Yaşam tercümeleri…
Hayatın tecrübelerinden tercümelerine erilir
düşüncesindeyken, sanki hepimiz kelebek ömrü kadar tecrübesiz ve tırtıl olmaya
hemen herkes ümitsiz. Kalbi bandaja sarılan bir devrin helak alametlerindeyiz.
Kalbin tekamüle meyli şöyle dursun, kalbin gönül melekesinden boşandığı demin
son çaresizliğindeyiz. Varlık hikmetlerini inkar alametleriyle sarhoşluk
salgınında salınan kim. Sarhoşluk bahtının güzündeyiz. Menfaatine mürit olan
bir çürümüşlük tecrübesidir kızıl hırçınlığımız. Herkesin herşeyi bildiği bir
çağın anakolu acemiliğinin izharını kim açıklayacak. Düşleri hıçkırık,
hayalleri gömük bir ruhun şizofrenik semptomlarını teşhise muktedir olmayan bir
çağın tedavisinden medet kesmişliğin kimsesizliğindeyiz…
Normal anlatamıyoruz, anormal yaşamadıklarımızdan mı.
Hüzün akan bir çağın tasvirini hangi mevsimde anlatmalı. Ruhun yağmalanışı,
gönüllerin talan edilişini de bilesin ey kolluk. Sendeleyen asrımızın kelebek
ömründen öğrenecekleri var. Günahlarımız için keyif sofrası kuruşumuzu hangi
hal diliyle anlatalım. Çağın türkülerinden iğrenen taşlar biliyorum. Kalbin
kapısında kemale eren ermişlerin yerini soyguncuların kapladığını nasıl izah
edeceksin ey asrın en ketüm tercümesi…
Herkes şenşakrakken neden herkes ömrünün arafında.
Kalabalıkların kimsesizliğini annelere ne an teslim etmeli. Göğün seyrinden
keyif almayan azap faslından bıkılmadı mı. Haksızlık çağının cinnetini kim
tedaviye kalkacak. Her an durmadan ışıldasın diye ütülediğimiz nefsimizin
sığlığından bihaber olmak ne büyük cephe, ne büyük mağlubiyet. Kendimizden
gurbete göçümüz, vuslatın heryerden çok biz olduğunu tefekkürle his etmemek,
nabız yok demenin de ötesinde…
Umut pazarlarının yorgunuyuz. Hayatın hayretlerine
nefes nefese kalışımızın muhasebesini tutmayan kim. Kederin kırgınlığını
tecrübe etmeyen mi var, ya tercüme. Yeni bir esvabın eskiyen kibrini görmeyen
uçurumun eşiğindeyken henüz, hayatın en büyük tecrübesi intihar eden bir
ruhtur. Çılgın bulutların rengini boyayamıyoruz, hırçınlığını anlayamıyoruz
üstümüze gelen doğanın, doğanın saldırısındadır insanın gafleti. Rüzgardaki
titrek mum alevi gibiyken insan, hala anlayamıyorum insanın bu çılgın cüretini…
Doymayan ihtirastan fışkıran ezikliğin serüveninde
hayat. Yaşam, mağlubiyetler içinde hangi övüncün arayışında…
Pesimist bir tablonun ressamı değilim, optimist bir
pembe masalın yılışık bir yazarı olamam. Ölçüsüzlükte hudut arayan bir çizgi
gibi ancak ve çürüyün bir filizin köküne ümit suyu taşıyan su hamalı belki ve genzi
alev alev yakan çağın çığırtkanlıklarına kalemle ancak bir çığlık olmalı. Belki…
Uğuldayan bir çağın tercümesi: ölüm çukuruna misafir
olmazdan evvel, zehir bile şifaya dönebilir. Karanlıkların aydınlığından kökü
ümit olan inancın misafiri olmalı. Ömür hatmedilmeden fatihada teselli aramalı.
İnançsızlık çukurundan mülteci olan inançlıların en parlak yıldızları olan muhacirlerin
hicretine gönül ver. Gönlü gökyüzünden daha geniş olan ensarın mihmandarlığında
yükselebilirsin yücelmek namına. Aşk muhabbetiyle ancak yaşanır ahir zamanın
ağır mağlubiyetinin ahı…