Yayıncılıkta yarım asırlık marka: Boğaziçi
Türkiye’de 50 yıldan beri kültür dünyamıza hizmet eden Boğaziçi Yayınları’nın Yöneticisi Gazi Altun’la, yayınevini ve yayıncılığı konuştuk.
Türkiye’de yayıncılık tarihinde yarım asrı doldurmuş
yayınevlerinin sayısı çok fazla değildir. Bugün o başarıyı gösterebilmiş nadir
yayınevlerimizden biri de Boğaziçi Yayınları’dır. Yayınevi, 1980’li yıllarda
çalıştığım işyerine çok yakındı ve Cağaloğlu’nda Kâzım İsmail Gürkan Caddesi
üzerindeki Ortaklar Han’daydı. Oraya Gürbüz Azak ağabeyi ziyarete giderdim. Türk Tiyatrosu kitabının yazarı merhum
Hilmi Kurtuluş da orada çalışıyordu. Yayınevinin yöneticisi ise rahmetli Altan
Deliorman’dı. Sonra yayınevinin başına, Bâbıâli’deki ilk ustam Ergun Göze geldi.
Ziyaretlerim artarak devam etti. O gidişlerim esnasında çok değerli insanlarla
tanışmak nasip oldu. Ergun Beyin ebedî âleme göç etmesinden sonra Boğaziçi
Yayınları’nın Genel Yayın Yönetmenliği’ne Gazi Altun getirildi. 1973’te kurulan
ve bu yıl 50. Yılını kutlayan Boğaziçi Yayınları’nın 100. Yıla ulaşması da en
büyük dileğim. Gazi Altun Bey’le, Boğaziçi Yayınları, yayın dünyası ve meseleleri
hakkında bu mülakat gerçekleştirdik.
Boğaziçi
Yayınları bu sene “50. Yılı”nı kutluyor. Türkiye’de bir yayınevi için güzel ve
anlamlı bir yıldönümü. Yarım asırlık kültür faaliyetleriyle, kitap dünyasıyla
geçmiş bir dönem. Boğaziçi Yayınları’nın Genel Yayın Yönetmenisiniz. Öncelikle
yıldönümünüz “hayırlı uğurlu olsun” diyorum. Bize yayınevinin kuruluş
hikâyesini lütfen anlatır mısınız? Hangi tarihte, kimler tarafından ve hangi
amaçla kuruldu? Kuruluşunda bazı bilim ve iş adamları da varmış, onlar
kimlerdi?
Teşekkür ederim. 13 senedir bu görevi yerine getirmeye
çalışıyorum. Boğaziçi Yayınları, 4 Ocak 1973 tarihinde İstanbul Üniversitesi
hocalarının teşviki ile önce 25 ortaklı bir komandit şirket olarak kuruldu. 15
Ocak 1980 tarihinde de Anonim Şirkete dönüştü. Başlangıçta Altan Deliorman,
Muin N. Eriş, Necati Bozkurt ile toplum nezdinde ‘Millî kültüre hizmet edecek
olan sermayedarlar’ diye bilinen, yine ‘Millî kültüre hizmet edici çeşitli
yayınlarda bulunmak’ maksadıyla bir kısım yazarlar, üniversite hocaları olan
kişilerden; Aydın Bolak, Sabri Ülker, Nilüfer Nurcan Eriş, İdris Yamantürk,
Millî Kültür Vakfı, Halit Narin, Ali Eymen Topbaş, Ömer Faruk Topbaş, Ahmet
Hamdi Topbaş, Rıza Nazım Düzenli, Ali Tuncer Taciroğlu, Refik Baydur, Tahsin
Banguoğlu, Ahmet Kabaklı tarafından Anonim Şirkete dönüştürülmüş. Sonra çok
sayıda yazar ve üniversite hocaları dâhil olmuş. Nevzat Yalçıntaş, Sabahattin Zaim, Salih Tuğ, Sait Bilgiç,
Gürbüz Azak, Metin Birsen Eriş, Faruk Kadri Timurtaş, Muharrem Ergin, İbrahim Kafesoğlu, Süleyman
Yalçın, Ergun Göze, Mim Kemal Öke, Ali Coşkun, İlhan Ayverdi, A. Mazhar Özman
ve diğerleri. İsim ve eserleri ile öne çıkmış büyüklerimiz Türkiye’nin o günkü
şartlarında bu meselenin önemini ve önceliğini bilerek böyle bir çalışmayı
başlatmışlardır. Pek çoğu hayattan çekilmişlerdir. Eserleri ile isimleri ile
yaşayanlara Allah’tan rahmetler diliyorum. Hayatta olanlara sağlık ve afiyetler
diliyorum. Bahsi geçen bu güzel nesli bire bir tanımak şerefine eriştim.
İdealleri ve hizmet arzuları bugün de aynı duygu ve düşüncelerle devam
etmektedir. Geleneğimizde ‘amel defteri açık gitmek’ diye bir tabir vardır.
İyilik ve hayır hanelerinin açık olduğunun şahitleriyiz. Binlerle rahmet olsun.
Kuruluş
sırasında yayınevinin yöneticisi kimdi, ilk çekirdek kadroda kimler vardı?
Kurum, hangi binada hizmete başladı?
Başlangıçta; Altan Deliorman ve arkadaşları. 1989’dan
sonra da uzun süre Ergun Göze (1989- 2009). Ergun Göze ağabeyimizin vefatından
sonra da ben 2010’dan itibaren bu görevi yerine getirmeye çalışıyorum.
Çatalçeşme Sokak’ta No. 30 ‘da kurulmuş. Uzunca bir zaman Kâzım İsmail Gürkan
Caddesi No 25’te kalmış. 2011’den itibaren Çatelçeşme Sokak No: 44 kat: 2’de
Cağaloğlu-Fatih/İstanbul adresinde devam ediyoruz.
