YAŞAM VE ÖLÜM
Dün İstanbul Adliyesinde mesleki faaliyetler için bulunurken iki farklı kavgaya ve iki kişinin ölümüne sebep olan bir de trajediye tanık olduk. İddiaya göre katil olan kişi kendi annesi ve bir polis memurunu şehid etmişti. Yaklaşık 3 saat içinde 3 farklı olay yaşandı. Aynı saatlerde Berkin Elvan'ın ölüm haberi ile ortam gerilmişti. Çağlayana çok yakın bir yerde Okmeydanı'nda. Yeni ölümlere davetiye çıkıyor ve tüm yurda dağılıyordu "ölümün kokusu". Ne oluyoruz, nereye gidiyoruz. Kur'an insan öldürmeyi en büyük günahlardan sayarken, kanunlarımızda adam öldürme suçu en fazla ceza ile cezalandırılırken Habil kabil'den beri devam eden bu "öldürme duygusunun" sosyolojik bir tahlil gerektirdiği çok açık.
Tüm olaylar içinde hepsinin farklı hikayesi var. Hepsinin de sevenlerince yeri dolmayacak. Acıları hep içlerinde olacak. Ne ahlaki ne dini ne de mevcut kanunlar insanları durdurmuyor ve bir kez yaşayacağımız hayatımız bir silahtan çıkan kurşun ile son buluyor ise sorgulanması gereken hususlar var demektir. Tabii ki ecel geldi. Tabi ki ölümün hak olduğunu ve hepimizin öleceğini biliyor ve kabul ediyoruz. Ama bir insanın hayatına son verilmesi, bunun bir başkası eli ile olmasını kabul edemiyorum. Çok ağır. Zira o kişi bir daha hiçbir zaman gülmeyecek yakınlarına, hiç ses vermeyecek, ona sarılıp hasret giderilemeyecek, kendisini dünyaya getiren insana olan hırs ne ola ki?
"İnsanı yaşa ki devlet yaşasın" sözü tarihimizde ne yazık ki ölümler üzerinden devletin, iktidarın, ideolojik düşüncenin yaşatılması noktasına evrilmiş bulunmaktadır. Canların gittiği, ölümün her köşe başında olduğu, bir ortamda hiçbir şeyin tadı kalmıyor. Yine yiyor, geziyor, çalışıyor ve de nefes alıp veriyoruz. Her ölümden hissemize düşen günahlar ile.
Ancak iç muhasebe yapamaz olduk. Kendi kendimize kalamıyoruz. Hepimiz tüm duygularımızı grup olarak ve sokakta ve de başka insanların haklarını hiçe sayarak yaşıyoruz. Bunu fırsat bilen ölüm tacirleri de hemen ortaya çıkıyor. Hiç erinmiyor okyanusu geçerek geliyor ve kameralarını çalıştırıyor tüm dünyaya yayın yaparken amaç birkaç genç insan daha toprağın altına gider mi? Acaba Anadolu'nun bu güzel insanları birbirine girer de onlara bu fırsattan istifade başka şeyler dayatabilir miyiz? Herkesin aklı selim davranması gerekmekte. Çağlayanda ölen de Okmeydanı'nda ölende onları öldürende benim insanım. Bu insanların acısı benim acım. Acımızı yaşatmayan acımıza yeni acılar katmaya çalışan "hidayet, basiret, feraset" yoksunları ve de onları destekleyen her türden her fikriyattan insanımsı yaratıklar rahat bırakın. İnsanları ve acılarını, günahlarımızla bizi rahat bırakın. Tövbe etmeye, özür dilemeye, ağlamaya, ve de tüm insani duygularımızla bizleri yalnız bırakın. Bu millet Çanakkale'de 250.000 şehit verdi. Teröre, savaşlara binlerce kurban verdi. Ancak hiçbir zaman bu kadar yıpranmadı, yıpratılmadı. Bizim canlarımızın üzerinden yine bizim canlarımıza kasteden zihniyet ne yaptığını biliyoruz. Biliyoruz ki bu canların hesabını Adalet sistemimiz soracak. Ancak bilinmesi gereken bir şey daha var ki silahları asıl doğrultan acımızı yaşatmadan yeni acılar ekleyen sistem ile de hesaplaşacağız.
İtidalu2026 Evet yapılacak şey sabır ve itidal. Tüm ölenlerimiz için ve kendimiz için rahmet dilememiz gerekiyor. Tüm acılı yüreklere başsağlığı diliyorum. Ölenler hepimizin bir parçası. Dün öyleydi bugün böyle yarında aynı olacak. Tek yapılması gereken acıların üzerine yani acılar eklenmemesi.