Yarın lazım olabilir
Türkistan coğrafyasını Türkiye’den AYIRMA PLANI, Stalin tarafından YÜZ SENE evvel yapıldı. Ermenileri bir şekilde bölgeye yerleştirerek, bugünlere kadar gelmesini sağladılar. Ne var ki Türk Devletleri Teşkilatının kurulması ve 2020’de ki 2. Karabağ Harekâtı, Stalin’in bu planını çöpe atmaya yetti. Böylece bölgedeki güç dengesinin yeniden şekillenmesinin de, bir nevi önü açılmış oldu. Keza imzalanan anlaşmayla; Ermenistan yaklaşık 30 yıldır işgal ettiği topraklardan çekileceği gibi, yeni ULAŞIM KORİDORLARININ da, (Zengezur Koridoru) hayata geçirileceği belirtildi. Bu süreçte her ne kadar kendi kamuoyundan tepki toplasa da, Paşinyan’ın “Azerbaycan’ın toprak bütünlüğüne daima vurgu yapması ve anlaşmaya sadık olduğunu söylemesi” ise bizleri hayli ümitlendirdi. Ancak Ermeni Diasporasının baskıları, Batının cesaretlendirmeleri ve İran’ın Zengezur Koridoruna karşı asabi tutumu, Ermenistan’ın son dönem YAN ÇİZMESİNE temel oluşturdu. Hatta Paşinyan’a öyle yürek yedirmişlerdi ki, Ermenistan Başbakanı; “kendilerini koruması için, artık Rusya'ya bel bağlayamayacaklarını” söylemek durumunda bile kalmıştı. Zaten bunun akabinde, Fransa’dan gelen destek açıklamaları ve ABD ile yapılan askeri tatbikatlar, farklı bir iklimi beraberinde getirdi.
Hülasa birileri ileriyi görmüş ve makûs talihlerini değiştirmek
adına, hamleler yapıyordu anlayacağınız. ABD’den, Fransa’dan ve Diaspora’dan da,
zaten başka bir şey beklenmezdi ki. Peki, ya İran’ın karın ağrısı neydi? Aslında
buna İran’ın; “Karadeniz’e ulaşamaması, Kafkasya’daki etki alanının azalması ve
Kuşak-Yol üzerindeki, gücünü yitirmesi” biçiminde cevap verebiliriz ilk etapta.
Ama hepsinden öte “Azerbaycan ve Türkiye’nin, ZENGEZUR İLE BÖLGEDE DAHA ETKİN
HALE GELMESİNDEN” kaynaklandığını da söylersek, hata yapmış sayılmayız. Zira Türkiye
ile Türkistan arasında bağ kurulmasının, stratejik boyutu yanı sıra ticareti
derinleştirmesi, lojistik ilişkileri güçlendirmesi ve dolayısıyla refahı
arttırması yadsınamaz bir gerçekti. O nedenle de Orta Asya ve Avrupa arasında,
Hazar ve Türkiye’den geçecek bir güzergâhtan ziyade, Hazar-İran-Irak-Suriye
hattından Akdeniz’e, oradan da Avrupa’ya uzanacak BAŞKA BİR YOL PLANLADIKLARI malumunuz.
Nitekim tamda bu demde, Esed’in Çin’e giderek stratejik ortaklıktan dem vurmasının,
BU MİNVALDE SEYRETTİĞİ tartışılmaz bir konuma sahip.
Fakat gelin görün ki evdeki hesap, çarşıya uymuyordu her
zaman. Öyle ki Azerbaycanlı kardeşlerimizin, geçen hafta Karabağ’da başlattığı Anti
Terör Operasyonu, bunu herkese tekrar hatırlattı. Bu esnada ABD’de olan Sn.
Cumhurbaşkanımızın ise, bu HAKLI MÜCADELENİN DİPLOMATİK AYAĞINI başarıyla
yürüttüğünü takdirle izledik. Lakin Sn. Cumhurbaşkanımız, çok dikkat çeken bir
ifade daha kullanmıştı New York'taki Türkevi'nde… O da Karabağ'daki operasyonun,
“Ermenistan Devleti ve Paşinyan ile alakalı değil, Karabağ'daki çapulcu Ermeni
takımıyla ilgili” olduğuydu elbette. Bunu neden mi söylemişti, Sn. Erdoğan?
Çünkü Rusya ile ilişkileri bozulmuş ve Batının samimiyetsizliğini idrak etmiş
bir Paşinyan’ı, ORTA YOLA GETİRMEK daha kalay bir işti. Paşinyan’ın önceki MAKUL
AÇIKLAMALARININ da, bu noktada veri teşkil ettiği açıktı. Kaldı ki Paşinyan bu
süreçte gitse ve yerine gelecek AŞIRI IRKÇI bir Ermeni yönetimle, durumun daha
sıkıntılı gideceği de muhakkaktı. O yüzden işi şansa bırakmamak için Paşinyan’ı
masaya oturtmak, anlaşmaya varmak ve Zengezur Koridorunu behemehal inşa etmek
en akıllı yol olarak seçilmişti özetlemek gerekirse. Yani Paşinyan özelinde, “YARIN
LAZIM OLABİLİR” stratejisinin uygulandığını söylemek mümkündü. Sonuçta geri
dönülmez bir dönemeçteydik artık. Bunu Paşinyan’ın da, diğerlerinin de bildiği
sır değildi. Zaten İran’ın çaresizce, “koridorun
kendi topraklarından geçmesine razı olması” kısaca bu demekti. Ne diyelim!
Bekleyip, görelim… Bakalım neler olacak…? Ama uzak değil… Belli ki çok yakında…