Yargı reformu (2)
Geçen hafta yargı reformu yapılacak ise bunun için ön şartın yeni bir sistem kurmak olduğunu yapılan kısmi iyileştirmelerin mevcut sistem ile örtüşmemesi nedeni ile başka sorunların ortaya çıktığını belirtmiştim. Öncelikle savcılık müessesesinin yargı faaliyetindeki yeri üzerinde durmuştum. Bu hafta avukatlık mesleği ve yargılama faaliyetindeki yeri ve neler yapılması gerektiği üzerinde durmak istiyorum.
Avukatlık mesleğinin gücü o ülkedeki demokratik sistemin gelişmişliği ile yakın bir alaka içerisindedir. Kamuoyunun bilgilenmesi açısından basın bir ülke için ne kadar önemli ise avukatlıkta aynı derecede önemlidir. Zira avukatta soruşturmak, bilgi edinmek, olayların mahkeme nezdinde gün yüzüne çıkmasına yardımcı olmak zorundadır. Bunun faaliyetin sonucunda da başta devlet olmak üzere birçok kurum ve kişinin hataları eksikleri ortaya çıkmaktadır. Eğer sisteminizde avukatlık sadece göstermelik olarak varsa o takdirde demokrasinizin de gelişmiş olduğundan bahsedemez bu kurumdan beklenen fayda da sağlanamaz.
Ülkemizde avukatlık 4 yıllık Hukuk Fakültesi bitirilerek ve akabinde Baroya bağlı olarak 2 yıl staj tamamlandıktan sonra yapılabilen bir meslektir. Ne yazık ki her geçen gün özel üniversitelerin artması ile avukat sayısı artmakta ancak aynı oranda gelir artmamakta tam tersine iş problemi olan avukatlar ortaya çıkmaktadır. Bu noktadan bakıldığında bundan devlete ne denebilir. Ancak avukatlık sadece özel yapılan bir meslek değildir. İçerisinde kamusal özellik barındırmaktadır. Ayrıca avukatların yaptıkları hatalar kişilere zarar vermekle kalmamakta kişilerin hukuk sistemini ve devleti de eleştirmesine neden olmaktadır. Avukatlık mesleği sıradan bir işletme değildir. Avukatlık/lar kişilerin çözüm aramak için sistem içerisindeki rehberleridir. Bu nedenle de çok geniş yetkiler verileceği için denetlenebilir bir sistemin kurulması gerekmektedir. Avukatlık mesleğini yapacak kişileri kısıtlamak vatandaşı kısıtlamak demektir. Bu nedenle yetkisiz avukat demek kişinin kendisini korumasız hissetmesi demektir. Avukatlara verilen yetkilerle doğru orantılı olarak sorumlulukları ve denetimleri de farklı kurallara tabi olmalıdır.
Bizim sistemimizde avukatlar; yargılamanın konu mankeni pozisyonunda şekli olarak var olan, olması istenen ancak mümkünse hiçbir şeye karışmaması sağlanan, vatandaşın işlerinin adliyede yürütülmesine katkı sunan bir kişi olarak görülmek istenmektedir. Bu nedenle yetkisi de son derece kısıtlıdır. Şekli kurallar, mahkeme salonlarındaki dizayn, dosyaya ulaşabilme, hepsi avukatların aleyhine düzenlenmiştir. şu anda 1969 tarihli Avukatlık Kanununu değiştirmek üzere Adalet Bakanlığında çalışma başlatılmıştır. Ancak bu kanun çalışması ile ilgili olarak avukatların bilgisi bulunmamaktadır. Anlatmaya çalıştığımız tam olarak ta budur. Kendileri ile alakalı olarak yapılacak olan kanundan avukatlar haberdar değildir.
Çağdaş, şeffaf bir toplum için güçlü bir avukatlık kurumu çok önemlidir. Bunun için Hukuk Fakültelerinin en az 5 yıla çıkartılması son sınıfının uygulamalı yapılması gerekmektedir. Her ile bir üniversite kabul edilse bile her ile bir hukuk fakültesi olmaz olmamalı. Kalitenin aşağı düşürülmemesi için alınan öğrenci sayısının ve fakültelerin sayısının kontrol edilmesi gerekmektedir. Avukatlık mutlaka sınava tabi tutulmalıdır. Uzman avukatlığın getirilmesi yan dallar ile birlikte avukatlara 2-3 dalda uzmanlaşma hakkı verilerek mesleğin standardı yukarı çekilmelidir. Mahkemelerdeki duruşma salonlarının yeniden dizaynı ve çeşitli kanunlardaki avukatın mesleği ile ilgili çalışmasını zorlaştıran maddelerin temizlenmesi gerekmektedir.
Kıdeme göre avukatların devlet memurlarının faydalanmakta olduğu yeşil pasaport vs. gibi uygulamalardan faydalandırılması gerekmektedir.
Tüm bunların yapılması için öncelikle avukatlık mesleğine bakışın değişmesi gerekmektedir. Avukat her zaman yalnız olan herkese karşı sorumluluğu bulunmakla birlikte yetkileri çok kısıtlı olan doğası gereği muhalif bir meslektir. Bizler eğer bu mesleği icra edenlerin haklarını ve yetkilerini genişletir isek bunun yansıması daha özgür bir ülke olarak bize dönecektir. Yargılama faaliyeti içerisinde özellikle ceza yargılamasında avukatlar bireysel olarak mücadele vermektedirler. Bu mücadelelerinde karşısında polis, savcı ve nihayetinde hakim bulunmaktadır. Eğer biz silahların eşitliği prensibi gereği avukatları gerekli yetki ile donatmaz isek yolu mahkemeye düşen kişilerin büyük çoğunluğunun topluma karşı memnuniyetsizliği ile sonuçlanacak bugün yaşadığımız sonuç ile karşılaşırız.