Dolar (USD)
35.33
Euro (EUR)
36.47
Gram Altın
3021.40
BIST 100
9890.76
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
17 May 2020

Yalan söyledik, çaldık, aldattık!

ABD Dışişleri Bakanı Pompeo, ben askeri öğrenciyken West Point' teki Harbiye’nin söylemi; "Yalan söyleme, hırsızlık yapma, ihanet etme, bunları yapanlara da tolerans gösterme" idi. Biliyorsunuz ben CIA Başkanıydım ve bizler “Yalan söyledik, çaldık, insanları aldattık”. Bunları yapmak için eğitimler verildi. Bu bizlere ‘Amerikan tecrübesinin Zaferi’ni hatırlatıyor" diyor.

Bizdeki laikçi/sol kesimlerin, "Demokrasi, Özgürlük, İnsan hakları”nın anavatanı olarak gördükleri, yeşil kart alabilmek, çocuklarını orada doğurup ABD vatandaşı olabilmek için ABD elçiliklerinin kaldırımlarında sabahlayıp süründükleri ABD işte bu.

Laikçi/sol kesimler neden ABD tutkunudurlar?

Paradoks değil mi?

Bugün dünyada 500 milyon insan tokluktan, 5 milyar insan açlıktan ölüyor, Pompeo, bunun eğitimini aldıklarını söylüyor.

“Yalan söyledik, çaldık ve insanları aldattık!”

‘Amerikan tecrübesi’ zaferi böyle kazanıldı.

ABD'de 87 milyon insan sağlık güvencesi olmadığı için hastaneye gidemiyor. Korona'dan çoğunlukla da onlar ölüyor.

Bütün bunların temelinde Darwin'in kör olası 'doğal selektion' yasası yatıyor, bu yasaya imanları tam olduğu için güçsüzleri umursamıyorlar.

Orada hayat güçlülere kalıyor, güçlülere gülüyor.

Tencere-tava çalanlar

1908 Temmuz ayında bu ülkede bir darbe yapıldı. Ülkenin meşru hükümdarı Abdülhamid tahttan indirildi.

Sultanı indirmek üzere Selanik’ten gelen Hareket Ordusunun komutanı Mahmut Şevket Paşa, Abdülhamid’in indirilişini kutlamak üzere soluğu İstanbul Yahudi mahfilinde (locasında) aldı, Sultan’ın indirilişini Hahambaşı Haim Naun ile birlikte kutladılar.

Demek ki Sultan indirmek, Türklere değil, Yahudilere lazımdı!

Bu ihtilalin Başbakanlarından Talat Paşa, Türkiye’yi mahvettikten sonra yargılanmaktan korkarak kaçtığı Almanya’dan, zamanın İngiltere Başbakanı’na bir mektup yazar, şöyle der;

“İhtilalin ileri gelenleri sizden hoşlanıyor, adeta size tapıyordu. Bir gün, gençlerimiz büyükelçinizin atlarını arabasından çözdüler ve arabayı elçilik binasına kadar çekip götürdüler.” (Talat Paşa’nın Anıları -Hazırlayan Alpay Kabacalı, İletişim Yayıncılık 1990 s.185)

İngiliz elçinin arabasına at olma olayından Kemal Tahir “Kurt Kanunu” isimli kitabında şöyle bahseder; “İstanbul’da Türk Gençliği İngiliz Elçisinin arabasına koşuldu”. (Kemal Tahir, Kurt Kanunu, Tekin Yayınevi, 1991,s.195)

Abdülhamid’i indirenler, İngiliz elçinin arabasına at olmuşlardı. Elçiyi, Beyazıt’tan Taksim’e kadar çekip götürdüler.

İngiliz Elçinin arabasına at olanlar, “Müjde! Abdülhamid’i devirdik” diye Yahudi mahfiline aferin almaya koşturmuşlardı.

İşte bu insanlar, bizim kuşağın orta öğrenim gördüğü yıllarda "Jön Türkler" adıyla “Türkiye’nin övüncü” olarak derslerimizde örnek insanlar olarak bize öğretildiler.

Şimdilerde “Milli Eğitim”, bilmiyorum değişti mi?

Meğer “Türkiye’nin övünç” olarak sunduğu bu insanlar neler yapmışlar!

Bir de...

Jön Türkler, taa o devirlerde tarihte mi kaldılar, yoksa aramızda hala kol mu geziyorlar?

Her fırsatta tencere-tava çalanlar, İstanbul’un duvarlarına “Zulüm,1453’te başladı” yazanlar kimler dersiniz?

İtiraf!

"Abdülhamid’e ‘Kızıl Sultan’ ismini Britanya İmparatorluğu takmıştı.

Sol/laikçi kesimin duayenlerinden,1908 darbesiyle Abdülhamid’i devirenlerin günümüzdeki temsilcilerinden, 1908 darbesine “devrim” diyen Yalçın Küçük, “Şebeke”de şöyle diyor:

“Bu isimleri kim veriyor pek araştırma gereği duymuyoruz. Bizim icat ettiğimize inanıyorduk, daha önceki bir çalışmamda Sultan Hamid’e ‘Kızıl Sultan’ adını Büyük Britanya İmparatorluğunu taktığına işaret etmiştim.” (Yalçın Küçük, Şebeke, YGS Yayınları, 2002-sh. 52)

“Bizim” derken Küçük, “laikçi/sol” kesimleri kastediyor.

Halbuki o dönemde “Kızıl Sultan, diktatör, istibdat” diye çığrışmış, yeri göğü inletmiş, Abdülhamid’e iktidarı zehir etmişlerdi. Türkiye’yi huzura hasret bırakmışlardı.

100 yıl sonra uyanmış, “Kızıl Sultan ismini Britanya İmparatorluğu adına bağırıyorduk” diyorlar.

Daha siz, daha neleri, kimler için bağırdınız!

Günaydın!