'Yarın Çok Genç Olacak' Projesi ve Sayın Süleyman Soylu
Önceki
akşam, Ankara’daki “Yarın Çok Genç
Olacak” adlı programı izledik.
Gençlerin
bir araya geldiği “güzel” etkinliklere katılmaya, destek vermeye gayret
ediyoruz.
Gençlerimizden
her seferinde çok şeyler öğreniyoruz.
Bu da
öyle bir programdı.
İçişleri
Bakanı Sayın Süleyman Soylu,
İçişleri Bakan Yardımcısı-Bakanlık Sözcüsü Sayın İsmail Çataklı, Emniyet
Genel Müdürü Sayın Mehmet Aktaş ile güvenlik bürokrasisinin hassas mevkilerindeki diğer
büyükleriyle bir araya gelen gençlerimizle bizim de güzel sohbetlerimiz oldu.
Memleketimizin
doğusundan, batısından, ortasından 160 genç kardeşimiz, İçişleri Bakanlığı- Spor
Derneği Projesi
kapsamında çeşitli illerimizdeki “Anadolu Ruhu”nu yansıtan mekânları gezdiklerini...
‘Kadim
Medeniyetimiz’in zaferlerine şahitlik
eden yerleri “toprak diyerek geçmemenin”
önemini kavradıklarını…
O “ölümsüz”
yiğitlere, canlarını seve seve feda ettiren “aziz
ruha” vâsıl olduklarını, kendi tarzlarıyla söylediler.
Gözlerinin
içi gülüyordu, “Yarın Çok Genç Olacak” derken.
“Yarın Çok Genç Olacak.”
Etkinliğin
ismi çok dikkat çekici değil mi?
“Yarın çok ‘geç’ olmasın
diyorsan, gençliği ihmal etmeyeceksin!”
*
Etkinliği
izleyen meslektaşlarımızdan biri, TRT’den emekliymiş.
Eski
günleri andıktan sonra,
“Ben sizden de yaşlıyım.
Gençlerle bizim kuşak arasındaki bağ koptu maalesef. Bizim tecrübelerimizden
istifade etmek istemiyorlar. Biz de, onların dilinden anlamıyoruz.” dedi.
Mesafelerin
açıldığı doğru olsa da, bir şeyler yapmak gerek.
İlk
adımları da “bizim atmamız” gerek!..
Biz böyle,
gençlerle ve yaşlılarla konuşurken…
Sayın
Bakan salona girdi.
Yanlış
not almadıysam, 45 masaya dağılmıştı gençler ve büyükleri…
Sayın Süleyman Soylu, bütün
masaları teker teker ziyaret etti.
Gençlerle,
onların dillerinden ne kadar iyi anladığını gösteren sohbetleri dikkat
çekiciydi.
“İçişleri Bakanlığı” aslında “yüzü soğuk” bir makamdır.
Meslek
hayatımız boyunca tanıdığımız içişleri bakanlarının kahir ekseriyetinin
yüzlerinden “güvenlik görevlisi” bakışı eksik olmazdı.
Sayın
Soylu, işin güvenlik tarafına ağırlığını koymakla birlikte, farklı bir hava
taşıyor.
Bu
havanın, dün buluştuğu gençlere yansıdığını ve Sayın Bakan ile saygıda kusur
etmeden “rahat” sohbetler içine
girdiklerini gördüm.
Karşısındaki
kasmayınca, genç de kendisini kasmıyor.
Sayın
Bakan’ın, “işi anında çözüme kavuşturmak” gibi bir özelliği var.
Bunu,
gençlerle sohbetlerini izlerken bir kez daha gördüm.
Batman’dan
Elif adlı bir talebe, babasının Suriye’deki mazlumlara yardım ekibinde görevli
iken orada vefat ettiğini ve oraya defnedildiğini söyledikten sonra, “Konunun hukuki boyutuyla ilgili
sıkıntılarımız var, annem çok zorluk çekiyor.” diyerek derdini açtı.
Sayın
Bakan, hemen Bakan Yardımcısı Sayın İsmail
Çataklı’ya döndü.
“Elif
kardeşimizin annesini bir arayınız lütfen, konuyu tam olarak anlayalım.” dedi.
Sayın
Çataklı, Elif kardeşimizden hemen annesinin telefonunu aldı.
Aradı.
Konuştular.
*
Sayın Süleyman Soylu böyle, bütün masaları
dolaştı.
Gençlerle
teker teker sohbet etti.
Gün
boyunca birçok programı vardı Sayın Bakan’ın, çok yorgun olmalıydı ama
gençlerle bir araya gelmenin kendisini dinlendirdiği, enerji verdiği hemen
belli oluyordu.