Yayınevi,
Türkiye çapında tanınan ilim adamlarının kitapları ve külliyatlarıyla yayına
başladı. Aralarında Osman Turan, Yılmaz Öztuna, Muharrem Ergin, Faruk Kadri
Timurtaş, Rauf Denktaş da vardı… Başka
hangi âlimlerin ve yazarların eserleri Boğaziçi’nde neşredildi?
Kapak sayısı 500’ün üzerinde. Türkçeden başka beş ayrı
dilde ürettiği eserler bulunuyor. 11 cilt; 6000 sayfa tutan Ebussuud Tefisiri, Türk
Dil Bilgisi, Osmanlıca, Dede Korkut Kitabı, Orhun Abideleri’nden başlayarak Türk edebiyatının ve Türk
tarihinin, dinî ve kültürel verimlerimizi içine alan pek çok konuda eser
yayımlanmaya devam ediyor. Arz ettiğim gibi 500’ün üzerinde kitap bulunuyor.
Ülkemizin köklü yayınevlerinden biri olmaya devam ediyor.
Ergun
Göze, Ali Alparslan’ın hat kitabı ve Çanakkale kitaplarıyla birlikte Ebussuud
Tefsiri’ni Türkiye’ye kazandırdı. Ergun Beyin döneminde yayınevi nasıl bir
başarı yakaladı?
Ergun ağabeyin olağanüstü bir çalışkanlığı vardı.
1970’li yılların başında; o zaman çıkardığımız bir dergi için yazı istemeye
gitmiştik. Kendisi Tercüman
gazetesinde köşe yazıları yazıyordu. Ahmet Kabaklı Hocamız da aynı gazetede
yazıyor ve geceleri Yüksek Öğretmen Okulu’na derslere geliyordu. O vesile ile
iki büyüğümüzü de o zamanlardan tanımak nasip oldu. Kısmet oldu, Kabaklı ile de
kuruluşunda da bulunduğumuz Türk Edebiyatı Vakfı’nda çalıştık. Ergun ağabeyin
de vefatından sonra bıraktığı yerden aynı hizmete devam etmek kısmet oldu. Her
ikisine de rahmetler diliyorum. Ebussuud
Tefsiri Mısır’da El Ezher Üniversitesi’nde ders kitabı olarak okutuluyor,
ancak Tokatlı bir Türk olan Ebussuud Efendi’nin aslı Arapça olan eserinin
Türkçesi yoktu. Ergun ağabey Diyanet İslam
Ansiklopedisi’nin de başlatıcısı ve fikir babasıdır. Bu meseleyi fark
ediyor, bir heyet kuruyor ve gerçekleştiriyor. Bu eser bile diğerleri ile amel
defterinin açık olduğunun belgesidir.
Boğaziçi
Yayınları’nın bir ara eski bulunduğu binanın hizasında bir kitabevi de açtı ama
devam edemedi, niçin?
Doğrudur. Boğaziçi Yayınları da ayaküstü görünür
yerlerde satış yeri açmayı denedi. Ancak Cağaloğlu’nun bölge olarak turizme
kayması, binaların otele dönüşmesi sebebi ile yer ve imkân bırakmadı. Denemeler
de başarısız oldu.
Geçmiş
yıllarda yayınevi bünyesinde aylık edebiyat, sanat ve fikir dergisi Boğaziçi
çıktı, sonra kapandı. Yayınevi bünyesinde dergicilik zor mu, devam ettirmeyi
düşünüyor musunuz?
Ben bu mahallenin 1970’li yıllardan kalma
dergicisiyim. Pınar, Türk Edebiyatı, Boğaziçi dergileri gibi… Dergiler başlı başına yazar okullarıdır.
Yeni başlayanla ehil yazarlar dergilerde buluşur. Yeniler için yetişme kaynağı
olur. Çok şey orada öğrenilir. Maalesef dergilerin çoğu kapandı. Malum
sebeplerle. Boğaziçi dergisi de çok
kaliteli bir fikir dergisi idi. Dijital ortamda yayımlamayı düşündük. Hazırlık
da yaptık. Taşınmalar, gene Türkiye şartları gerçekleştirmemize engeller
çıkardı. Ya nasip diyelim.
Yayınevi
bünyesinde bir ara “Boğaziçi Ödülleri” verildi, sonra kesildi. Ödülleri devam
ettirmeyi düşünüyor musunuz?
Ödüller teşvik edici oluyor. Bu meseleleri kurum
kültürü hâline getirmek ve devam ettirmek lazım. İlerde.
Bütün
dünyayı (tabii ülkemizi de) olumsuz etkileyen koronavirüs salgını, yayıncılığımızı
nasıl etkiledi?
Satışlar genel ekonomik daralmaya bağlı olarak düştü.
Ancak okuyucu internet yolu ile doğrudan yayıncıya, kitaba ulaşabiliyor.
Kolaylaştı. Kitap dışı bilgiye ulaşmak da kolaylaştı. Bazı üzücü kopyala
yapıştırıcılar çıktı. Ciddi önlemler alınması gerekiyor. Eser ayartma,
birbirlerinin eserlerini aşırma gibi ahlaksız işler de, maalesef korsan da
yaygınlaştı.
Son
dönemde kâğıda gelen zamlar, yayın dünyamızı ve kitap piyasasını nasıl
etkiledi?
Kâğıt tamamen ithal olduğu için durum sıkıntılı.
Dövizle aldık, günlük kurla peşin satış yaparız diyen kâğıtçılarla başımız dertte.
Kuralları katı işletiyorlar. Yetkililerimizin duymasını, anlamasını, ilgilerini
bekliyoruz.