Dolar (USD)
32.47
Euro (EUR)
34.73
Gram Altın
2440.77
BIST 100
9915.62
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

17 Şubat 2020

Yayayım, Her Yerden Geçerim (!)

Hak, hukuk, adalet, güven, öz güven, öz güven patlaması gibi kavramları sık sık telaffuz ediyoruz. Daha da ötesi, telaffuz etmeyi geçip kavram karmaşasına bakmadan anlamını bile bilmediği kavramları hayatına geçirmeye çalışanlarla kuşatılmaya devam ediyoruz.

Toplumsal bir ayar bozukluğu yaşıyoruz. Hayatın her alanında var bozulma. Hep aynı şeyleri söylemekten meydana gelen bunalma hali bütün hızıyla devam ediyor çünkü iyi şeyler olsun diye temennilerde bulunmaktan öteye geçmiyor hiçbir eylem.

Yaşadıklarımız ve şahit olduklarımız bizi ister istemez tetikliyor. Gel de konuşma, gel de yazma diyor içimizdeki susmak bilmez ses.

Peki, nereden geldim buraya…

Yaya önceliğinden başlayalım. Trafik kuralları, yollar, kaldırımlar, ışıklı geçitler hep yayalara göre düzenlendi. “Öncelik yayanın!” diyerek dört bir yanımız yoldaki işaretlerle çevrildi. Olması gereken de bu. Yaya güvenliği elbette çok önemli. Hatta caydırıcı olsun diye en üst seviyeden cezalar düzenlendi yaya geçitlerinde yayalara yol vermeyen sürücüler için.

Buradaki hassas denge şu; yaya geçidinde yol vermeyen sürücülere ceza kesiliyor. Yani trafik ışıklarının olmadığı yerlerde yaya geçidi varken geçiş hakkı ve üstünlüğü yayanın. Verilen bu hak peki nasıl gaspediliyor?

Yaya geçidini gördüğü her yerde yola atlayan hak ve had bilmezler tarafından yapılıyor bu hak gaspı.

Trafik ışıklarının olduğu bir yerde araçlar için yeşil yanarken yayalar için elbette kırımızı yanıyor. Bütün hakları kendinde gören yaya ekibi ışıklara bakmadan yaya geçidi var diye yürümeye devam ediyor. Bu arada ışık hâlâ yayalar için kırmızı. Araçlar geçmeye çalışıyor yayaların arasından çünkü araçlar için hâlâ ışık yeşil. Tam o anda yayalardan biri geçen arabaya bir tekme savuruyor; “Kör müsün, yaya geçidi var burada.” diye.

Derler ya yani, “Ölür müsün, öldürür müsün?”

Durup bu hak ve had bilmezle tartışmak da var, çekip gitmek de. Aklı selim tam da burada lazım insana. Çalıyı dolaşmak ya da.

Böyle bir adamla tartışmak için aracı kenara çekmek ortaya çıkacak bütün adli olayların başlangıcı olabilir. Çekip gitmek en doğrusu. Çünkü her şeyi kendinde hak gören laftan sözden anlamazla tartışmak ancak insanın kendisini yorar.

Yayaların yaya geçidini kullanmayı da öğrenmeleri gerekiyor. Yıllardır söylenen şuydu; “Avrupa’da bir kişi yaya geçidine adımını attığı anda bütün araçlar durup geçen kişiye yol verir.”

Yapılan son düzenlemeler de tam bu arzu edilen tabloları yaşayalım, kimse zarar görmesin, yayalar huzur ve güven içinde yaşasın diye yapıldı.

Devletin yapması gereken; gerekli düzenlemelerle insanlara yaşanabilir bir hayat sunmak. Devlet üzerine düşeni yaptı. Geriye kalan; insanların bu kuralları hakkıyla uygulaması. Bütün hakları kendinde sayarak bunu yapmak ancak yine hak gaspına girer. Gördüğü her yaya geçidinde yola atlayan yaya da bu kez araçların hakkını engellemiş olmuyor mu?

Görme engelliler için kaldırımlara gerekli düzenleme yapılıyor ama bir de görüyoruz ki görme engelliler için yapılan sarı şeridin tam ortasına aracını park edip markete gitmiş bir sürücü çıkıyor karşımıza. Bahanesi hazır; “Park yeri vardı da biz mi park etmedik.”

Kendine her şeyi hak görerek bir başkasının hakkını istila edince hangi adalet sağlanacak acaba?

Yayayım, her yerden geçerim diyen bir zihniyetle mücadele etmek mümkün değil. Kendini bütün hakların üstünde görenlerin bakış açısı hep kendilerini işaret eder. Dünyanın da hayatın da merkezinde kendini görenler sadece ilk gördükleri yaya geçidine atlayarak bunu yapıyor görünseler de onlar aslında bütün hakların da üstünü karalayarak yaşamaya devam eden kişilerdir. Biz onları sadece yaya geçidinde görsek de onlar her yerde aynı aymazlıkla yaşamaya devam ederler. Hem de attıkları her adımda üzerlerinde biriken vebali çoğaltarak.