Yanlış üslup doğru sözün celladıdır
Hayatta en zor aldığımız kararımız sanırım evliliktir. Yaşımız ilerledikçe daha da seçici oluruz. Rahat yaşamamıza sebep olacak olan işimizi, sağlığımıza etkili olacak aşımızı, hayatımızı kolay kılacak eşimizi iyi seçersek mutlu oluruz.
Rabbim! Hakkımda hayırlısını nasip et, doğru karar vermem için bana yardımcı ol, işlerimi kolaylaştır, imtihanımı zor etme... diye dualar ederiz. Bu yakarışlarımızın ve gayretlerimizin akabinde, eğer korkularımızın önüne geçebilirsek bir karar veririz. Verdiğimiz bu karar aynı zamanda, bizim duamızın karşılığı olan seçimimize yaptığımız “hayrımız” da olacaktır. Yaptığımız HAYRIMIZI da asla başa kakmamalıyız.
Seçimini yaparken çok zorlandığımız, kılı kırk yardığımız; kimdir, nasıldır, nerelidir, dini meşrebi nedir, neler yapmıştır, annesine babasına kardeşine arkadaşlarına karşı nasıldır, aileme uygun mudur, beni mutlu eder mi, beni yolda terk eder mi vs... Bir çok soruların cevabını olumlu cevap aldıktan sonra evlilik kararımızı vermişizdir.
Duamız hayırlısı olması ya, o kadar güvenmişizdir ki duamıza, bu seçimimiz hayırlı olmak zorundadır. Zira yaptığımız diğer bütün hayırlar gibi, bu hayrımızda da teşekkür beklememeliyiz. Duamızın karşılığı olan eşimizle en iyi olmak için hayırda yani af etmekle, sevmekle, acımakla vs. daha iyi olmak için de yarışmalıyız.
Evlenmek demek, aile kurmak için kanunların uygun gördüğü şekilde, iyi ve kötü gün beraberliğini içine alan, ruhen ve bedenen ömür boyu sürmesi istenen birlikteliktir. Evlenme akabinde ne kadar çok emek verilirse o kadar aile olunacaktır.
Yaşanmış kötü örneklere bakıp beklentilerimizi abartarak, hayal elemimizde kalıp mükemmeliyetçi olarak, her karşılaştığımızda bin bir kusurlar bularak evliliği ertelemek, aslında HAYATI ERTELEMENİN diğer adıdır.
Her yaşanmışlık, her tecrübe yaşanınca kıymetlidir. Yaşanmayan her gecikme hüsran olarak önümüze çıkacaktır. Zira zaman bir daha geri dönmeyecektir.
Aldığımız karar akabinde bizi tamamlayan diğer yarımızı iyi tanıma, ona saygı duyma, mutlu etme yarışına girip sevgimizin ispatı olan güven duygusunu vermeliyiz. Zira güvenin olmadığı hiç bir yerde teslimiyet oluşmamaktadır.
Eşlerimiz bizim kabul olunmuş duamızdır. Her ne kadar yaşanmışlıkların verdiği acılar varsa da, onlar bize hem bu dünyanın hem de ötelerin mutluluğunun müjdecisidir. Bu duygunun oluşması için evliliğin devam etmesi gerekmektedir.
Unutulmamalıdır ki, evliliğin devamı karı kocaya bağlı değil, kurdukları ilişkilere bağlıdır.
Bütün aile facialarımızın altında iletişim kopukluğumuz, anlık kararlarımız, öfke kontrolü yapamamamız vardır. “Ben haklıyım, sana hakkımı yedirmeyeceğim, enayi olmayacağım” düşüncesi ile yanlış üslup kullanmaktayız. Halbuki yanlış üslup doğru sözün celladıdır.
Geçinme sanatı olan evliliğimiz kurduğumuz ilişkiler ağı üzerinedir. İki ayrı ailenin, kültürün birleşimi bizlere yeni roller yüklemektedir. Eşliğin yanında gelin ya da damat olma, yeni anne ve babaya sahip olma rolleri ile karşı kaşıya oluruz.
Ne kadar rolümüzü samimi bir şekilde iyi oynarsak, ilişkilerimiz de o kadar sağlam olacaktır.
Evlilik dünya nimetlerinden en güzel faydalanmak, bedenlerin sakinleşmesi, toplumun refahı, azgınlıkların azalması için şarttır. Bunu da ancak ticaret gözü ile anlayabiliriz.
Ticarette dua, istikamet üzere hareket etmek ve risk almak vardır. Memuriyette ise dua yoktur. Risk almak da yoktur. Verilene razı olmak vardır.
Evlilik de bir ticarettir, risk almaktır. İstikamet şarttır. Birbirimize müşteri gibi görürsek kaçırmamak için emek veririz. Zira müşteriye hizmet geri dönüşümü olacak bitmeyen sermayemizdir.
Hasılı Kelam; bu günleri fırsat haline geçirip hayatımızı ertelemememizi, ilişkilerimize dikkat edip sözü doğru üslupla söyleyerek yüreklerde yer almamızı temenni ediyorum.