Yargı siyasi konjonktüre bakmaz
Gerçekten Allah sabır versin Türkiye’de hâkim ve savcı olana. Bakıyorsunuz, sosyal medyada bir hashtag açılıyor; ‘Şu kişi tutuklansın.’ Altında yüzlerce tweet… ‘Şu kişi salıverilsin.’ Altında yüzlerce tweet…Klavye başına geçip sosyal medyada her gün tutuklama veya tahliye siparişiyle yargıya parmak sallayanlar var. Sosyal medyanın adalet dağıtan mahkemelere dönüşmesi başlı başına büyük bir probleme dönüştü.Hayati tehlike doğurmayacak bir tokattan dolayı tutuklama kararı veren hâkimlere şahitlik ettik. Niçin? İnternete düşen görüntülerden sonra açığa çıkan sosyal ve toplumsal baskılardan dolayı.
Yargıçlar,
suç işleyenin kimliğine, ideolojisi ve dünya görüşüne göre değil, kanunlar neyi
gerektiriyorsa ona göre davranır ve ona göre karar verirler. Yargının simgesi
olan adalet heykelinde gözler bu yüzden bağlıdır. Emin olun “yargı ne kadar tarafsız, bağımsız,
kaliteli ve adil olursa, yargı üzerinde yapılan toplumsal ve siyasi tartışmalar
ne kadar azalırsa, toplum nezdinde de yargının kalitesi, duyulan güven, onur ve
saygınlığı o derece artacaktır.”
İnsan onuruna saygılı, insan haklarını koruyan, herkese eşit
davranan, bağımsız, adil, tarafsız, dürüst ve tutarlı olan, yargıya olan güven
temsil eden, mahremiyeti gözeten, mesleğe yaraşır şekilde özenli davranan yetkin
ve dürüst hukukçuların varlığı, hukuk düzeninin ve demokrasinin en önemli
teminatlarından biridir. Kendi aklına güvenerek özgürce hareket edebilen,
adalet ve vicdanına aykırı hiçbir tutum ve davranış sergilemeyen, bilgiyi ve
doğruyu kendine rehber edinen, yüksek karakterli hukukçular geleceğimizin ve
adaletimizin savunucuları olacaktır.
Kimi zaman yargının
verdiği kimi kararlar, tahliyeler veya muhalefet şerhleri üzerinden yargıyı veya
şerh koyan hakimi tümden yıpratacak, töhmet altında bırakacak, hâkim ve
savcılara toplumsal baskı yaratacak, eleştiri sınırlarını da aşan kimi haksız
ve hakkaniyetsiz yaklaşımlara bir hukukçu olarak üzülerek şahitlik etmekteyiz. Özellikle kamuoyunda
bilinen, ideolojik ve düşüncel bazda kendimize karşıt veya yakın gördüğümüz
kimi şahısların davalarında verilen her MAHKUMİYET, BERAAT, TAHLİYE veya
MUHALEFET ŞERHLİ kararlarda, kararı veren hâkimleri eleştiri sınırlarını aşacak
şekilde itham eder, hedefe koyar, suçlarsak, adil ve tarafsız olmaya çalışan
adalet sistemimize büyük zarar vermiş oluruz. HSK da bu konuda çok hassas davranmalı.
Sırf bilindik kimi dosyalarda muhalefet şerhi koymuş diye kararnamelerle ilgili
hâkimlere menfi atamalar hâkimleri büyük baskı altında tutar, tarafsızlık ve
bağımsızlık teminatlarına ciddi gölge düşürür.
Görülmekte olan
davalar hakkında eleştiri sınırlarını aşan, yönlendirme sayılabilecek söz ve
tutumlar büyük sorun çıkarıyor. Çünkü
kararı verecek olan hâkimler de programları ve sosyal medyayı izliyorlar. Onlar
da bizim gibi insan. Baskı altında kalabiliyorlar. Bakın TCK’ya AK Parti ile giren iki madde TCK madde 277 ve
288 var. Adil yargılamayı etkilememek için çıkarılmış, etkilemeye çalışmayı suç
saymıştır. Şimdi Anayasa Madde 138, TCK madde 277 ve 288 dururken özel
olarak kimi davalar hakkında tartışmalar yapıldığında hep bu sorunlar ortaya
çıkıyor. Peki, bu kadar baskı altında kalacak hâkim nasıl adil yargılama
yapacak?
Yargıyı
mutlak surette siyasi, sosyal, toplumsal baskılardan ve tartışmalardan uzak
tutmak lazım. Yargıçlar,
kararlarını toplumun duygularına veya beklentilerine göre vermez. Kanun ve
kitaplara göre verir. Hâkimler
ve savcılar da insan ve hata yapacaklardır. Ama bu hataların denetim ve
düzeltim mekanizması sosyal medya veya toplumsal baskı değil; adaletin kendi iç
denetim mekanizmaları olan istinaf, Yargıtay, Anayasa Mahkemesi hatta AİHM gibi
yüksek mahkemelerdir.“Yargı,
konjonktüre, kişiye, zamana, “bu ne der”, “şu nasıl bakar” diye karar vermez.
Yargı dosyaya ve vicdana göre karar verir.