Yasin Börü'yü hatırladınız mı?
Yakın tarihimizin en acı olaylarından biri kurban eti dağıtan Yasin Börü ve üç arkadaşının PKK militanları tarafından Diyarbakır’da vahşice, işkence edilerek öldürülmesidir. 6 – 8 Ekim 2014 tarihinde PKK ve HDP’nin isyan çağrısı üzerine sokaklara dökülen militanlar, kamu kurumlarını ateşe vermiş, sahipsiz ve savunmasız buldukları sivilleri katletmişlerdi.
Üç çocuğa yapılan işkence ve katledilme şekli akıllara
durgunluk verecek kadar vahşiceydi. Kurban eti dağıtan 16 yaşındaki lise
öğrencisi Yasin Börü, Ahmet Dakak, Hasan Gökguz ve Yusuf Er, PKK’lı bir grup
tarafından takip edildiklerini anlayınca bir apartmanın 3. katındaki eve
sığınmışlardı. Eve giremeyen militanlar üst kata zorla girip balkondan iple sarkarak
evdeki üç kişiyi kurşun ve bıçak darbeleri ile öldürdüler. Beyinleri nasıl bir kin
ve vahşetle dolu ise boğazlarını keserek öldürdükleri gençlerin cesetlerinin
üzerinde tepinmeye başladılar. Cesetleri defalarca tekmeleyip, bıçakladılar.
Özellikle de başlarını ve boyunlarını…
Bu da yetmedi, üçüncü katın penceresinden aşağı atıp cesedin
üzerinden araba ile geçtiler. Ölmüş olan Ahmat Dakak’ın başı burada taşla
ezildi. Davaya bakan Avukat Mahmut Doğan, Yasin Börü için, “Bir cansız beden
düşünün burnu var, olması gereken yerde değil. Öyle ki annesi oğlunu adli tıpta
ayağındaki benden ve kıyafetlerinden tanıyabildi” diyor. Olaydan sadece Yusuf
Er ağır yaralı olarak kaçıp kurtulabildi.
***
6 – 8 Ekim Olayları olarak bilinen silahlı isyan hareketinde
2014 yılında 37 masum insan katledildi, 761 kişi yaralandı. Olayların hemen
ertesinde Siirt’e gitmiştim. Yakılan kamu kurumlarından İl Halk Kütüphanesi’ni
görünce içim acımıştı. Halka ücretsiz hizmet veren bir kütüphane, içindeki on
binler kitapla birlikte niçin yakılırdı?
Altı yıl önce 131 yerleşim yerinde eş zamanlı olarak
başlatılan isyanın soruşturması çerçevesinde önceki gün 82 kişi daha şüpheli
görülerek gözaltına alınmaya başlandı. Suriye’de ABD’nin sahaya sürdüğü DEAŞ’ın
yayılmasını bahane ederek Türkiye’de başlatılan isyan, Doğu ve Güneydoğu halkını
sokağa çekmeyi amaçlıyordu. PKK militanlarının şehirlere inerek HDP öncülüğünde
başlattığı isyan, üç gün içinde bastırılabilmiş, ancak bu süre zarfında birçok
yerleşim yeri yakılıp yıkılmıştı.
Suriye’de ilan ettikleri gibi Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da
kantonlar kurmayı amaçlayan PKK, başta Abdullah Öcalan ve örgüt elebaşlarının
çağrısı ile işe başladı. Ardından Halkların Demokratik Partisi (HDP) eş
başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın 6 Ekim’deki bildirisi ile isyan
başlatıldı. Halkı sokağa çıkmaya ve sokağa çıkanlara destek vermeye çağırdılar.
Bu çağrı, şehirlerin yakılıp yıkılması, masum insanların öldürülmesi ile
sonuçlandı.
***
Türkiye’de vahşetin adı konulmaya kalkılsa, hiç şüphesiz PKK
cevabı ilk sırada gelir. Uyuyan polisin beynine kurşun sıkmaktan, yol kesip
otobüs yolcularını ve askerleri katletmeye, korucu ailelerini çocuk ve
yaşlılarla birlikte infaz etmeye kadar onlarca, yüzlerce örnek sayılabilir. İşte
bu yüzdendir ki PKK ve HDP, devlet tarafından kendisine sunulan barış ve silah
bırakma çağrısını reddetmiş, siyasi ve demokratik çözüm yerine kanlı eylemlerini
devam ettireceğini ilan etmiştir.
Bunun üzerine terörle mücadele stratejisini değiştiren Türkiye, artık terörü kaynağında kurutmaya doğru adım adın ilerliyor. 2019’un Mayıs ayında Pençe operasyonunu başlatan Türk komandoları, öncelikle Türkiye’ye geçiş yolu üzerindeki Hakurk Vadisi’ni temizledi. Buralarda kalıcı üsler kurdu. Pençe harekâtının ikinci ve üçüncü aşamasında Haftanin ve çevresi temizlendi. Pençeler kaplan harekâtına dönüştükçe de 31 üs bölgesi kurularak Kandil dört bir taraftan kuşatmaya alındı. Şüpheniz olmasın ki, Kandil temizlendikten sonra sıra Sincan ve Suriye’nin kuzeyindeki teröristlere gelecek.