Yamyam fare
Konuyla alakalı olduğu için aşağıda anlatacağımız hikâye eski İngiliz gemicileri tarafından denenmiş ve sonuç aldıkları bir hikâyedir. Hikâye şu:
“İngiliz gemiciler, gemideki bir fareyi canlı olarak yakalayıp boş bir tenekeye koyarlar ve günlerce aç bırakırlar. Sonra bir gün yakaladıkları küçük bir fareyi bu farenin yanına koyarlar. Günlerce aç kalan fare yeni koyulan fareyi yer.
Sonra bir daha, bir daha derken yamyam bir fare elde ederler. Bu fare artık iyice de semirmiş ve kuvvetlenmiş olur.
Sonra, yamyam fareyi geminin içine salarlar, şimdi ortada tebdili kıyafet gezen güçlü kuvvetli bir yamyam fare vardır ve bu fare rahatlıkla diğer farelerin yanına sokulur ve yakaladığı fareleri yer. Böylece gemi farelerden temizlenmiş olur.”
Bu hikâyeden çıkarılması gereken sonuçlardan biri şu; kadim, ahlaklı ve namuslu toplumları yok etmek için ahlaksızlıkta öncü giden yamyamlar kullanılıyor. Hiç de acele etmiyorlar. Alıştıra alıştıra toplumların ahlak ve hayâsı yok ediliyor. Önce etekler kısaltıldı, sonra mini etek dönemi derken şimdilerde ise cadde ve sokaklar çıplaklar kampı görüntülerden geçilmiyor.
İçimize eğitilmiş, semirmiş, beyni yıkanmış, ar damarı çatlamış sanatçı, şarkıcı, komedyen, manken kılıklarla toplumumuz çökertilmek isteniyor. LGBT bir insan hakkıymış gibi meşrulaştırılarak kötülük örgütleniyor. Amaç, doğurganlığı yok ederek insanlığın nesline kibrit suyu dökmektir.
Artık yamyam farelere dur denmelidir. Bunlarla mücadele hem dini hem de milli bir görevdir çünkü. En ufak bir tolerans dini ve milli değerlerimizi, ahlak ve edebi yamyam farelere yedirmek anlamına geliyor. Devletimizi acilen göreve çağırıyoruz.
Bu katil fareler utancı, ahlakı, edep ve hayâyı yok etmek istiyor. Hz. Ömer’in uyarısıdır, “Utancı giden kimsenin kalbi ölür.” Toplumumuz kalbinden vurulmak isteniyor.
Hz. Ali’den bir iki alıntı yapalım.
"Edep
bir damladır, damladı mı yok olur."
" En güzel edep, güzel ahlaktır."
Bu katil fareler ahlak ve insani
değerlerimizi yok etmek istiyor. Maalesef edep ve hayâ perdesinin, mahremiyetin
perdelerinin yırtıldığı bir çağa şahitlik etmek edepli insanlar için zül
olmalıdır çünkü iyiler görevlerini yeterince yapmayınca edepsizler iyice edepsizleşebiliyorlar.
"Şeytanın katili edeptir." Şeytandan rol kapanlar ahlak ve edebin katilleri oluyor. Nasır-ı Hüsrev’in ifadesidir "Utanmak insan ruhunda asıldır.” İnsanı, insan yapan utanma duygusudur. Utanma duygusu insan için ziynettir, güzel elbisedir. Ar perdesinin yırtıldığı kimse anadan üryandır. O haliyle hayvan ile arasında hiç bir fark kalmıyor. Biliyorsunuz şeytan, Allah’ın huzurundan edep ve ahlakı terk ettiği için kovulmuştur ve ebedi cehennemliktir.
Gerçek şu, küçük bir kıvılcımın büyük yangınlara neden olması gibi ahlaksızlar büyük toplumsal yangınlara neden oluyor. Masum, gencecik reşit olmayan çocuklar daha o yaşlarda ahlaksızlığın ve çıplaklığın selinde kaybolup gidiyor. Kadın cinayetlerine, yüksek katlı binalardan kendini boşluğa bırakan kadın ölümlerine birde bu açıdan bakın derim.
Bu konuda son sözümüz şudur; utancı giden kimsenin ahlakı ve insanlığı gitmiştir. Bizim değerlerimizde bir insanın değeri edep ve hayâsı ile ölçülür. Ahlak, edep ve hayânın temsilcisi İmam Hatiplileri “ahlaksızlıkla” itham eden sanatçı kılığı giydirilmiş Gülşen’e dava açmaya davet ediyorum.