Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
14 Aralık 2024

Yaşadığımız depremler, kader değildir

Son yıllarda dünyada ve ülkemizde yaşadığımız afetlere baktığımızda afetlerin etkilerinin hızla arttığını ülkeler için büyük ekonomik kayıplara neden olduğunu görmekteyiz. Afetlerin ülkemiz için en çok zarar vereni ise depremlerdir. Deprem bizim kültürümüzde bir kader algısı olarak bilinmektedir. Halbuki deprem milyonlarca yıldır devam eden bir doğa olayıdır.

Ne yapalım buda bizim kaderimizmiş gibi söylemleri her depremden sonra sıklıkla duymuşuzdur. Yaşadığımız bir depremi sorguladığımız da! neden sürekli deprem oluyor? Deprem neden başka bir yerde değilde, bizim burada oldu? gibi soruları gittiğim deprem bölgelerinde sıklıkla duydum.

Deprem, iklim değişikliği ve diğer afetleri araştırdığımızda, fail olarak karşımıza çoğunlukla insan çıkıyor. Afetlerde İnsan faktörü tam da burada devreye giriyor yani, bir başka açıdan bir düşünme daha gerçekleştirdiğimizde konu daha iyi anlaşılacaktır.

Mesela kıyamet deyince aklımıza ne geliyor?

Dünyanın sonu geliyor değil mi?

Yani kainatın sona ermesi geliyor.

Peki bu kıyamete insanın müdahale etme imkanı var mı? Yok.

Kıyametin zamanını, vaktini biliyor muyuz?

Hayır bilmiyoruz.

Kıyametin vaktini belirleyecek olan, yani o kozmik kıyametin ne zaman sona ereceğini belirleyecek olan kim?

Elbette ki Allah.

Dolayısıyla şu sonuca rahatlıkla varabiliriz. Acaba bu kıyametin dışında biz farklı kıyamet türlerinden de bahsedebilir miyiz?

Bu soru bizim için çok kıymetli aslında. 11. Asrın Kur’an tefsircisi Ragıb-ı İsfahani'ye göre evet bahsedebiliriz. O iki kıyamet türünden daha bahsediyor. Yani kozmik kıyametin yanına ek olarak iki kıyamet türünden daha bahsediyor.

Bunlardan bir tanesi onun orta kıyamet diye adlandırdığı kıyamet. Diğeri ise küçük kıyamet ya da insanın kıyameti dediği kıyamet. Peki bunlarla ne demek istiyor İsfahani? Orta kıyameti milletlerin çöküşü olarak ele alıyor.

Küçük ya da ferdi kıyameti ise insan hayatının sonu olarak, yani kişinin ölümü olarak adlandırıyor.

Peki, bu alanlara (insana bahşedilen yaşam süresi) insanın müdahale etme imkânı var mı?

Evet tabi ki var.

Tam da bu alanlar aslında insanın sorumluluğunda olan alanlardır. Çünkü insan kendi hayatında kendi konforunu artırmaya yönelik çalışmanın içerisinde bir mücadele vermektedir.

Kıymetli okurlarım bu vurguları neden yapıyorum? Çünkü,afetlerin etkilerine karşı önlem almadan, insanın başına gelen onca afetten sonra, olan afetleri Allah’a havale etmek kabul edilebilir bir şey değildir. Peki yapılması gereken ne? Allah insana akıl ve irade vermiş, insan aklını kullanarak bu afetlere karşı alacağı önlemlerle afetlerin etkilerini azaltabilir. İnsanın irade ve sorumluluğunu yok sayamayız.Yaşadığımız depremler bizim için kader değildir.

Afetlerin etkilerine karşı bu açıdan baktığımızda insanın afetler karşısında önlem almayarak kaderci bir yaklaşımla veya radikal bir ifadeyle işin müsebbibi sanki Allah’mış gibi yorumlar aslında, Allah'a açık bir iftiradır.

Afetsiz günler dileğiyle, hayırlı bir hafta sonu diliyorum.