Yaşayamadıktan Sonra Ne Kadar Yazsak Boş Mîrim!
Bazen düşünürüm de melekler nasıl görüyordur acaba biz insanoğlunun yaşadığı ve “dünya” adı verilen bu yeryüzünü. İnancımıza göre sağ ve sol meleklerin haricinde bir sürü görevli melek var. Meleklere inanıyoruz, amenna ve saddekna.
Düşünsenize, bir sürü “manyak” var ve hepsi de yeryüzünde! Bireysel hırslar, kıskançlıklar, çekememezlikler, dedikodular ve kibir… Özünde “insan” olan bizleri nasıl da “beşer” kelimesine hapsederek, şeytani bir kimliğe büründürebiliyor. Tabi ki “cennet” ve “cehennem” kavramları yine özelde biz Müslümanlar için çok önem arzediyor. Lakin “nefs” bu, gel de söz anlat! Dinlemiyor işte…
Meleklere sorma imkânımız olsa ne derlerdi acaba bu duruma? “Manyak mısınız siz” dediklerini duyar gibiyim. Lâ teşbih ve lâ temsil. “Cenneti ve cehennemi bildiğiniz halde, nedir bu bireysel “artistlikler”, “sen-ben” kavgası”, demezler mi? Hikmet-i İlahi işte, “melek” olarak yaratılmışlar ve sadece görevlerini yapıyorlar. Ve tabi ki bu arada kişisel kayıtlarımız kesintisiz alınmaya devam ediliyor! Gizli-saklı hiçbir şeyimiz yok aslında! Sosyal medya kuruluşları da ayrıca kayıt alsalar ne olacak! Ahirette sosyal medya hesaplarımıza da bakılacak! Kaçış yok ki!
Aynı yolda yürümeye başlayan “yoldaş”lar, “yol arkadaşları” neden bir süre sonra “yol”dan çıkma temayülü gösterirler? Biz okumadık mı, görmedik mi, öğrenmedik mi kadim geleneğimizin özgün dinamiklerinden “dava” denilen “hırka”nın “peygamber hırkası” gibi mühim ve ateşten bir giysi olduğunu?
“Biz” olma yolunda çok mu zor “ben”leri bertaraf etmek. İçeride ve dışarıda bunca gizli-açık, hain ve düşman varken hem de! Ve milletin ve ümmetin bu perperişan hali ortadayken bu neyin “artistliği”!
“İctima’” ve “istişare” varken, “cumhur”un âli menâfii ortadayken, Türkiye üzerine proje üstüne proje, plan üstüne plan yapan bunca yerli-yabancı gâvur varken, buna rağmen bir şeyler bahane edilerek farklı gayelere hizmet ediliyorsa, bunun izahını millete yapamazsınız.
Osmanlı İstanbulu’nun en gözde semtlerinden birisiydi Vefa, Süleymaniye semti gibi. Vefa semti Osmanlı sonrasında İstanbul’un birçok semti gibi harap olmuş, yıkılmış ve gözden düşmüş yerlerinden birisi haline gelmişti. Şeyh Muslihittin Mustafa İbnü'l-Vefa merhumun medfun bulunduğu bu semte uzun bir süredir uğrayamadım, lakin “vefasız” olduğumu düşünmeyin lütfen. Üsküdar olsa da semtimiz, “vefa” bizim değişmez karakterimizdir. Gidin ve ziyaret edin bir ikindi vakti. İbnü’l Vefa merhumun külliyesinin bulunduğu yerde oturun uygun bir yere ve bir ikindi ezanı dinleyin yakınındaki Süleymaniye Camii’nin minarelerinden. Ve cemaata iştirak ederek namaz kılın. Malumunuz cemaatle kılınan namaz tek başına kılınan namazdan derece olarak çok daha üstündür. Cemaatten ayrılmayın sakın, hele bu devirde asla yapmayın bunu. Selam ve dua ile.