Yaşamak
Yaşamak, insanlar özellikle biz Müslümanlar için titizlikle
ve vazgeçilmez bir önemle sahip çıkılması gereken bir vakıadır. Oysa yaşamak
adına ortaya dökülen her şey sahip olunmaya değmeyecek hatta sahip olunursa
yaşamayı imkansız kılacak nesneler durumuna getirilmiştir. Hayata sahip çıkmak
Müslümanların asli görevidir çünkü onlara Allah'ın ipine sıkıca sarılmaları
emredilmiştir. Yani Hayy olanla hayat bulacak insanlar Müslümanlardır.
Çoğu kimse için hayat saadet, ölüm felaket anlamına gelir
ama yine de her iki kavram anlamdan mahrumdur. Oysa biz insanlar için hayat ve
ölüm biri diğerini anlamlandıran şartların ifadesi olmalı.
Bir toplumun başına gelebilecek en büyük felâket başına ne
geldiğini bilmemesidir. Önce kötü yaşadığımıza inandırdılar bizi, yoksul ve
aciz... Bu taşralı kesim içindi. Metropoldekiler için oltanın ucuna takılan yem farklıydı. Mizâci
farkı göz ardı ederek marjinallik adına
sıradanlaştık bu tuzakla. Hür irademizi kullanamaz olduk. Düzen neyi önemli
gördüyse o önemli oldu bizim için. Fikirlerimiz başkalarının düşünceleri, eylemlerimiz
başkalarının taklidi oldu. Üstelik hür düşünce için yapıyorduk bunları. Oysa
insanın özü hür ise ancak özgürlüğünü koruyabilirdi. İhtiyacımız olmayan bir
çok şeyi ihtiyaçmış gibi kabul ettik. Seküler bir zihinle düşünür olduk. Bizim
adımıza belirlenmiş kriterlerle daha iyi yaşamak için elimizden geleni yaptık.
Daha hızlı, daha zengin, daha güçlü olmak için. Hiç sormadık daha iyi hayatı
ele geçirince ne olacak. Daha fazla, daha fazla istedik ve sonunda tüketim
toplumuna hizmet eden nesneler haline geldik.
Oysa “Dünya hayatı
bir oyundan, bir oyalanmadan başka bir şey değildir” (En’âm, 32). Ahiret
yurdunu göz önüne alınmaksızın benimsenen hayat anlayışı bizi mutlu edemez.
Yaşamak saçma ve anlamsız değildir elbette. Çünkü yaşamanın
her adımı ahirette bir karşılığı olandır. Bu harikulade karşılığı almak için daha zengin, daha
otoriter olmak gerekmez. Diri olmak yeter heyecan verici bir tat almak için.
İnsan yaşamının her döneminde belli şartlar altındadır ve bu
şartları iyi olarak adlandırdığı dönemler çok azdır. Kötü şartlara odaklanarak
yaşamak yerine hayat içindeki durumumuzun ahirette karşılığını bulup ona göre
davranmaya çalışmalıyız. Dünya hayatının dünya hayatına kıyasla iyi ya da kötü
olması hiç bir anlam ifade etmez. Eğer bir anlam varsa bu anlam yaşadığımız
hayatta olmamalı. Esas olan bulunduğumuz
şartlarda atacağımız adımdır. Sorumluluğumuzun bilinciyle atılan adımlar...