Dolar (USD)
32.47
Euro (EUR)
34.73
Gram Altın
2440.77
BIST 100
9915.62
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

08 Haziran 2020

Yaşattığını yaşarsın!

Yaktığın ateş gün gelir seni de bulur. Yaktığın yerden, yaktığın kadar yanarsın. Ateşe en yakın olan ateşi elinde tutandır. Ne kadar yakarsa yaksın, ateşe yakın olduğu müddetçe günü gelince o da yanacaktır.

Hiç bir varlık yoktur ki başkasına yaptığı şey, kendi başına gelmeden bu dünyadan gidecek olsun. İnsan ne yaparsa ona görecektir hayatında. Yaptığı şey her ne ise onu da yaşamadan ölmeyecektir. Kendi eliyle yaptıkları çıkacaktır karşısına insanın.

Garibanın umudu olan baharları kışa çeviren, gün gelir kendi yazında kışı yaşar. Bahar umuduydu yaşamın. İnsanların kışa tahammülü bahara duydukları özlemdendi. En çetin kış günlerine vücudun gösterdiği direnç, çekilen çilenin doğacak güneşle bitecek olmasındandı. Bahar dediğin aydınlık günlerin müjdecisi, dünyanın kendi küllerinden yeniden doğmasıydı. Garibanın bahar hayallerini ellerine tutuşturduğu yalancı baharlarla geçiştirenler bir gün o bahara kendilerinin hasret kalabileceklerini unuttular.

Velhasıl yaşattığını yaşarsın.

Dünyaya demokrasi maskesiyle ölüm ateşi salanlar ellerindeki ateş onları yakmaz sandılar. Doyumsuzluk en büyük hastalıkları oldu ve durması gerektiği yeri unuttular ve çatlamalarına engel olamayacaklardır.

Mayasında vahşet olandan merhamet beklemek en hafif tabirle acizliktir. Bir millet ne ile yoğrulmuşsa özünde de o vardır. Merhamet ve adalet ile yoğrulan bir millet hangi şartta olursa olsun asla bu duygulardan vazgeçemez. İşgal ve vahşet temeline dayanmış bir millet de tüm dünyayı işgal edip vahşet ile beslense bile asla doymaz.

Tarihin tozlu sayfalarını karıştırdığımızda çok da uzak olmadığımız ve hepimizin bildiği bir Kızılderili gerçeği hemen yanı başımızda durmaktadır. Dağdan gelip bağdakini kovmakla kalmayıp aynı zamanda katleden bir zihniyet, bununla yetinmeyip Afrika’ya gidip yer altı zenginlik ve güzelliklerini istila ettikten sonra insanları da getirip kendilerine köle yaptılar. Bu olaya neresinden bakarsanız bakın ne merhamet, ne hoşgörü ne de adalet bulamazsınız.

Yaptıkları tüm hesaplar vahşet ve işgal üzerineydi. Lakin hesap yapanların en güzeli ve en sabırlısıdır Allah. Biz üzerimize düşeni yaparsak Yüce Allah işin nihayetini muradımıza göre gerçekleştirir. Bazen de o muradı bir vakte kadar erteler, ama asla unutmaz. Allah’ın gönlümüzdekini hemen gerçekleştirmesi de, bir müddet bekletip sabrımızı ölçmesi de imtihanımızdır.

...

Zalime merhamet mazluma yapılacak en büyük zalimliktir. Her zaman zalimin karşısında durmuş asil bir milletin torunları olarak bugün de mazlumun yanında zalimin karşısındaki duruşumuz devam edecektir.

Bugünlerde Amerika’da yaşanan olaylar öteden beri getirilmiş tarihi bir birikmişliğin ve bastırılan vicdanın sesinin duyulmasını şimdilerde engelleyemeyişin çaresizliğidir.

Dünyada zulmün son kullanma tarihi çoktan geçmiştir. Ancak inanmış güzel insanların bu zulüm karşısında henüz bir aşı bulamamış olması ve birlik ile dirlikten uzak kalışımız zulmün uzatmaları oynamasına fırsat tanımaktadır. Yaşadığımız şu sıkıntılı süreçte bize musallat olan virüsün ilacını henüz bulamayışımız gibi.

Bir virüs ile imtihan olduğumuz şu günlerde sosyal mesafe unutuluyor söz konusu özgürlük olunca. Özgürlüğü için ölümü göze almış siyah yüreklerin direnişine şahitlik ediyor bu günlerde dünya. Malcolm X’in kardeşleri ‘nefes alamadıkları’ zaman daha fazla sahip çıkıyorlar özgürlüklerine. Bize de zalimin karşısında mazlumun yanında durmak düşüyor. Vesselam.

Bir Tavsiye:

Amerika’da siyahîler için 1800’lü yıllarda umudun adıydı yeraltı demiryolu ve kuzeyde vadedilmiş topraklar diye adlandırdıkları ve 1830’lu yıllarda köleliğin kaldırıldığı Kanada, siyahîler için özgürlüğün sembolüydü. Bunu Colson Whitehead’in Pulitzer Ödüllü “Yeraltı Demiryolu” romanını okuyunca daha iyi anlayacak ve Amerika rüyasının nasıl bir vahşetin üzerine inşa edildiğini daha iyi görmüş olacaksınız. Bu vesileyle “Yeraltı Demiryolu” kitabını okumanızı tavsiye ederim.