Yalan sudan ucuz olunca
Yalan, insana yakışmasa da kendini insan sınıfında gören geniş bir zümre bu ticaretten bolca haram para kazanıyor. Öyle bir kazanç ki, deniz suyu içen birinin suya doymaması gibi bir açlıkla içtikçe içiriyor.
Ar damar çatladıktan sonrası malum.
Bu dünyada yalandan insan ölmese de, hesabın hasbi olduğu
günde burundan fitil fitil ateş çıkaracağı kesin.
Bu gerçekliğe rağmen sureti insanlar bu gayya çukuruna niçin
düşer sorusunun cevabı sanırım söyleyenin yanına kâr kalması veya sermayesinin
olmaması.
Evet, yalan söylemenin sermayesi yok, ticaretini yapanların
kısa süreli kazançları göz kamaştırıcı, lâkin yalanın kötü bir huyu var
sahibini genellikle rezil eder.
Ağzından çıkanı koyacak delik aramak için sahibini fellik
fellik dolaştırır ve üstünü örtmeye çalıştıkça da kabarır.
Esfele safiline kadar bu gidiş devam eder.
Bu gerçeklikten olsa gerek Peygamberimiz SAV hadislerinde
ümmetim her türlü hatayı yapabilir ama asla yalan söylemez diyerek yalanın çok
kötü bir günah olduğu gerçekliği ile ümmeti uyarır.
Yalan günahı kebairlerden olup dinini diyanetini bilenlerin
yanına yaklaşamayacağı bir karaktersizlik soysuzluktur.
Bu kadar açık seçik bilinmesine rağmen, insanlar neden su içer gibi yalan söylüyor.
Tıbbi adı mitomani olan bu hastalığın tedavisi de zordur.
Tıpkı kleptomani gibi.
Her iki hastalıkta da kişiliğin olgunlaşma döneminde
yaşanılan çeşitli travmalar, tacizler veya yalanın su gibi içildiği ortamlarda
yetişmek gibi bilinen sebepler yanında bilinmeyen sebeplerden de bu hastalıklara
yakalanmak mümkün.
Mitomanlar, toplumun her kesiminde var olup sosyo-ekonomik
ve kültürel gelişmişlikle azalmadığı gibi artması bile mümkün.
Son birkaç haftadır sosyal medyayı giderek daha soysuz hale
getiren malum bir kesim var.
İşleri güçleri yalan dolan algı.
Yalanın şöyle bir kötü huyu var.
Er yâda geç kendini açık ederek sahibini rezil eder.
Kitabını yazsan da, yalan söyleme konusunda doktora tezi
hazırlasan da bu böyle.
Yalan söyleyenin yüz hatları ben yalan söylüyorum dercesine
kendini belli eder.
Tıpkı risus sardonicus hastalığında görüldüğü gibi
karşıdakine tepeden ve alaycı bakarak adeta bana inanmayın ben yalancıyım der
demesine ama yalan alıcısı kerizler bu gerçekliği görme özürlü olduklarından
yalana balıklama atlayarak yalanı allandırıp pullandırarak etrafa gönüllülük
esasına göre yayarlar.
Yakın geçmişte tescilli yalan uzmanlarının seminerler
vererek keriz pazarında piyon avına çıktıklarına şahdiz.
Yalan hocaları, slayt
gösteriler ile yalanın nasıl pazarlanacağı, toplum katmanlarında nasıl dalga
dalga yayılarak hedeflenen algının nasıl gerçekmiş gibi olgu halinde
gösterileceği hususunda bayağı çalışmalar icra ettiler.
Hangi frekansların etkin olduğu, seçilecek kelimelerin
nerelerine vurgular yapılacağı, hatta daha ileri gidilerek kaç kez
tekrarlandığında kalıcı izler bırakacağı gibi önemli bilimsel(!) çalışmalardan
vurucu cümleler ile yalanın toplumdaki önemi(!) ve anlamı (!)iyice
pekiştirildi.
Buralardan yetişenlerin bugün sosyal medyada yediği
herzeleri hep birlikte izliyor gözlüyoruz.
Utanmadan sıkılmadan gözler içine bakılarak söylenen
yalanlar bini bir paradan satılıyor.
Alıcısının çok olması, satıcılarını çok memnun ediyor, hatta
sarhoş olup ne dediğini bilmez hale getiriyor olsa bile yalanın garip bir
huyunu söylemeden geçemeyeceğim.
Eskiden yatsıya kadar olan ömrü, şimdilerde saniyeler
dakikalar mertebesinde ve ben yalancıyım bana inanmayın der.
Akledenlerden ve anlayanlardan olalım.
Her gördüğümüz sakallı nasıl dedemiz değilse, her söylenen
söz de doğru olmayabilir.
Sağlık ve mutluluk dileklerim