Bu
enerjiyle, “metni” bir kenara atması
ve “doğaçlama” konuşması dikkat
çekti.
Kürsüde uzun
süre kalan Bakan’ın konuşmasından şu bölümleri özellikle not etmişim: “Evet,
eve vardığımızda yorgunluktan adım atacak halimiz kalmıyor ama bunu seve seve
yapıyoruz. Çünkü ülkemizi, sizi çok seviyoruz. Sizin güzel bakışlarınız bize
güç veriyor. Bu memlekete kötülük etmek isteyenlere fırsat vermemek için gece
gündüz çalışıyoruz.
Türkiye’nin yakın coğrafyası yetimler coğrafyasıdır. Biz burada böyle sohbet ederken, yanı başımızdaki ülkelerde yaşayanlar, başlarına bombaların yağmasından endişe ediyorlar. Biz, haksızlıklara ‘hayır’ diyerek yürüyoruz. Sizler, çok çalışmaktan, iyilik yapmaktan, anne ve babaya hürmetten asla vazgeçmeyiniz. Ülkemizin ve insanlığın size çok ihtiyacı var.”
“Maske, mesafe, temizlik” kurallarına itinayla
uyulmasıyla da dikkat çeken program üç saatten fazla sürdü.
Sayın
Soylu, uzadıkça uzayan programın her aşamasında bulundu.
Gençlerin
tamamına, kendi elleriyle sertifikalarını verdi.
Doğum
günü o gün olanlar için hazırlanan kutlamaya katıldı, program için hazırlanan
sergiyi gezdi.
Hemen
bütün gençlerle teker teker fotoğraf çektirdi.
Hiç
kimseye “Olmaz, yoruldum ama!” der
gibi bakmadı.
Öyle
zannediyorum ki, o gençler, Sayın Soylu’nun kendilerine bu kadar
yakın ilgi göstermesini ömürleri boyunca unutmayacak, hatta çocuklarına,
torunlarına anlatacaklardır.
Bunları,
gençlere, dün Külliye’de hitap eden Doç.Dr.
Oğuzhan Aydın ile konuştuk.
Oğuzhan
Aydın Hoca;
“Cumhurbaşkanımız, sürekli
olarak ‘Sahaya inin, sahada olun, vatandaşla iç içe olun!’ diyor ya… İşte,
Sayın Bakan bunu yapıyor. Bütün yüreklere teker teker dokunuyor.” dedi.
Bize kulak
misafiri olan “orta yaşlı” bir beyefendi de, sohbete şu cümleyi ekledi:
“Ak Partide görev alanların yarısı böyle yapsa, Sayın Cumhurbaşkanımızın bırakın yüzde 50’yi, yüzde 60 diye bir derdi olmaz!”
YÜZ YÜZE İLETİŞİM VE GÖNÜL DİLİ
Yüz yüze
iletişimin yeri her vakit bambaşkadır.
Sayın
Bakan, ortama telekonferans ya da “yüz yüze
iletişimin olmadığı” bir başka yöntemle dâhil olsaydı, bu gönül köprülerini
kuramazdı.
Gençlerimiz
kendilerine “gönül diliyle” hitap
edecek büyüklerini arıyorlar.
Bulduklarında
da, onlara gönül defterlerinden güzel bir sayfa ayırıyorlar.
Mutluluk
verici bir akşam oldu benim için.
Sayın
Bakan da, onca yorgunluğuna rağmen o kadar mutlu oldu ki…
“Metni” bir kenara attı…
Gönlünden
kopanlarla “su gibi” bir konuşma
yaptı.
Programdan sonra yavaş yavaş otobüslerine yönelen gençlerin yüzlerindeki gülümser ifadeler, bize “Yarın çok genç olacak” mesajını veriyordu.
ALLAH RAHMET EYLESİN, MEKÂNI
CENNET OLSUN
Yazarımız
Sabiha Doğan Hanımefendi, “Biricik anneciğim Saliha Gül'ü kaybetmenin tarifsiz acısı
içerisindeyim.Taziyesini ileten tüm dost,arkadaş ve yakınlara teşekkür ederim.
Bu dünyaya ait değildi ancak bir melek olabilirdi. Rabbim merhamet ve
rahmetiyle karşılasın. Yeniden birlikte olacağımıza inanmak huzur veriyor.”
demiş.
Anne acısı ne büyük acı.
Adalet Bakanımız Sayın Abdulhamit Gül, kıymetli meslektaşlarımız, kardeşlerimiz Sabiha Doğan ve Nil Gülsüm Gül’ün Muhtereme anneleri Saliha Hanımefendi’ye Cenab-ı Allah’tan Rahmet, acılı ailesine sabırlar diliyorum. Mekânı cennet olsun."