Yaşama Coşkusunun Şairi: Can Yücel
Şiiriyle yaşama coşkusunu, insanı ve hayatı en iyi anlatan
şairlerin başında Can Yücel (21 Ağustos 1926-12 Ağustos 1999) gelmektedir.
İnsan için tek önemli görev yaşamaktır. Hayattan vazgeçmek, insan için
düşünülemez. Bütün hukuk, sanat, siyaset, edebiyat, din, ekonomi, kısacası her
şey hayatın etrafında olmalıdır. Yücel, “Anayasası İnsanın” isimli şiirinde
yaşamanın tek ölçü olduğunu şu şekilde anlatmaktadır: “Kan yasası bu insanın:
Üzümden şarap yapacaksın/Çakmak taşından ateş/Ve öpücüklerden insan!/Can yasası
bu insanın: Savaşlara yoksulluklara/ Ve bin bir belaya karşın/ İlle de
yaşayacaksın!/Us yasası bu insanın: Suyu şavka döndürüp/ Düşü gerçeğe çevirip/
Düşmanı dost kılacaksın!/ Anayasası bu insanın/Emekleyen çocuktan /Uzayda
koşana dek/Yürürlükte her zaman” Yaşamayı bütün zamanların ve mekanların tek
doğal ve evrensel anayasası olarak gören Yücel, şiirinde ölüm yerine sahici bir
yaşama kültürünün oluşturulmasının hepimizin temel sorumluluğu olduğu mesajını
bize vermektedir.
Hayat, sonu gelmez bir şekilde sürekli olarak yeniden hayatı
beslemektir. Hayatın kendini üreten dinamizmini Yücel, “Bereket Versin” isimli
şiirinde şu şekilde ifade etmektedir: “Yaşama bir gitardır/Tellerine vurdukça
yediveren/ Güneş nasıl doğarsa/Ve yeşil ne kadar solaksa/Saksofon ne kadar
benziyorsa asma kabaklarına/Bir sebzevat kokusu sarıyor ortalığı/Sanki sırık
tomatları biz kızardık diyorlar/Santana çaldıkça/Kurbağalar ötüyor tosbağalar
yürüyor/Beni bir bostana gömün/Gübre olmak istiyorum” Hayat, bereket vermeli,
çoğalmalı, çoğaltmalı ve üretmelidir. Bereketi, bolluğu ve yaratıcılığı her
şeyin esası yapan Yücel’in Dua Başlangıcı şu şekildedir: “Yumurtaya can/Can'a
yumurta veren Allah’ım...!” Bereket olması için bir bostanda gübre olmak isteyen
Yücel, varlığımızın her anında bolluğa ve üretkenliğe katkı sunmamız
gerektiğini bize hatırlatmaktadır.
Bugünlerde kadına karşı evin içinde ve dışında olan şiddeti
konuşuyoruz. Eşin olmadığı yerde şiddet ve barbarlık vardır. Ev ve hayat, eşle
dolu olduğu zaman anlamlı, değerli, dolu ve işlevseldir. Evlerimizi şiddet
yerine eşimizle doldurmanın yolunu Yücel, “İnsanın Bir Eşi Olmalı” şiirinde
göstermektedir: “ İnsanın bir eşi olmalı… Bakarken yüreğinin kabardığı,
gözlerinden gözlerine yüreğinin aktığı, aşının olduğu…İnsanın bir eşi
olmalı…Sabah gözlerini açtığında, yanında olduğunu görüp, şükürler ettiği
Yaradan’a… Koklamalı saçlarını. Uyuyan eşine şefkatle bakıp, usulca dokunmalı
yüzüne, varlığını hissedebilmek için. Parmakları titremeli, incitirim korkusuyla.
Sürekli çağlayan bir pınar olmalı gönlü. Kramplar girmeli midesine, onsuzluk
aklına geldikçe. Rüzgar onun kokusunu getirmeli, yağmur onun sesini. Elleri
yanmalı ellerini tutabilmek için. Akşam onu görecek diye pır pır etmeli yüreği.
Kelebekler gibi olmalı insanın yüreği. Ayakları birbirine dolaşmalı heyecandan,
eve dönerken eşi. Beklemek asırlar gibi uzun gelmeli. Gelişi ile sonsuz bir nur
dolmalı içine. Yüzüne baktığında, konuşmadan anlamalı derdini, tasasını,
öfkesini, sevincini, coşkusunu… Güven duymalı, her şeyiyle. Başını göğsüne
koyup, huzurla uyuyabilmeli, tüm düşüncelerinden arınmış olarak. Babası, abisi,
kardeşi, arkadaşı, dostu, sırdaşı, anası, çocuğu olmalı. Şımarabilmeli yanında.
Kıskanılmalı zaman zaman da. Bir eşi olmalı insanın… Sabah yolcularken işine,
içi acımalı, daha yollarken özlemeye başlamalı. Seni şimdiden özledim. Akşam
dönüşünü beklemeli sabırsızlıkla. Gözleri yollarda kalmalı ve kapıyı çalmadan
açmalı. Aşkla karşılamalı, hasretle sarılmalı boynuna, özlemle koklayıp,
öpmeli, yıllarca uzak kalmışçasına. Her günü başka güzel olmalı yaşamın, bir
başka özel, bir başka soluklanmalı her anında. Verdiği hiçbir şeyin yeterli
olmadığını düşünüp, kahrolmalı, daha fazla ne yapabilirim diye düşünmeli.
Mutluluk saçmalı etrafın. İnsanın bir eşi olmalı…Cennetten köşe almışçasına
sevdiği, sakındığı, bakmaya kıyamadığı. Her bir hücresinden aşkın fışkırdığı,
çölde okyanusu yaşadığı…”
Yücel, dünyaya hayat hikayemizle, sevgimizle, paylaşmamızla,
çabalarımızla ve ilişkilerimizle bir renk verme sorumluluğumuz olduğunu “Mutlu
Yıllar” şiirinde anlatmaktadır: Bugün dünyayı istediğin bir renge
boya/Rengârenk batan günü al karşına/Bir renk de kendinden kat/Çocuklar gibi
saf, temiz ve berrak/Kapat gözlerini bir hikâye yarat/Vazgeçme hissedilir biraz
da sıcaklığını kat/Kalbinde ki elleri bırakma sıkıca tut/ Çünkü varlıktır
sevgiye en güzel kanıt/Yalnızlığın saltanatını sür, sür ama/Birikmiş sevginden,
herkese bir parça ver/Bir tebrik, bir arama bin umuttur insana/Mutlu yıllar,
mutlu yıllar sana.” Dünyada bir rengimiz olmalı. Dünyanın daha renkli ve insani
olması dileğiyle şairimizi ölümünün 20. yılında saygıyla anıyorum.