YAŞANABİLİR KARDEŞLİKLERİMİZE DOĞRU
Ahir zaman ümmeti olarak şimdi bu topraklarda yaşama kaderi ve yazgısı bizimdir. Bizler kuşaklar halinde büyüklerimizle önden gidenlerimizle ve bizden sonra gelecek bu toprakların müdavimleri olarak yaşayanlarıyız. Türk, Kürt, Abaza, Çerkez, Arnavut her kim olursak olalım hep birlikte yıllarca düşmana karşı hep birlikte savaşmışız. Yüz yıl önce, Çanakkale'de kahramanca savaşan şehitlerimizi andık. Onları hayırla yad ederken arkalarından dualar okurken kim Abaza idi kim Kürt idi bakmadık, aklımıza bile gelmedi. Yüz yıl önce düşman kuvvetlerinin güçlü donanmaları karşısında, kenetlenerek tek bir güç olarak büyük bir mücadele vererek vatanı düşmandan temizleyen kahraman ordu. Bu topraklarda tekrar bu ruha kavuşma zamanlarındayız. Çanakkale ruhunun gençliğimizin mayasına çalma zamanlarındayız
Her kışın bir sonu vardır.
Her karanlığın bir aydınlığı.
Her zorluğun bir kolaylığı. Üzerinde yaşadığımız topraklar asırlardır nice medeniyetlerin durağı olmuştur. Vatan bilinmiş, nice soylar, ırklar gelip geçmiştir bu cennet toprakların üzerinden.
Zaman akıp geçiyor, hiç durmadan mevsimler, aylar, yıllar ve asırlar. Bir asır öncesinden sesleniyor şair: " O ne müthiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşeru2026 / Kafa, göz, gövde, bacak, kol çene, parmak, el, ayak / Boşanır sırtlara vadilere, sağnak sağnak"
Bu toprakların derin yaralarına merhemdir Mehmet Akif'in anlattığı, düşmana karşı siper hali ve eşsiz mücadele. Bahar geliyoru2026Şubat, Mart beyaz gelinler gibi süslenmiş türlü türlü meyve ağaçlarıyla göz kırpıyor bizlere. Baharın coşku dolu, heyecan dolu havasını solurken, büyük şair Mehmet Akif'i anıyoruz. Sonra Çanakkale Destanını çocuklarımıza, gençlerimize anlatma telaşına düşüyoruz. Arkasından siyasiler yeni arayışlarla yollara düşüyorlar. Bu aziz topraklarda yıllardır akan kan, nice anaların bağırlarını yaktı. Nice civan delikanlıları kaybettik ve ocaklar söndü. Artık nihayet bulsun bu anlamsız kara savaşlar diye yollara düşmeli. Hep birlikte kardeşlik ikliminin o sürur ve esenlik zamanlarına doğru yola çıkmalıyız.
Kardeşlik, dostluk, birlik ve beraberlik için atılan her adım bizim sevap hanemize artılar yükler. Kardeşlik yolunda atılan her adım, yürünen her yol ibadettir. Birlik ve beraberliğimiz, dirlik ve düzenimiz için yollara düşelim. Yüreklerimizi seferber eyleyelim. Müştereklerde buluşmanın, bilişmenin derdine düşelim. Bizler gelip geçici bu dünyada, bu zamanlarda ve bu topraklarda nefes alıp verirken, yaşarken ve şahit olurken sayılı gün gelip geçiyor. Bizden sonra gelecek olan kuşaklara temiz sayfalar bırakalım. Kanlı ve öç üzerine kurulu bir geçmişi miras almak ve miras bırakmak kimseye bir şey kazandırmayacaktır.
Yeryüzünün hangi coğrafyasında hangi ikliminde ve bölgesinde olursak olalım Rabbimiz seslenir: " Müminler ancak kardeştir. Öyleyse kardeşlerinizin arasını bulup düzeltin ve Allah'tan korkun, sakının. Umulur ki, rahmet bulursunuz. ( Hucurat-10) Rahmet ve bağışlanma için, Allah'ın ipine sımsıkı tutunmak için kardeşliklerimize, mehcur bıraktığımız terkettiğimiz kardeşliklerimize dönüp bakalım.
