Yastık altına muhtaç değiliz
Aylardır hepimizin dilinde zamlar var.
Ulaşım, konut, gıda ve enerjiye ardı
ardına gelen zamlar gündemden hiç düşmüyor.
Zamları yapanlar hükûmetler değil.
Ama yönetimdeki kararlarıyla ya da olayları sükût geçmesiyle hükûmetlerin
zamlar üzerinde etkisi olduğu da bir gerçek...
Devlet mekanizması bazı meselelerde çok atıl, bazı meselelerde ise çok
dinamik olabiliyor.
İç ve dış politikaya ilişkin sosyal, siyasal ve güvenlik meseleleri
ile yargıda genele ilişkin yapılan çalışmalar devletin dinamik
olduğu konuların başında gelirken ekonomi maalesef atıl
meseleler arasında yerini alıyor.
Bunun birçok sebebi olsa da küreselleşme ile birlikte
artık bu sebepleri tespit etmek de iyiden iyiye zorlaştı.
Televizyonda çıkan bir habere istinaden vatandaşlar arasında oluşan bir
kanaatin meydana getirdiği sosyal durumun ekonomi üzerinde bir etki
bırakmasından tutun da sokakta üretilen bir dedikodunun gerçek
olduğu inancına sarılan milyonların geliştirdiği reflekse piyasanın tepki
vermesine kadar neler var neler...
Ekonomiye ilişkin ölçüldüğü düşünülen değerlerin büyük çoğunluğu sosyolojik bir
gerçekliğe dayandığını iddia etse de esasında algılara dayanıyor.
Vatandaş, esnaf, siyasetçi, iş insanı ve
dünyanın geri kalanı ülkeye güvenirse ne olursa olsun hiçbir
şey ekonomik istikrarı bozamaz.
Batılı devletlerde bunu görüyoruz.
Türkiye bu eşikte istediği noktayı bir türlü aşamadı.
Bunun sebepleri arasında yer alan en önemli konu şeffaflık sürecindeki
atıllığına dayanmakta...
Türk ekonomisinin kayıt dışılığından milyonların sürdürdüğü geçim çabası önemli
bir sorun.
Bir de kayıt dışılığı bitirecek şeffaflaşma adımı
atılırsa karanlıkta saklananların ortaya çıkarak verebileceği zarardan
korkuluyor.
Hem ülke içinde hem de ülke dışında sistemleşmiş çarkları zafiyete
uğratmanın getirecekleri var.
Çok doğru...
Yanlış da olsa, yanlış üzerine kurulan bir sistemi değiştirmek her koşulda
mağdurlar ve tehditler ortaya çıkarır.
Önemli olan doğru olanı yapacak adımları atma cesaretini göstermekte...
Hatalı temel üzerine yüksek bina inşa edilemez.
Bir süredir muhalefet partilerinin bir araya gelerek
politikalarını uzlaştırma girişiminde bulunduklarını izliyoruz.
Muhalefetin yapıcı pozisyonda attığı adımlar iktidarın kayıtsız kalmamasına
neden oluyor.
Bu partilerin şu sıralar koltuk paylaşımı yaptığı konusu “kayıt
dışılık” gösterse de...
Gündemlerine ekonomiye ilişkin yeni adımların da eklenmesi devletin
ali menfaatlerine uygun olacaktır.
İktidarın dış politikayla birlikte yürüttüğü ekonomi,
kendi içinde bir felsefeye dayansa da yapılanların açıklanacağı
şeffaf bir zeminin oluşturulması çok ama çok önemli.
Sistemin dışında, herkes için karanlıkta kalan kısımların yer aldığı kayıt
dışı ekonominin giderilmesi bunu sağlayabilir.
İYİ Parti’nin ARTAGAN diye ortaya koyduğu ama devamını
getirmediği, Hükûmet’in de yıllar boyunca gündeminde taşıdığı ancak
yavaş bir seyirde hayata geçirebildiği kayıt dışılıkla mücadele politikasına
hız vermek için en doğru zaman bu olsa gerek...
Paranın izini takip ederek yatırımlar, yolsuzluklar ve
diğer tüm sorunlar bir bir çözülebilir.
Verimlilik sağlayacak kafalar öncelikle doğru veriye ihtiyaç duyar.
E-devlet sistemi artık bunu sağlayacak alt yapıya kavuşmuş durumda...
Her birimizin elinde bir akıllı telefon olması süreci kolaylaştıracak
adımlara imkân veriyor.
Madeni paraların enflasyon ile birlikte metal değerine
yenildiği bir zamanda yeni banknot basmak yerine dijital
para gibi kayıt altına alınacak sistemlere odaklanma fırsatımız ortaya
çıkıyor.
Merkez Bankası’nın sessiz bir şekilde ASELSAN, HAVELSAN ve
TÜBİTAK-BİLGEM ile yürüttüğü dijital para çalışmasına hız verilerek
2022 yılında en azında büyükşehirlerde uygulamaya geçirilmesi ekonomideki
verimliliği artıracak adımlara fırsat verecektir.
Kim bilir belki o zaman yastık altındaki altınlara bile ihtiyaç
kalmaz.