Yazar kime yazar
Niye buradayız?
Eyleyişlerimizin amacı nedir? Hayatımıza yön veren kimdir? Kimin için yaşar,
nefes alır, durup dinlenmeksizin çalışırız? Gök neden orada durmaktadır?
Yıldızlar kimin için konmuştur oraya? Dünya kimden dolayı dönmektedir? Baharda
çiçekler kimin için açar, yağmur kimden dolayı yağar, sokaklar kimin için
ıslanır, rüzgar kimin için eser? Kış tohumu kimin için çatlatır, bahar kimin
için yaza yürür, meyveler kimin için olgunlaşır, yazın güze söylediğini ilkin
kim duyar? Bir yürüyüşe çıkarız örneğin. Kimin için? Pencerenin gerisinde
yağmuru seyreder, ceketimizi sırtımıza geçirip sokak sokak yürürüz. Kim
demiştir bize yağmura bak, sokakta yürü diye? Akıllı taraflarımız çoktur ama
bazı bazı küçük delilikler yaparız. Bir işi ansızın bırakır, bir şehri
birdenbire terk eder, bir düşünceden diğerine ışık hızıyla geçeriz. Kim vardır
gerisinde? Kararlar alır, uygular, üzülürüz. Kimin için? Kararlar alır,
uygular, kazanır, seviniriz. Kimden dolayı? Eyleyişlerimizin gerisinde kim
vardır? Kim yönlendirmektedir duygularımızı, düşüncelerimizi, hayallerimizi?
Hayal kırıklıklarımıza kim ilkin üzülmektedir?
Bazen de
hayallere dalıp gideriz. Giden kimdir? Bazen de uçmasınlar, kaçmasınlar,
dağılmasınlar, unutulmasınlar diye bir yere not ederiz bu hayalleri. Kime
saklarız bunları, kimin için saklarız? En çok kendi yüzüne bakmayı, en çok
kendini aynada görmeyi istemez mi insan? En çok kendini sevmez, yolculuğa en
çok kendini çıkarmaz mı? Hangi kötü haber kendimizle ilgili olandan daha
üzücüdür? Bizimle ilgili hangi iyi habere bizden daha çok sevinen çıkar? Bir
yerimiz ağrırken en çok acı çeken kimdir? Halledemediğimiz, altında kaldığımız,
hiçbir zaman da halledemeyeceğimizi düşündüğümüz bir sorunla boğuşurken altta
kalan kimdir?
Sevdiğimiz
insanları kimden dolayı yakınımızda tutar, sevmediklerimize kimin için uzak
dururuz? Tercihler kimin için yapılır? Sapaklar kimin için geçilir? Kimin için
yaşanır hayat?
Bütün
eyleyişlerimizde olduğu gibi bütün yazılarımız da öncelikle kendimiz içindir.
Her yazar, daha ilk cümlede herkesten önce kendisini bulur karşısında. Yazı iki
kişilik bir yolculuksa eğer, yazılan anlatmayı olduğu kadar okunmayı da talep
ediyorsa hiç şüphe etme, öteki kişi yine sensin. Yazı aynan senin, aynadaki
aksin. Yazıyorsun, çünkü kendine yakın olmak istiyorsun. Yazıyorsun çünkü hala
keşfedilmemiş yerlerin var. Yazıyorsun çünkü kaçman gerek, sığınman gerek
kötülüklerin, kabalıkların henüz gidemediği, giremediği yerlere. Yazıyorsun
çünkü daha görülmemiş beldeler, üzeri açılmamış gizemler, ayak basılmayan
çimenler, topraklar, üzerine çıkılmamış dağlar var. Yazıyorsun, çünkü
yaşıyorsun, ölmedin sen. Yazıyorsun çünkü ölümü geciktirmek istiyorsun, kendi
ölümünü öncelikle. Yazıyla yazgı arasındaki ilişki bu. Sen yazdıkça yazgı akıp
durur mekanın kurumuş damarlarına ve sen, öncelikle sen, buradayım dersin,
ölmedim daha.
İnsan önce
kendisi için yaşar, önce kendisi için yazar, önce kendisi okur yazdıklarını.
Baktığımız yeri bizden önce gören var mıdır? Dokunduğumuz ateşe bizden önce
yanan, göğsümüze çarpan yele bizden önce burun akıtan? Ayak izimizin olmadığı
yerden bize ne? Gözlerimizden içeri girmeyen buluttan, nefesimizle buluşmayan
iğdeden, akasyadan bize ne? Ayak basmadığımız topraklar varmış, pöh… Orada,
bulundukları yerde, bizden habersiz yaşayan, ölecek olanlar hayallerimizden yol
bulup kelimelerimize ışık veremeyeceğine göre, burada bulunanlara
kelimelerimizi kimin için sevdirmeye çalışıyoruz? Kalbimize girmeyeni sevmiş
olur muyuz? Kalbimize girenleri kalbimizin köşesine oturtan cümleler ya kimin
için kurulur öncelikle? “Seni seviyorum.” cümlesindeki “m” olmasa o cümle niye
kurulsun ki? Benim olmadığım bir dünyanın güneşinden bana ne?
Bütün hayallerimi
kendim için kurdum. Bütün kitaplarımı kendim için yazdım. Bütün şiirlerim
kendime, bütün hikayelerimde ben varım, her romanımda üzülen, ağlayan, kalbi
yırtılırcasına sevinen benim. Bu yazının gerisinde ben varım, ilk okuyucusu
benim. Siz sonradan gelenlersiniz. Okuyucu, ikinci değil üçüncü kişidir.
Anlatırken anlayan benim çünkü. Eksik anlatıldığında tamamlayan, yanlış
anlatıldığında düzelten, fazlalık olduğunda kırpan benim. Bitirdiğim hiçbir
metni benden önce okuyan yoktur. Daha yazarken okumuş olmak diye bir şey var.
Sonradan gelir metin bittikten sonra okuyanlar.
Bununla
birlikte, ben göğe bakarken göğün de bana baktığını hissederim. Bir ormana
yürürken, onun da bana doğru geldiğini, bir çiçeği severken onun da bana
gülümsediğini görürüm. İçimde benim olmayan ama beni gören, benden olmayan ama
bana yakın bir şeyler, birileri var. Ve ondan dolayı da yazarım. O adamın
hikayesi yazılmadan eksik kalırım. O şehir betimlenmeden keyfim yerine gelmez.
O kadına şiir yazılmalı, o tarihe not düşülmelidir. Ve yazdıklarımı okuyan,
okumaya başladığı anda benimledir. Okumadığı, okumaya başlamadığı sürece, yok.