Modern ve postmodern zamanlar kardeşlik algısını da tarümar etmiş durumdadır. Her şeyin dağınık ve parçalanmış halde yaşandığı çağımızda bilinç kırılmaları ile dumura uğramış bir algı oluşmuş durumdadır. Vahyin aydınlığında muhkem ayetler önderliğinde tekrar kardeşlik ruhunu kuşanıp silkinmemiz gerekiyor. Modern ulus devlet anlayışıyla öngörülen nice kavramsal kargaşa ile kardeşlik şuurunu da kaybetmiş durumundayız. Ülke vatandaşı olma noktasında dayatmalarla kardeşlik hukuku yok sayılarak, insanların birbirlerine bakışı ve birbirlerine duydukları ünsiyet tarümar bir hal almaktadır. Kardeşlik imanın şubelerinden bir şube gibi emredilir. Efendimizin buyurduğu üzere: " Sizden biri kendi nefsi için arzu ettiğini kardeşi için de arzu etmedikçe iman etmiş sayılmaz" ( Buhari, Müslim)
Kardeşliğin sevgi potasında erir tüm ırksal ve sınıfsal ayrımlar. Kavmiyetçiliğe ve bölücülüğe karşı ısrarla ümmetini terbiye eden bir Resulle karşı karşıyayız. Ammar Bin Yasir köle olarak doğmuş ve büyümüş ama iman ederek Müslüman olarak özgürlüğüne kavuşmuş bir yiğit. Ve efendimiz onu öylesine manidar tanıtıyor: " Ammar kemiklerine kadar imanla doluduru2026" ( Nesai) İman öyle bir tılsımlı yaşantıdır ki eritir tüm ırksal ve sınıfsal ayrılıkları, ayrıcalık ve öncelikleri. İman inanları bir tarağın dişi gibi eşitleyen bir ölçü olunca, üstünlük sadece ve sadece takvada, teslimiyette oluyordu.
Asrı Saadetten bir yaşam karesiu2026
Bir kardeşlik karesiu2026
Saadet Asrından o güzel ve her dem teslimiyet kokan asırdan anlamlı ibretlik bir hayat kesiti. Ebuzer-i Gıfari ve Bilal İbn Rebah (ra) aralarında tartıştıkları anlaşmazlığa düştükleri bir anda Ebuzer belki de istemeden hiç düşünmeden seslenir:
" Ey siyah kadının oğlu!" diye. Bu durum yanık sesli ve yanık yürekli hep teslim olmuş Bilal için adeta bir aşağılanmadır. Bunu duyan Efendimiz derecesiz üzülmüş ve yüzünde hiddetli bir ifade ile Ebuzer' e seslenmiştir:
" Ey Ebuzer! Ölçü taştı, sözünü geri al, beyazın oğlunun siyahın oğluna hiçbir üstünlüğü yoktur." Efendimizin bu anlamlı sözleri Ebuzer 'in hassas yüreğini adeta yaralar. Bu durum onu derecesiz üzmüştür. Pişman olmuştur. O elinde olmadan aniden sarfettiği bu sözün kefareti için:
" Bilal ayağını başıma basmadıkça başımı yerden kaldırmayacağım" der. Onların kardeşlik hukuku böyle bir davranışla taçlanıyordu.
Güzel yollar her daim dikenlerle doludur ama hemen arkasından gül bahçelerine açılır. Kardeşlik yolu da çetrefilli, uzun ve meşakkatlerle sarmalanmış bir yol. Tüm şer güçlerin, şeytani tuzakların, nifak tohumlarının atıldığı, ayrılık otlarıyla hasetçilerin kol gezdiği bir zorlu yol. Kardeşlik hukukunu tarümar etmek için nice çelmeler takılıyor oysa. Nice engeller kol geziyor.
Bu yolun önünü açma zamanlarındayız. Asabiyetlerimizden, kirlerimizden, kinlerimizden, öçlerimizden, marazlarımızdan ve zaaflarımızdan arınma zamanlarındayız.
" Hesap Günü" an an yaklaşırken, alevli cehennem ateşi harını an an artırırken, ihlal edilmiş, tarümar olmuş kardeşliklerimize dönüp bakma yeniden imar etme zamanlarındayız.
Gücümüz, birlikteliğimizin hızı, imanımızın sahihliği, kardeşliklerimize ne denli bağlı olduğumuzda düğümlüdür. Bizi birlik ve beraberliğe erdeme taşıyacak olan kardeşliklerimiz de gücünü ve hızını adaletten, ahlaktan, irfan ve hikmetten alır.