YAŞASIN ÇARK! YAŞASIN SİSTEM!
Sığ yaşamı insanlar mı tercih ediyor, yoksa onları böyle bir yaşama iten çevresel şartlar mı bu tercihi onlara dayatıyor? Aynı şartlara maruz kalan herkeste sığ yaşam tercihini de görmeyebiliyoruz öte yandan. Kalabalığın aksine, yaşamına yeme-içme-bedensel ihtiyaçlar veya lükslerin dışında bir anlam ve ruh katma çabasını gösterenlere olması gereken düzeyde ve sayıda neden rastlamıyoruz?
İnsanın
karnının tok, sırtının pek olmasını önemsemeyen, gönül tokluğu yalanıyla onu
yoksulluğa bırakan, yoksulluk sevici bir zihniyet ne kadar kurnazca yaklaşıyor
kimi zaman bir din veya bir ideoloji kılığında… Hep uzağa ertelenmiş hayaller
ve vaatlerin paravanında yakın olan, şimdi olan, bu dünyaya ait olan bütün parsaları
kendileri toplayan önderlerinin yol göstericiliğinde…
Dikkat edin;
yoksulluğu başkaları için, kalabalık nüfus için seven ve öven hiç kimse yoksul
değil. Dikkat edin sadece samimiyetle adanmış hayatlar yoksul kaldı… Şu veya
bu, bir söylemin tetikçiliğini yapanların dili damağı kurudu…
İçinde
öğütüldüğümüz çark tam bu noktada yüzünü gösteren ne de sevimli bir aldatıcı.
Uzağa fırlatılan bütün hayalleri hemen şimdiye çekiyor ve insan ömürlerini
taksit takvimine, soluksuz çalışma takvimine, belli kutlamalar ve kurgulanmış
tatiller takvimine bölerek insanların ellerinden alıyor. Al sana sığ yaşam! Her
şey o kadar takvim, her şey o kadar hatırlatıcı alarmlı, alıştığımız, alışmaya
abandığımız düzeyde seyrediyor ki… Teslim oluyoruz. Akın akın teslim oluyorlar.
Takvim dışına çıkan dışlanıyor. Zamanlara ve mekanlara alınmıyor. Tecrid
ediliyor. Dişlilerin dişine gelmeyeni yazıyor bir kenara çark…
Çark diye de
bir günah keçisi var. Göbek adı sistem…
Kim kurdu bu
sistemi? Kim sürdürüyor?
Kimler
sürdürülmesi için elinden geleni yapıyor?
Kimler
hayatını ortaya koyuyor?
En dini
gruplarda, en dinsiz ideolojik yapılanmalarda, kurumlarda, derneklerde bile
karşılığı fazlasıyla var. Sadece herhangi bir vakfın mütevelli heyetine veya
her hangi bir örgütün yapısal işleyişine bakmanız bile yeterli. Orada da aynı
çark. Orada da aynı sistemi görmeniz mümkün olabiliyor.
İstisnalar
her zaman ki gibi “kaide”yi/kaidesizliği bozmayacak kadar var.
Yaşasın
çark! Yaşasın sistem!
Nasıl bir
çark ki kisvesi olan dinler veya ideolojiler değişse de her taşın altında
dipdiri yaşıyor? Hayatlarını insanların ellerinden ala ala yaşamına yaşam
katıyor…
Herkes
yozlaştı, herkes ilkesizleşti, dindar veya değil herkes birer kapitalist oldu
çıktı diye birbirimizin yüzüne yüzüne attığımız iftiralar bir bir gerçek oldu.
Gözlerimiz aydın!
Eskiler
konuşurken duymuştum. Henüz ilk üniversitelere gönderilirken ülkenin gençlerine
edilen tembihlerden biri şuymuş: “Aman yavrum komünist filan olup gelmeyin!”
Biz büyürken
bize yapılan tembih de şuydu: “Hiçbir dini tarikat, cemaat veya ideolojik gruba
katılmayın! Özgür düşünmek için kaynak okumaları ve çeşitli, muarız metinler
üzerinden mukayeseli okumalar yapın.”
Şimdi
tecrübeli insanlar sokağa, üniversiteye gönderirken gençlere “Aman yavrum
kapitalist filan olup gelmeyin!” diyorlar mıdır? Bunu onlardan istemeye yüzleri
var mıdır?
Sanmam. Fakat
sanmak isterim…