eserleri, açılan sergiler, müzeler ve müzecilik tarihi
hakkındaki değerlendirmeler, büyük bir zevk ve ciddi bir merak ile okunuyor.
KURMACA DÜNYA İÇİNDE
Prof. Dr. Turan Karataş
iyi bir akademisyen olduğu kadar titiz bir yazardır da. Edebiyat dünyasında farklı
konularda kaleme aldığı yazılara sıklıkla rastlarız. Yeni çıkan ve otuz yıla
yaklaşan zaman içinde yayımlanan yazıları, Kurmaca
Dünya İçinde adıyla bir kitap olarak okurun önüne çıktı. Yazar, ön söz’de
kitabın serencamını anlatıyor. Baştaki ‘Genel Bakışlar’da bazı temel konular
hakkında kaleme alınan metinlerle karşılaşıyoruz. İlki “Nasıl Roman İsterim?”
Diğer üç yazı da benzer havada. ‘İnceleme-Araştırma’ başlığı altında toplanan
yazılarda ise daha ziyade Türk edebiyatının belli başlı bazı isimleri ve
eserleri üzerinde duruluyor. Bu edipler arasında Refik Halit Karay, Sait Faik
Abasıyanık, Mithat Cemal Kuntay, Necip Fazıl Kısakürek, Peyami Safa, Kemalettin
Tuğcu, Tarık Buğra ve Mustafa Kutlu da var. ‘Tenkit/Tahlil’ adı üstünde daha çok
edebî incelemelerden meydana geliyor. Son bölümün ilk yazısı, “Ömer Seyfettin’i
Yeniden Okumak” başlığını taşıyor. Yazar, samimi bir eda ile kaleme aldığı bu
denemelerde duygu ve düşüncelerini olduğu gibi okurun önüne çıkarıyor. Az çok
edebiyatla uğraşanların, mutlaka kendilerinden ve yazı serüvenlerinden kesinlikle
benzer izler çıkaracakları bir eser.
ÖZLENEN ŞEHİRLER
Benim yazı öğrencilerime
gezi edebiyatını anlatırken söylediğim bir söz vardır: ‘Seyahatin zekâtı’.
Gezip dolaşmış, memleketine gidip dönmüş olan genç kalemlere soruyorum:
“Seyahatinin zekâtını verdin mi?” İlk başta anlamayınca da izah ediyorum: “Her
şeyin zekâtı olduğu gibi gezmenin de zekâtı, gezilen görülen yerleri yazmak,
anlatmaktır.” Prof. Dr. Mustafa İsen, hem gezen, hem okuyan, hem de yolculuk
esnasında tanık olduğu önemli bilgileri, intibaları ve hatıraları
okuyucularıyla cömertçe paylaşan bir kalem erbabıdır. Yeni çıkan Özlenen Şehirler bu anlamda iyi bir kaynak. Adapazarı’ndan başlayarak yurt
içinde ve dışında dolaştığı şehirlerin bir kısmını bu kitabında anlatan Hoca, bir
kültür tarihçisi olarak tarihî ve kültürel derinliği olan, geçmişten günümüze
güzellikleri taşıyan özge şehirleri anlatıyor. İnsanoğlunun bu şehirlerde
bıraktığı derin izlere dikkat çekiyor. Geçmişten günümüze, muhtelif
medeniyetlerin inşa edip insanlara hediye olarak bıraktığı şehirlerin
portresini çıkarıyor. Şehirleri ve gezmeyi sevenlerin masalarından eksik
etmeyecekleri bir kitaptır Özlenen
Şehirler. Bu üç eser de Muhit Kitap’tan çıktı.
HAYAT YOLUNDA
Günümüzün iyi
şairlerinden Bestami Yazgan’ın yeni nesir kitabı: Hayat Yolunda İnsan Kalmak. Bestami Hoca sevilen bir edip. Bu mübarek toprakların sesi
olmaya devam ediyor. Hocanın nesri, şiirinin ruh ikizi. Bir örneğini görelim:
“Günü güne ekleyelim, zamanı çiçekleyelim. Dua, ümit, ve gayretle güzel günler
bekleyelim. Zulmün ateşi sönsün, mazlumun âhı dinsin, gönüller Hakk’a dönsün.
Hak güneşi doğanda, karanlığı boğanda huzura ulaşalım; şu güzelim dünyada kol
kola dolaşalım.” (Nar Yayınları)
Cüneyd Suavi, okunan bir
yazar. İmdat Âşık Oldum! kitabında bizim
insanlarımızın hikâyelerini anlatıyor. Ruh dünyamızdan çektiği bazı
fotoğrafları okuyucuyla paylaşıyor. Kitap 11. baskıya ulaşmış. (Folıant Basım
Yayın) Sahipsiz Güzel, Ahmet Edip
Başaran’ın eseri. Arka kapak yazısına bakalım: “Tasavvuf hayattan bir kaçış
değil bizatihi hayata bir müdahale, çıplak sinir uçlarıyla hayatın kalbine
dokunmaktır.” Kitaptaki denemeler, bu manevi yolda tutulan notlardan oluşuyor.
(Muhit Kitap) Başka deneme kitapları yok mu? Var elbette. Haydi üç kitabın
adını ve yazarını söyleyeyim: Cennette
Bir Gün (Senai Demirci, Muhit Kitap), De Ayrı (Ayhan Korkmaz, Alfa Basım Yayım), Kahramanı Beklerken (Murat Erol, Muhit)