Yasemin Kuloğlu'ndan Şehriyar'a adanmış "Bambaşka" şiirler
Hükümdar Şehriyar ile Kardeşi Hükümdar Şahzaman’ın öyküsünü yani Bin Bir Gece Masallarını bilirsiniz. Eşi tarafından aldatıldığı için kadınlardan intikam almak isteyen Şehriyar her gün bir kadın ile evlenir ve onları şafak vakti öldürür. Bu duruma son vermek isteyen vezirin kızı Şehrazat onunla gönüllü olarak evlenir ve kardeşi olan Dünyazad’ın da yardımlarıyla Şehriyar’ı anlattığı masallar ile 1001 gece oyalar ve sonunda Şehriyar ona âşık olduğunu anlar.
Yirmi beş yaşında genç bir öğretmen olan ve öğrencilerine söz verdiği için yirmi beş yaşını geçmemek adına her yıl kendini güncelleyen şair Yasemin Kuloğlu da Çıra yayınlarından çıkan ve editörlüğünü Şakir Kurtulmuş’un yaptığı son şiir kitabı Bambaşka ’da okuruna adeta Şehriyar’a adanmış 33 şiir sunar.
“Konuşmayı bileydim, yazar mıydım hiç şiir?” diyen şaire göre şiir asla bitmez, küllerinden doğar, yenilenir, tazelenir. Dolasıyla şiir gençtir. Şiir, yıkılmayan kalemiz, şair de genç kalandır.
Şiirlerin tamamı göz önünde alındığında kitapta biçimiyle, şekil özellikleriyle, kurgusuyla, temasıyla, dil ve anlatım özellikleriyle, kullanılan edebi sanatlarıyla, imgeleriyle şiirin ahenk ve anlam unsurları ile mücehhez, sağlam bir şiirler okuyoruz.
Şair, Türk İslam edebiyatının geçmişten günümüze ne kadar önemli hadisesi varsa hemen hemen hepsine ince göndermeler (telmihler) yaparak engin bir birikime sahip olduğunu hissettiriyor. Tasavvufi ögeler okuru kâh hafi kâh cehri bir zikir halkasına oturtup kimi zaman derin bir rabıtaya kimi zaman da şedid bir cezbeye sokuyor.
Şair, bazen etkilendiği ustaların sesini, nefesini de katmış şiirlerine. Okuduğunuz şiirlerde bazen bir Necip Fazıl yürür önünüzde bazen de Hızır ile mülaki olan Sezai Karakoç…
Şair, tüm şiirlerinde Şehriyar’a atıfta bulunmayı da ihmal etmemiş. Bu durum göz önünde tutulduğunda bütün şiirlerin Şehriyar’a adandığı izlenimi oluşur okurun zihninde.
Okurunu şiirinin iç dünyasına çekmeyi başaran şair, onu mısralar arasında koştururken tıpkı Şehrazat’ın Şehriyar’a anlattığı hikâyelere bağladığı gibi adeta hipnoz ediyor. Öyle ki şairin yazarken kapıldığı heyecanı okurun kalp atışlarından hissetmek içten bile değildir. Bir an önce kitabı bitirmek arzusu doğar okurda.
İlk bakışta bir mesnevi gibi uzun mısraları ile ölçülü ve kafiyeli şiirler okuyacağınızı zannedersiniz ama şiirler Yasemin Kuloğlu’nun kendine has tasarımı ile aslında serbest tarzda yazılmıştır. Uzun mısralar, içinde barındırdığı aliterasyonlarla bazen bir tekerleme gibi alıp götürür peşi sıra. Şairin kıvrak zekâsı kalemine de etki ederek onu da kıvraklaştırmıştır. Soluk soluğa okunan her şiirle sanki bir zaman yolculuğu yaparsınız geçmişten bugüne, bugünden geleceğe. Yaptığı ironiler ile acı acı gülümsetir ağlanılacak mısralarda…
Şiirler arasında gönlümüzü kaptırdığımız mısralardan örnek verecek olursak;
“Ne çok anlatacak masal var, ninni söylediği dünyaya” (9)
“Zamanı gelen herkes zamansız gidermiş musalladan” (9)
“Sen sus her zamanki gibi ben inciler çıkarayım çöllerden ağlarla” (10)
“Bin kez yıkılsa da bin bir kez imar edilen medeniyettir kalbim” (12)
“Misafirsin dünyaya bir içimlik yol kadar, geçsem de gözlerimden / Geçmiyor sigorta poliçesinde Ya Hafız ile bezeli ecel durağı” (13)
“Karıncanın ayağına kurşunlar sıkılmış, topal kalmış arzular” (15)
“Düş gibi cesaret yama sabrımın dirseklerine Şehriyar” (16)
“Geceyi uyutmak, seni unutmak için bütün iksiri şiirin” (16)
“Sual dolusu kitaplarla yüzünü görse masallar ne olur ki Şehriyar?
Sensiz geçen günler tartılır mı mizanda, ömürden sayılır mı ömür?
Ne ihtimaller görmüş geçirmiştir törpülenmiş dualar, mezarlıklarda” (18)
“Kaçırmadım treni, ağaca çıktı masal, baltayı su içmiş” (20)
“Masalı kaçırdı tren Şehriyar, sende bitmedi seninle başlayan” (20)
“Çile damlıyor saçlarından, çiçeklenmiş ellerinden kadınların ” (21)
“Ateş düştüğü yerden yaktı yağmurları, tabutumu kucaklıyordu yıldızlar” (24)
“Özüm, özetim bir tespihin taşlarına hafi zikir olmakmış, anladım” (25)
“Ölüler bir şiir kadar yalnız mı levhada, yoksa şairler mi dipdiri ölü” (26)
“Eyüp sabrı okunuyor suskun kaldırım taşlarından” (31)
“Sırların anahtarı sahrada unutulmuş, çöl sararmış aşkın hazanından” (32)
“Mesneviler de keser parmaklarını bir bakışa kurban olunca can” (35)
“Kelimeler kâfi gelse de icazetim yok taammüden gözlerinden geçmeye” (37)
“Susmayı emret Şehriyar, sükûnet bir adıdır aşkın, çok laf aşkı bozar” (37)
“Kendime gelmek için hiç müsait değilim, ipte unum elenmiş” (39)
“Kadınlar şiir yazmaz, onlara şiir yazar ancak yağmurdan sonra toprak” (40)
“Gelin tacı süsler gibi kefenlenir kelimeler sarı siyah lalelerle” (45)
“Yollarına yollar döktüm ceylanlarla, tuz kadar, dünyalar kadar” (47)
“Aşk iflah olmaz bir hastalıkmış, uslanmazmış hançeri” (52)
“Tefsir edilmiyor gözlerin, okunmuyor kalbimin sularını taşıran çöl gülleri” (54)
“Senden başka rüya görmedi gözlerim, görmedim cemrenin düşüşünü” (55)
“Zikir halkası çoktan kurulmuş, aba giymiş yıldızlar, gökyüzünde ayindeyim” (56)
“Gün narçiçeği tebessümüyle veda edince şiire sabah çöküyor sözlerime” (62)
Yasemin Kuloğlu’nu tebrik ediyor, edebiyat ve şiir yolculuğunda başarılar diliyorum.