Dolar (USD)
35.22
Euro (EUR)
36.72
Gram Altın
2974.34
BIST 100
10024.25
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Yaşın kaç!

— Ayşe Teyze yaşın kaç senin?

Ayşe teyze senin anandır. Utanmıyor musun bir hanımefendiye teyze diye hitap ediyorsun?

—Allah Allah! Yanlış bir şey mi söyledim.

— Bir de kendi kendine konuşuyor. Devirdiği çam yarması anlamaz oldu kırdığı potları bu şehirli belası.

  • Ama ben kötü bir niyetle söylemedim ki Ayşe teyze.
  • Bak hâlâ Ayşe teyze diyor herif yahu! Gerçekten bu insanları anlamıyorum. Pot kırarlar. Bir şey olmamış gibi davranırlar.

Bunların bir ego tatminiyeti peşinde olduğunu düşünüyorum. Yaşlanmayan biçimlerinin ardındaki olgunlaşmamış kişilikleri nasıl bed bir hal alıyor. Cahilliklerinden ne yaptıklarının farkında değiller. Nasıl olsa cahil cesur olur.’

— Ben senin nereden teyzen oluyorum? Annenle kardeş miyiz? Yoksa benim bilmediğim de senin bildiğin başka bir kız kardeşim mi var? Senden büyüğüm veya öyle görünüyorsam illa teyze mi demek zorundasın? Sen ailenden görmediysen hiç mekteplerden de mi öğrenmedin insanlara yaşının sorulmayacağını? Beni hiç tanımadığın halde hem çekinmeden yaşımı soruyorsun, hem de bana yaşlılık muamelesiyle teyze diye hitap etme hakkını kimden alıyorsun? Sen bunu herkese yapar mısın? Bak sana bir hanımefendi tavsiyesi. Herkes benim gibi nazik ve kibar davranıp bu açıklamaları yapmaz. Hele alimallah bu kırdığın potu bir erkeğe karşı yaparsan vallahi daha farklı bir muamele görürsün. İşte halep işte arşın. İstersen şu karşıdaki beyefendiye de bana yaptığın muameleyi yap.

— Bütün bu laflar sadece kurduğum o cümleden dolayı mıdır Ayşe teyze?

— Adam kalın kafalı ben ne yapayım. Nato mermer, nato kafa boşu boşuna dememişler. Hâlâ Ayşe teyze diyor, anlamıyor yaptığı nezaketsizliği. İnşallah karşına bir duvar çıkar, ona toslarsın da görürsün gününü.

— Anlamıyorum siz kadınları. Teyze diyoruz alınıyorsunuz. Abla diyoruz bir başka tavır sergiliyorsunuz. Vallahi ağzımızdan nine diye bir şey çıksa herhalde bizi öldürürsünüz. Bence biz erkekler sizin kadar kaprisli değiliz.

— Peki! Hanımefendi deseniz dudaklarınız kira mı ister? Dilinize ağırlık mı gelir? Sırtınızda yük mü taşımış olursunuz? Bir tarafınıza inme mi iner? Vallahi insanı deli edersiniz!

— Ama teyze hakaret ediyorsun sen şimdi. Bu kadar da olmaz ki.

— Ne oluyor burada beyefendi, hanımefendi?

— Allah aşkına amca sen gir aramızı. Bak bu teyze bana hakaret ediyor.

— Dur dur dur! Bu nasıl bir aymazlık ve kabalık. Sen balta girmemiş ormandan mı geldin? Ben nereden senin amcan oluyorum. Bana sen deme hakkını kim verdi.

— Hoppala. Buyur buradan yak. Şimdi de amcaya çattık.

— Bak hâlâ amca diyor. Evladım sana nerelisin ve ne iş yapıyorsun diyeceğim olmaz. Çünkü seviyene düşmüş olurum. Lakin belli medeniyetin diyarınıza uğramadığı.

Her sakallıyı hızır, her deliyi veli bellemek ya cehaletten ya cehaletten gelir derler ya aynen onun gibi insanlara yaşını sormak istemediği şekilde hitaplarda bulunmak hatta maaşını dahi sormak büyük bir nezaketsizlik örneğidir.

Doğrusu deminden beri hanımefendi ile olan konuşmalarınızı tam duymasam da davranışlarınıza tanık oldum. Hanımefendinin sana çok öfkelendiğini ve gittikçe öfkesi arttığını görünce müdahale etmek istedim. Lakin siz hemen bana kırk yıllık arkadaşınız ve akrabanızmışım gibi hitap ederek düştüğünüz nezaketsiz durumu ve kırdığınız potları fark etmeden makinalı tüfek gibi konuşmaya devam ediyorsunuz.

— Yahu amca demek mi suç amca?

— Bak şu densize. Hâlâ amca diyor bana. Hem de üstüne basa basa.

— Öf yeter artık! Ben sizin gibilerle artık uğraşamayacağım. Ne derdiniz varsa gidin halledin.

— Ah beyefendiciğim! Bırakın o nezaketten anlamayan, biçimi değişmiş ama içeriği değişmemiş insan bozmasını. Lütfen sıkmayın canınızı. Gülüp geçin.

— Sahi hanımefendi bu arada sizi onca hararetli konuşmaya iten şey neydi? İşin doğrusu merak ettim.

— Efendim sizinle derdimiz aynı. Şu insanların had bilmezliği ve dil yarasıyla insanları ne kadar üzdüklerinin farkında olmamaları veya olmak istememeleridir. Baksanıza beyefendiye! İlk defa tanıştığı ve neredeyse kendiyle yaşıt bir hanımefendiye teyze diyor ve yaşını soruyor.

— Tabi ya! Tahmin etmeliydim adamın bana hitabından sizi de üzecek bir hitapta bulunduğunu.

— Ya beyefendi sadece bu adamla kalsak iyi. Devlet dairelerine gidersiniz aynı muamele. Marketlere gidersiniz aynı muamele. Sokakta yanlışlıkla birisiyle tanışırsınız aynı muamele. Hele parası ve havasıyla adam olmuşsa birisi ve yetkisi de varsa vallahi onunla muhatap olmak sanki bir işkence. Başınızı kapatırsınız aynı muamele açarsınız aynı muamele. Sakal bırakırsınız aynı muamele hiç bırakmazsınız yine aynı muamele. Yahu medeniyetimizin o nahiflik ve naziklik dönemlerini ne zaman yaşayacağız.

— Ah hanımefendiciğim! Al benden de bir o kadar. Derdimiz dilimizle başlıyor. Yüreğimizde kanayan bir yara halini alıyor. Bilincimizde iyileşmeyen müzmin bir dert şekline giriyor. Lakin üzülmeyin efendim üzülmeyin! Hiçbir şeye karışmayan tamamen dünyası farklı olan bir nesil geliyor.

— O da bir dert efendim o da bir dert. Dert bir değil ki elvan elvan. Hangisine yanayım.

Kaybettiğimiz estetik medeniyetin en insani unsurlarına mı her şeye duyarsızlaşan yeni insan yığınına mı!

Hayat sahnesinde daima gerçekleşir bunlar. Trajedisini yaşayanlar hep var. Hiç umurunda olmadan umarsızca gülüp geçenler olduğu gibi. Belki de hayat böyle güzeldir. Çünkü her şey zıddıyla bilinir.

Biz Yunus gibi diyelim. Çiğ davranışlardan en az tesirlenmek için gönülleri otağ tutalım.

Gönüllerde iğ olmagıl mağfillerde çiğ olmagıl

Çiğ nesnenin ne tadı var gel aşk oduna piş yürü