Yanıyoruz!..
Güzel ülkemizin ve dünyanın akciğerleri olan ormanlarımız yanıyor. Herkes yananın bir orman olmadığını, ciğerlerimiz ve geleceğimiz olduğunu pek âlâ biliyor lakin elden bir şey gelmiyor. Son bir hafta içerisinde otuzu aşkın ilimizde yüz seksen beş orman yangını meydana gelmiş. İnsanın inanası gelmiyor. Bu acıyı kabullenmek istemesek de maalesef gün ağarınca ortaya çıkan tablo yürek parçalayacak kadar ağır oldu. Yanan ormanlara ve ağaçlara mı yanalım, o kadar ormanın içinde hayatını kaybeden canlılara mı, geleceğimizin yanıp kül olduğuna mı, yangınla mücadele ederken hayatını kaybeden kahramanlarımıza mı, evlerini kaybeden vatandaşlarımıza mı, görevlilere su götürmeye çalışırken hayatını kaybeden Şahin Akdemir’e mi?... Acı o kadar büyük ki, hangi teselli dindirir bu acıyı, bilemiyorum.
Koronavirüs
ile mücadelemiz bittikten sonra bizi bekleyen en büyük tehlike küresel ısınma
olacaktır. Küresel ısınmaya karşı vereceğimiz mücadelede ise ormanlar en etkili
silahlarımızdan biri olacaktır. Durum böyle olunca orman bakımından zengin olan ülkemizin bu mücadelede zayıf kalması için
mi bir takım güçler ormanlarımızı yok etmeye çalışıyorlar diye insan
kendine soramadan edemiyor. Eğer durum böyleyse ciddi bir tehdit ve tehlikeyle
karşı karşıyayız demektir. Aksi takdirde son bir haftada çıkan bu kadar orman
yangının hepsinin tesadüf olduğunu söylemek akla uygun gelmiyor. Ancak bu büyük
oyunu oynayanlar şunu bilmeli ki, bu yanan ateşte bütün dünya yanar. Bir bir
diz çöktürülen ağaçlar ve yanıp kül olan ormanlar sadece o ülkenin değil bütün
dünyanın dengesini bozmaktadır. Ormanlarımızın yandığını izlerken asıl yanıp
kül olanın ciğerlerimiz ve bütün dünyanın geleceği olduğunun hala farkında
değiliz. Doğanın ve insanlığın doğal nefes alış verişlerini sağlayan
ormanlarımız birer birer yanınca dünya nefessiz kalır ve günden güne can çekişir.
En sonunda da dünya, bitkisel hayata girdiğinde en büyük bedeli yine bütün
insanlar öder.
***
Her sorunun
neticesinde yetkilileri göreve davet etme gibi bir maharetimiz var. Ancak
toplumsal vakalarda yetkililer kadar biz de sorumluyuz. Yanan ateşi oturup
izlemek yerine bir kova su da biz götürmeliyiz. Eleştirmek kolay ancak eylemde
bulunmak zordur. Hz. İbrahim’i atmak için Nemrut’un yaktığı ateşi seyretmek
yerine o ateşe su taşıyan topal karınca olalım ki, safımız belli olsun. Hepimizin
ortak yarası ve ortak derdi olan meselelere ortak tepki gösterip ortak bir
tavır ortaya koyduğumuz zaman bütün insanlık için bir şey yapmış olabileceğiz. Aksi
takdirde yangında ilk kurtarılması gereken insanlığımızın göz göre göre
yanmasına göz yummuş olacağız.
Bundan
yıllar önce görev yaptığım okulda Orman İşletmesinde görevli bir yetkilinin “Orman ve Ağaç Sevgisi” konusunda
öğrencilerimize yapmış olduğu sunumda anlattığı olay insanlığın geldiği noktayı
anlamamız için çok manidar ve acıklı bir örnektir. Bir orman yangını esnasında
yangını kontrol altına almak için gereken çalışmaları yaptıktan sonra soğutma
çalışmalarına geçtikleri sırada bir tilkinin ateşten kurtulduktan sonra
karşısında insanları görünce bir an duraklayıp önce yanan ormana, sonra
insanlara baktıktan sonra kendini tekrar ateşlerin içine atarak gözden
kaybolduğunu bizlere aktarınca gözlerimiz doldu. İnsanoğlu olarak diğer
canlıların gözünde yanan ateşten bile daha tehlikeli olduğumuz gerçeğini gözler
önüne seren bu olay insanlığımızı ve değerlerimizi ne kadar kaybettiğimizi bize
gösteriyor. Oysa ne güzel dememiş miydi Tolstoy; “Acı duyabiliyorsan, canlısın.
Başkalarının acısını duyabiliyorsan, insansın.” Biz hangi ara
insanlığımızı ve değerlerimizi kaybettik? Bu kaybedişten dolayı işte yanıyoruz…
Dün
görmezden geldiğimiz ateşte bugün biz yanıyoruz. Yarın da çocuklarımız yanacak.
Doğanın dengesini bozarsak intikamı çok acı olur. Bu doğanın doğal kuralıdır.
Yanan sadece bir ağaç değil, bütün dünyadır. O ormanın içinde yanan bütün
canlılarla beraber bizim de canımız yanmadığı müddetçe insan olduğumuzu iddia
etmenin hiçbir anlamı yoktur. Kaybolan değerlerimizi yeniden gün yüzüne çıkarıp
sözde değil özde insan olduğumuz hakikatine ulaşamazsak değerlerimiz ile
birlikte insanlığımızı ve geleceğimizi de kaybedeceğimizi unutmayalım.
Ben
inanıyorum ki millet olarak zor günlerin adamıyız. Bugünler milli birlik ve
beraberliğimizi en güzel şekilde ortaya koyabileceğimiz günlerdir. Yetkililere
elimizden geldiğince yardımcı olmaya çalışmalı ve Peygamberimizin “Yarın
kıyametin kopacağını bilseniz bile, bugün elinizdeki fidanı dikin!”
hadisi doğrultusunda yanan ormanlarımızdan daha iyisini ve daha büyüğünü yapabilmek
adına fidan dikme etkinliklerine yürekten katılalım.
Hala devam eden yangınların bir an evvel söndürülmesini ümit ediyor, bu yangınlarda hayatını kaybedenlere rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum.