Dolar (USD)
34.53
Euro (EUR)
36.16
Gram Altın
2981.69
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
18 May 2022

Yazboz politikası olmasın

Türkiye Modeli’nin temel dayanağını ihracat odaklı büyüme olarak açıklayan Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati’nin ve bu hedeflemeye yakınsayan politikalar iledestek veren Merkez Bankası’nın duruşuyla kur krizinden bu yana altı aylık bir süreci bitirdik.

İlk çıktılara göre enflasyon artışının devam ettiği görülürken ithalat odaklı büyümeye alternatif olacak bazı sektörlerde hızlanan bir yerlileşme olduğunu tablolara yansıdı.

İhracat odaklı büyüme uzun soluklu bir iş...

Bunu sağlayacak teknik alt yapıyı kurmak vakit ister.

Gelin birlikte bilanço cetvelini çizerek duruma bir bakalım.

Makroekonomik gelişmelere istinaden kırılma yaşanan tedarik zinciri ile Avrupa ve ABD’de bazı mallara ulaşım sıkıntısının yaşandığı iki yıllık bir süreci hep birlikte gözlemledik.

Alım gücü yüksek Batılı ülkelerin, bazı malları tedarik edemediği bir durum ortaya çıktı.

Bu da tedarik zincirinin öneminin farkına varılması sonucunu beraberinde getirdi.

Çin, üretim araçlarındaki aksamalar dışında ulaşıma bağlı olarak ortaya çıkan bu sorunu çözebilmek için Süveyş Kanalı üzerinden 34 gün olan gemi ile mal tedarik süresini, küresel ısınmanın getirdiği konforla Kuzey Buz Denizi’ne taşıyarak (acınacak halimize seviniyoruz) 11 gün azaltıp 23 güne indirmeyi hedefliyor.

Şu an yoğun olarak kullanılmasa da yakında iyiden iyiye bir ticaret güzergahı olması beklenen Kuzey Buz Denizine alternatif "en hızlı ve ucuz" yol ise Kuşak Yol Girişimi ile Orta Koridor’da kurulan tren ağlarının getirdiği demiryolu nakliyeciliğidir.

Tam tamına 18 günde İngiltere’ye varan ulaşım koridoru alternatif tedarik güzergahı olmaya devam ediyor.

Süveyş Kanalı çıkışı sonrasındaki Avrupa kapısı sayılan Pire limanının Yunanistan tarafından Çin’e satılması Çin'in Avrupa'ya ulaşan tüm koridorları tutmaya çalıştığının göstergesi...

Bunu yapmasının sebebi ise çok basit:

Kendisine alternatif olabilecek bir üretim gücünün ortaya çıkması durumunda nakliye tekeli ile kurulan yeni ekonomik düzenden pay almaya devam etmek ve ticaret üzerinden kurgulamaya çalıştığını politik gücünü pekiştirmek...

Ucuz üretimi nitelikli bir iç ekonomiye dönüştürme amacına odaklanan Çin’in dünyanın alternatif ucuz işgücü olabilecek ülkelere komşu olması bölgesindeki ülkelerle rekabetçi politikalara girmek yerine daha ucuza üretmek isteyen ülkelere "koridor sunması politikasına" evrildi.

Asya Pasifik Ticaret Anlaşması (RCEP) ile birlikte harici olarak Çin'in ekonomik taşımacılık koridorlarındaki ofansif pozisyon alma yaklaşımı bunu gösteriyor.

Türkiye’nin yalnızca üç günde kıta Avrupa'sında her yere ulaşabilmesinin getirdiği jeopolitik avantajı heba etmek istemeyen zihinlerin "Çin'in büyük planlarına" alternatif olma yaklaşımı "cesur ama zor" bir hedef...

Üretim için sorunsuz bir proses ortaya koyan Çin’e olan talepte bir azalma yok.

Tedarik zinciri sorununu aşmak isteyen Avrupalıların alternatif üretimlere kapı aralama isteğini sağır sultan bile duydu.

Yakın zamanda Gümrük Birliği'nde yeni bir reformun gündeme gelmesi bekleniyor.

Avrupa Birliği içinde kurulan ekonominin yine içerideki paydaşlara kanalize edilmesi önceliğinden pay almak isteyen Türkiye’nin rekabetçi kur uygulamasına yönelmesi pazardan pay alma istediğinin bir sonucuydu.

Ama geldiğimiz nokta itibarıyla teknik dönüşümü sağlayacak yeterli vaktin olmaması Türkiye’nin kısa zamanda cari fazla verme umutlarını suya düşürdü.

Çünkü cari fazla vermek için önce üretim araçlarını geliştirmek ve potansiyel üretim gücünü maksimuma yaklaştırmak gerekiyor.

Teknik ve bilim alanlarında birçok yeni çalışmanın devam ettiği ülkemizde girişimcilik ekosistemindeki sorunların çözülememiş olması makine teçhizat ekonomisinde büyük ölçekte hâlâ dışarıya bağımlı kalınmasına neden oluyor.

Geçtiğimiz altı ayda, önceki seneye göre daha fazla cari açık verilmesinin altında yatan enerji dışındaki en büyük sebep; üretimi artıracak makineleşme ithalatına ağırlık verilmesiydi.

Öngörülemeyen durumlara istinaden geliştirilen hızlı politikalar, devletin "imrenilecek karar mekanizmasını" gösterse de alınan kararlar sonrasında belirecek çıktılardaki negatifliklerin hesaba katılmaması can sıkıcı bir hal alıyor.

İşgücü artışına rağmen, insanların geçinemeyecekleri maaşlara çalışmak yerine, sosyal yardımlara güvenerek evinde oturmayı tercih ettiği bir düzen ile birlikte; nitelikli işgücünün kaybolan alım gücüne alternatif arayışı sonucu ülkeyi terk etmeye başlaması bambaşka sosyolojik sorunlara sebebiyet verebilir.

Sahadaki insanlarla temaslarım bana gösteriyor ki; sosyal sorunları aşacak reel çözümlere yönelik taleplerde ortaya çıkan "ortaklaşma" durumu, yakın zamanda gayrı siyasi yönetim taleplerini artıracak bir tablo dönüşebilir.

Ülkedeki makro dengeleri toparlarken sosyal dokudaki mikro yaklaşımların iyi analiz edilememesi Türkiye için yeni bir yaz boz politikasının daha sonunu getirebilir.