Dolar (USD)
34.53
Euro (EUR)
36.11
Gram Altın
2960.22
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
03 Eylül 2016

Yalana dolanan Batı

1960'lı yılların sonuna doğru Almanya, Fransa, Avusturya'ya giden akrabalarımız vardı. İzinli olarak köye geldiklerinde eleştirdikleri pek çok konunun yanında kendilerinden en sık duyduğumuz şey "adamlar yalan konuşmuyor, hile yapmıyor, söz verme ya da yemin etme gereği duymuyorlar, bir şey dediler miydi yaparlar" övgüleriydi.

Hepimiz duymuşuzdur,

Batılılar hakkında yapılan "Bizim inancımızı taşımıyorlar, lakin kişilik hakları olarak bizim inancımızın/dinimizin buyruklarına uyar gibi yaşıyorlar. Biz ise inancımızla çelişik yaşıyoruz" yorum ve tespitlere hepimiz katılırdık.

Peki,

Bu Batı nasıl oldu da böyle utanılacak bir halde?

Bu yöneticiler uzaydan gelmediklerine göre,

Yöneticilerin kendilerinin gözlerinin içine baka baka yalan söylediklerini bilip bu yalan ve haksızlıkları kabul etmekten tereddüt etmeyen Batı insanına ne oldu? Hani insan hakları, hani doğruluk ve dürüstlük, hani demokratik değerlere sahip çıkma, nerede zulme karşı duruş ve ilkeler?

Batı geçen asrın başından beri, hatta 19. yy'dan itibaren bu ilkeleri bayraklaştırmıştı, iyi de etmişti. Ne var ki I. Paylaşım Savaşı ve akabinde gelen II. Paylaşım Savaşı Batı'nın kendi değerlerine sahip çıkmadığını gösterdi. Ahlaki ve dini bağlayıcılığı olmayan bir Batı, günümüzde bütün çirkinliğini sergilemeyi "ibadet" telakki ediyor.

Son 15 yılda akıttıkları yüz binlerce masum, sivil, kadın ve çocukların kanını sormuyorum, gerçekleştirdikleri işgal ve talanları geçiyorum. Hatta kendi paralarıyla, silahlarıyla, araba ve giysileriyle, eleman ve istihbaratıyla kurdukları terör örgütlerini bu coğrafyanın başına musallat ettikten sonra, hadi gelin bu terör örgütleri ile mücadele edelim diyerek çıkardıkları ölümden, savaştan beter fitnesini de geçiyorum.

Sadece son bir buçuk ayda yaşadıklarımıza bakınca Batı'ya neler olduğunu kavrayabiliyoruz.

Batı'nın patronu ABD ile kanka olan DAİŞ Türkiye'ye saldırıyor, onlarca insanımızı öldürüyor ve ABD, "Türkiye ile dostuz, yapılan saldırıyı kınıyoruz" diyebiliyor.

PKK/YPG Alman tanksavarını kullanıp tankı askerlerle beraber havaya uçuruyor, ama aynı Almanya "Türkiye'nin yanındayız" yalanını ilk söyleyen ülke olabiliyor.

Neyse bunları unutun, daha hafif, ama daha somut daha güncel olaylarla Batı'nın yüzsüzlüğünü anlatalım.

Bildiğiniz gibi 15 Temmuz akşamı Türkiye FETÖ darbe teşebbüsü ile karşılaştı. Uçaklarla, helikopterlerle gerçekleştirilen bombalama sonucu 242 insanımızın şehid düştüğü FETÖ darbesinde 2195 insanımız da yaralanmıştı. İşte o akşam ve sair günlerde yıllarca bize demokrasi, insan hakları havarileri olduklarını yutturan Batı adeta yerin dibine batmıştı.

Darbe bertaraf edildi, FETÖ adlı Batı uşağı piyonlar derdest edildi, uşağını kaybettiğine kani olan Batı sıraya girip;

"Yemin ederiz biz böyle olduğunu bilmezdik" basitliğine düşüyor. Sorarım onlara, siz 2500 insanın nasıl, neden ve ne ile katledildiği ya da yaralandığını sanıyordunuz?

Bu insanlar doğal bir afetle ölmediklerine göre insan bir merak etmez mi? Belki bulaşıcı bir hastalık! var ve size de bulaşabilirdi.

Ya Merkel? Hani hanım olunca daha hassas olur, anne olunca daha merhametli olur diye düşünürsünüz.

Yok, bayan Merkel 49 gün sonra "Bizim konuştuğumuz bu meclis askerlerimiz tarafından bombalansau2026" gibi cümleyle yeni bir galaksiyi keşfetmeyi tercih etti.

AP Başkanını geçiyorum, başkanı olduğu birlik üyeliğine aday ülkede darbe oluyor, millet demokrasiye sahip çıkarak destanlar yazıyor, ama bay başkan 51 gün sonra gelip "aaa, çok kötü olmuş" diyorsa bu başkan ve birliği hakkında söyleyecek laf bulma zahmetine girmiyorum.

Asıl derdim Batı halkları ile. Devletlerin dini, imanı, ahlakına güven olmaz biliyorum. Yukarıda bizim Alamancıların öve ve bitiremediği Batılılarla derdim.

Sahi, Türkiye'de demokrasiye suikast düzenlendi, yüzlerce insan öldü, buna rağmen kendi yöneticilerinizin sessizliğine neden sessizliğinizle destek çıktınız?

Aynı Batı milleti, 16 Temmuz sabahı yöneticileri "darbecilere kötü muamele yapılıyor" tezviratında bulunurken, "yahu, darbe oldu olacaktı, adamlar darbecileri püskürttü, hele bir darbecileri kına sonra gözaltı uygulamaları ile ilgileniriz" demediler.

Daha yeni yeni, 9 bin kayıp Müslüman çocuk için tek söz söylemeyen pornokolik Batı insanı, "Türkiye'de 15 yaşında taciz serbest" yalanını yürüyüşle protesto ediyor.

Son 30 yılda kimi zaman sohbetlerde, panel ve konferanslarımda milletlere din üzerinden, medeniyet üzerinden eleştirilerin çok da sağlıklı olmayabileceğini söylerdim. Batı'nın sapkın dini ve hazperest milleti ile ilgili çok iyimser düşünmüşüm.

Sahi, bu Batı daha birkaç yıl önce kendilerinden olan 40 milyon insanın kanını akıtan Batı'nın ta kendisi değil miydi?