Yazarlar Günüymüş
Dünya yazarlar günüymüş.
Yazarların günü niçin olur ki? Yazar dediğin dertli adamdır, dertli insandır.
Yazmasaydım ölürdüm, diyen cinstendir yazarlar… Yazdıklarından ötürü
ötekilenen, cezalara çarptırılan, sürgüne gönderilen yazarları biliyoruz. Daha
büyük zulümlerle karşılaşan yazarları da biliyoruz. Kalemin dimağı bozulmasın
niyetiyle sözü burada kesiyoruz.
Bundan birkaç yıl önce
yine aynı köşede bir çağrıda bulunmuştum. Neden Yazarlar Günü yok diye. Anneler
günü var da babalar günü var da aklına gelebilecek bütün günler var da niye
yazarlar günü yok, diye yazmıştım o zamanlar… Bu çağrıma Esenler Belediyesi
Kültür Müdürlüğü kulak vermiş ve günü olmayan yazarlar için bir gün
belirlemiş.
1 Kasım Dünya Yazarlar
günü…
Dünya yazarlar günü böylece
1 Kasım'da kutlanır olmuş,
Sene 2022.
Bir müddet sonra
kargodan bana bir paket geldi. Paketi açtım. Esenler Belediyesi Kültür
Müdürlüğü yazıyor. Tahmin ettim. Esenler Belediyesi neden yazarlar günü yok
yazımdan dolayı fakiri de unutmamış. Çam sakızı çoban armağanı bir hediye ile
birlikte belediye Başkanı Tevfik Göksu'nun yazarlara hitâben bir mektubunu da
göndermişler. Alicenaplığından ötürü Tevfik Başkana ve Kültür Müdürü Hüseyin
Cerrahoğlu Beye teşekkür ediyoruz.
Dünya yazarlar günü
benim nazarımda böyle kutlanmaya başlandı. Doğrusunu isterseniz Yazarlar günü
olsun istemezdim. Hatta o yazımda şöyle demiştim.
“Şimdi işgal edilmemiş
bir gün arıyorum.
Yazarlar için.
Durun durun
Bekir Urfalı’nın teklifi
uyar mı acaba
“29 Şubat olsun Yazarlar
Günü”
Kimseler daha
kirletmeden bugünü,
Alın diyordu üstad, alın
erkenden.
Bilmem 28 Şubat soğuğu
yemişim ben
Kalır mıyım 29 Şubat’a?
Ya da dört yıl bekler
miyim daha?”
Biraz şiirimsi
olduğundan dolayı cümleleri alt alta aldığım doğrudur.
Yazarlar, her gün değil
de dört yılda bir hatırlansın istemiştim. Bir arkadaşım 29 Şubatı kimsenin
istemediğini, atıl olan bugünün Yazarlar Gününe yakışacağını teklif edince ben
de sıcak bakmıştım doğrusu.
Bana soracak
olursanız 29 Şubatın olması daha efdaldi. Ama 1 Kasım Dünya Yazarlar Günü olsun
diyenlere sesimizi çıkarmıyoruz. Çünkü yazarların da bu ülkede
işçiler gibi mimli bir
tarafı var. Bir yere yazar geldi mi herkes kendi vechesinde huylanır, düşünür, kaygılanır,
tedirgin olur. Acaba bu yazar niye geldi, diye bir korku sarmalına hapsolur
oradakiler. Yazar ise suskunluk sarmalındadır. Düşünür, gözlemler, eline kalemi
alır,fotoğraf çeker. Gah müfettiş, gah polis gah bekçi hüviyetindedir o mekanda.
Burada yazarların günü
ile işçilerin gününün birbirine benzeşen yanlarına vurgu yapalım.1 Mayıs İşçi
günü-bayramı denildi mi bütün alışveriş merkezleri, resmi daireler hatta diğer mekânlar
bir koruma kalkanına bürünür. İşçilere bir tek meydanlar terk edilir. “Biz oradayız,
haklarımız için meydanlardayız.” diyerek meydanlardan ayrılıyorlardı.
Korkarım yazarlar günü
de işçiler günü gibi olur. Bir konferans, bir tören, bir şölen ve ben yazarsam
iyi yazarım abi sloganlarıyla bitirilir. Her ne kadar çoğu çevreler kalem ehli
yazarla kalemini menfaatine dönüştüren, köşeyi dönen yazarı bir kefeye koysa da
bizim burada yazdıklarımız kalem ehli yazara matuftur.
Yazarın derdi olur,
derdi olan yazar olur. Tıpkı davası olan adamın dava sahibi olduğu gibi.